James Bond'un Ölümü mâ hakkını satın almıştı. Şimdi, bir başka prodüktör ile de ortaklık kurmuştu ve kudretli Unites Artists'- in desteğine sahipti. İki sinemacı önce "Dr. No"dan bir film yapmak istiyorlardı. Başlangıç için o roman cazip gelmişti. Fleming'e bir mukavele teklif ettiler. Kendisine asgari 10 bin dolarlık bir meblâğı garanti ediyorlardı. Üstelik, kârdan da yüzde beş alacaktı. Yazar şartlan kabul etti. Kendisinin de bir şartı vardı: Hiç bir işe karışmayacaktı. Anlaşma olunca bir James Bond arandı. "Daily Express" bu konuda bir müsabaka açtı. Önce tanın- mış artistler üzerinde durulmuştu. Fakat sonradan düşünülmüştü ki eğer meçhul bir aktör bu rolü oy- narsa, o artık o, James Bond'un kendisi olup çıka- caktır. Ortaklar “Dr. No" ile iktifa etmek niyetinde değillerdi. Sean Connery'yi Saltzman buldu. lan Fleming bu olay hakkında, zengin arkadaşı Ivar Bryce'a şöyle ya- zıyordu: "Saltzman, adamı bulduğunu söylüyor. Otuz yaş- larında, Shakespeare oynayan bir aktörmüş. Eski bir denizci ve eski bir boksör. Şampiyon bile olmuş." Sean Connery rol için angaje edildi. O andan iti- baren James Bond lan Fleming'in malı değil, sine- macıların yarattıkları bir hayal kahramanıydı. Beyaz perde, kitabı yenmişti. Kaderinin bu noktasında, lan Fleming yazarlığı bırakabilirdi. Bırakmadı. Bunu "alıskanlık"tan yaptı- ğını söylüyordu. 1961'de "Thunderball — Yıldırım Ha- rekâtı" çıktı. Fleming bunu McClory ve senaryocu Whittingham ile birlikte düşündü. Artık James Bond'- lar, filmlerde yaşasın diye düşünülüyordu. — Bir yıl sonra "Beni seven casus" yayınlandı. 1963 yılı "Ancak iki defa yaşanır" ve 1964 yılı "Altın tabancalı adam" yılı oldu. Fleming bu James Bond'ları yaratırken be- yazperdedeki 007ye, söylediği gibi, hiç karışmıyordu. , altın yumurtlayan bir tavuk olmuştu. Fleming servetin de, şöhretin de zirvesine çıkmış- tı Gazeteciler peşindeydi. Fotoğrafları her yerde ya- yınlanıyor, kendisiyle mülakatlar, röportajlar yapılı- yordu. James Bond'un harikulade hayatı başlamıştı. Buna mukabil Fleming yavaş yavaş kahramanına kar- şı bir soğukluk duyuyordu. "Dr. No"nun ilk gecesin- de bulundu ve gördü ki asıl kahraman Sean Con- nery'dir. "Rusya'dan Sevgilerle"nin ilk gecesinde ise Fleming ve karısı filmin gösterilişinden sonra misa- firlerini evlerinde kabul ettiler. Fleming şahane bir gece tertiplemiş, Paris'ten, bu maksatla 7 bin frank- lık havyar getirtmişti. Ama gene de, James Bond, Fle- ming değildi. Yahut Fleming, James Bond olmaktan uzaktı. O, beyazperdede vuruşan, dövüşen, kırışan kuvvetli genç adamla onu yaratan kimse birbirlerine yabancı kalıyorlardı. Ölüm yolunda O akşam Fleming, filmin başarısına rağmen vakit ge- ce yansını biraz geçmişken misafirlerini bırakıp 32 odasına çekildi. O çekilince, parti de dağıldı. Buz do- labında daha haftalarca bitmeyecek kadar havyar kalmıştı. Bundan dolayı gam yiyecek olan, her halde lan Fleming değildi. Zira James Bond modası artık bütün dünyayı sarmıştı ve yazarının kazancı düzinelerle de- fa artmıştı. 1960 ile 1964 arasında sadece romanları- nın telif hakkı olarak 700 bin dolar aldı. Maddi bir sıkıntısı kalmamıştı ama manevi rahatsızlıkları başlı- yordu. Bir defa, parasının hesabım gereği gibi tut- masını bilmiyordu. Daha fenası, eliyle yahut kale- miyle yarattığı 007'nin yeni hayatı kendisiyle hiç ilgisi bulunmayan bir hayattı. James Bond'un milyonları bulan hayranları Fleming'in tanıdığı çevreden değildi. Beyaz perde, kahramanını onun yaratıcısından uzak- laştırmıştı. Sağlık durumu da yeniden bozulmuştu. Hasta ol- madığı zamanlarda bile dikkatli yaşamak mecburiye- tindeydi. Sanki, pili tükenmişti: Hareketli hayatı sona ermişe benziyordu. 1964'te annesini kaybetti. Mevsim, yaz ortasıydı. Kendisi de bir zatülcenpten henüz iyi- leşmişti. Ağustosta, bir koydaki golf klübüne gitmeyi kafasına koydu. Klüp, kaptanlığı lan Fleming'e ver- mek karan almıştı. Kitapları aradığı başarıyı kazan- mış olan a için ancak bu çeşit takdirler bir mana ifade ediyor 11 ei klübe gitti. İdare kurulunun toplan- tısında hazır bulundu. Öğleyin bir yemek vardı. Ona da katıldı. Fakat bu kadar yorgunluk, zaten heyecan- dan bitap düşmüş kalbi için fazlaydı. Ertesi akşam bir hemoraji geldi. Hastahaneye kaldırıldı. Bir gün sonra da, sabaha karşı saat I'de hayata gözlerini yumdu. Henüz 56 yaşında ve şöhretin zirvesindeydi. Bütün gün, kaptanlığına getirildiği St George golf klübünün bayrağı yarıda dalgalandı. James Bond'un yaratıcısı ölmüştü. O James Bond ki, kahramanı ol- duğu kitaplar 40 milyon satmıştı. Varislerin, başta karısı, I milyon dolara yakın para bırakıyordu. Bu, bunu takiben gelecek servetin yanında adeta hiçti. Zira, Fleming ölmüştü ama James Bond yaşıyordu. James Bond ancak bu yıl, yaratıcısının yanına git- ti. Bu sefer Sean Connery kendisine serveti ve şöh- reti getirmiş olan 007'yi terkediyordu. o Gizli ajan uğurluydu ama, işte Fleming, ondan zamanında ayrıl- madığı için hazin bir âkibetten kurtulamamıştı. Sean Connery sadece James Bond rolünde değil, başka rol- lerde de kabiliyetini gösterdiği için ilgisiz ve müşteri- siz kalmayacağını biliyordu. Hele kendisine partner olarak Brigitte Bardot teklif edilince ve Fransız dilberi kendisiyle birlikte oynamaya heves gösterince Sean Connery için James zl hüviyetinden çıkmak hiç bir esefin sebebi ol- ma rn 007, bir devrin I numaralı şahsiyeti olarak, her halde hafızalardan kolay kolay çıkmayacaktır ve Fleming ile Connery, gene de, onun gölgesi altında kalacaklardır. AKİS