GÜNGÖR DİLMEN KALYONCU Tabletlerin sonu da olsaydı... Dört tabletin dediği İste, yeni nesil Türk tiyatro yazarlarının en ilgi çe- kicisi, Güngör Dilmen Kalyoncu'nun Ankara'da, Devlet Tiyatrosu'nun "Küçük Tiyatro"sunda başlayan piyesinin teması bu. Yazar konusunu, arkeolojik bir kazıyla ele geçmiş dört tabletten almış. Kendisi tatlı tatlı anlatıyor: — İskenderun körfezinin güneyindeki topraklar eski Kenan ülkesidir. Adı, din kitaplarında sık sık geçer. Ülkenin başkenti Ugarit' te -bugü as Şam - ra- son yıllarda yapılan kazılarda dört tablet çıkarıl- mıştır. Tabletlerde Akad adında genç bir kahrama- nın masalı bulunuyordu. Yer yer eksikti. Sonu yoktu. Bu masal bende değişe değişe, bugün seyredeceğiniz oyun çıktı ortaya." Keşke, tabletlerdeki masalın sonu bulunsaydı. Zira Güngör Dilmen Kalyoncu' ei güzel piyesinin de sonu yok ve bu, onun büyük e iği. Oyunda Akad büyüyor ve söcelin, bir kahra- man oluyor. Yalnız, babasının düşündüğü gibi dün- yayı haraca kesen bir kahraman değil. Aksine, tan- rıların tozlu düzenine karşı, ölümlülerden yat ola- rak çıkan, o düzenle savaşan bir idealist hüviyetinde. Bütün idealistler gibi onu da, uğurunda çalıştığı kim- seler anlamıyorlar. Çünkü onlar, ölümlülere has kü- çük hesapların içindedirler. Birisi kendilerini, gözle- riyle gördükleri bir tehlikeden kurtardı mı, onun üs- tüne kimse yoktur. Ama aynı kimse, gene gözleriyle gördükleri bir basit menfatlerine uymadı mı, dün- yanın bütün lanetleri onun üstün Kalyoncunun Akad'ı, gerçek bütün kahramanların AKİS ATOM BOMBASININ MASALI bu kaderine tâbi olacaktır. Gene yazar konuşuyor: "— Görüleceği gibi, eski bir masaldan hareket edip bugünün sorunlarına varılmak istenilmiştir. O- yun dönüp dönüp hak, adalet, kötülük, zorbalık kav- ramlarım kurcalar." Bu, eski masalı günümüze getirmiş ve piyesin ko- nusunu ilginç yapmış. Gençler iş başında Güngör | Dilmen Kalyoncu, Türk tiyatroseverlerine adını "Midas'ın Kulakları" ile duyurmuş oyun ya- zarı. Artık tecrübeye de sahip. Zira "Midas'ın Kulak- ları"'ndan "Akad'ın Yayın na uzanan zincirin daha başka halkaları da mev Kalyoncu piyeslerini manzum yazıyor. Sahneye uyan bir nazım, bu. Tatlı. Akıcı. Kalyoncu'nun kendine has üslübu, daha doğrusu türkçesi var. Yeni kelime de kullanıyor, ılımlı eski- lerden de kaçınmıyor. "Us" diyor, "giysi" diyor, "ka- nıtlamak" diyor, "yazgı" diyor, “görkmen" diyor, -ne demek o, acaba?-. Ama "zulüm'"ü, “emanet"i, "kah- retmek"i de kullanıyor. Dil yapmak gibi bir "iddiası, yok. Kendi kulağını fazla tırmalamayan her kelimeyi makbul sayıyor. Yönü an türkçeye doğru da, fazla aceleyi ve mübalâğayı lüzumsuz sayıyor. Doğru bir tutum. Nitekim, türkçesi hoşa gidiyor. Çok piyeste olduğu tarzda, ilk perdesi son perde- den, yani ikinci perdeden daha güçlü. İyi yayıyor da, toplaması biraz yavan kalıyor. Fransızların “balık 31