Biteksler, Devalüasyon ve Fazilet Bitpazarı güzel, anlamlı bir addın Bitpazarı deni- lince, burada neler bulunup neler satın alınabile- ceği kolayca anlaşılır. Bitpazarları, ötedenberi, eski eşya satılan yerlerdir. Kullanılmış eşyalarda bit bu- lunabileceği düşünülerek, böylesi ee vaktiyle bu ad yakıştırılmıştır. Kimse de, o şua a bitpazarına gidip, gıcır gıcır bir ithal malı satın. almayı aklına getirmemiştir. Ama zamanla, bu meşhur bitpazarla- rı, gıcır gıcır giyecekler, yabancı etiketi taşıyan yi- yecekler, nereden geldiği belli olmıyan biblolar, eş- yalar ve saire satmaya koyulmuşlardır. Örneğin Ankarada, önceleri eski ve kullanılmış eşya satan dükkânların yakınına sokulan bu bitpa- zarları, bir süre buralarda icra-i sanat eyledikten sonra, yavaş yavaş cesaretlenerek, kendi kanatlarıy- la uçmağa başlamışlar, Yenişehirde kondukları deği- şik semtlerde vitrinlerini halka açmışlardır. Bugün artık, hiçbir korkuları kalmamıştır. Amerikan piyeks- terinde -PX- satılan bütün mallar bu vitrinlerde açık- ça teşhir edilmektedir. Münihin dükkânları sanki An- araya taşınmıştır. Paketlerin üzerlerinde fiyatlar, genellikle, türk lirası ile değil, dolar veya markla ya- zılmıştır. Ama espri dolu türk halkının gönlü bunlara "bitpazarı" demeye razı olmamış, "bitpazarı" ile "pi- yeks"! birleştirerek, "biteks" gibi yepyeni bir kelime ortaya çıkarmıştır. Bugün Ankaranın meşhur biteks- leri, İstanbulun "amerikan pazarları", işte bu ad al- tında, her nereden gelirse gelsin, ithal vergisi verme- den, yabancı mal satan dükkânlardır. Sattıkları bazı mallan piyasada bulmak da mümkündür. Böylece, kontrol memurları ile formalite İşi de tamamlanmış olmaktadır. Şöyle ki: İthal müsaadesi olan bir mik- tar malın faturasını daima el altında bulundurmak, bu yoldan görevlileri (o "müşkül durum"dan kurtar- mak ve kurtulmak kolay bir iştir. Ama, sözde elden düşme, kullanılmış eşya satan bu dükkânlarda tek bir tane eski eşya bulunmaması gerçekten ilginçtir. Hiç olmazsa, meseleye, bu yönden daha ciddiyetle elkoymak mümkündür. Üstelik bu dükkânların, çeşi li satış mallan yanında, çeşitli oyunları da va Örneğin, fazla rağbet gören bazı yabancı ketlefi. halis muhlis türk mallarına yapıştırdıkları gibi, bu malların piyasadaki fiyatlarına da, etiketin sihrine ve tutunma derecesine göre, İstedikleri zammı yap- maktadırlar. Yani sizin anlıyacağınız, Ankaranın mo- dern bitpazarlarında olmadık marifet yoktur. O de- rece ki, buralar, Ankaranın âdeta turistik yerlerin- den birisi halini almıştır. Ticaret Odası Başkanı Behçet Osmanağaoğlunun, geçen hafta Cuma günü, İstanbul Ticaret Odası Mec- sanatını da yeniden ihya ettiğini en güzel örnekleriyle göstermekteydi. sanat, ağır kumaşçılığın devam et- tiğini gösterebilmek amacıyla, sü- lisi toplantısındaki feryadı üzerine bu marifetli yer- lerin sırrını bir defa daha anlamış bulunuyoruz. Bun- lar ve işportacılar, açıkça vergi kaçakçılığı yapmak- tadırlar. Gerçi bunlardan alışveriş eden halk, bu ver- gi farkının birkaç mislini ödemektedir ama, bu fark, evletin kesesi yerine satıcının cebine girmekte, bir- kaç açıkgözün başlattığı bu gayrimeşru ticaret ise bugün, büyük şehirlerimizde, döviz kuru farkım do- gğuran sebeplerden biri olacak şekilde gelişmektedir. Ticaret Odası toplantısında ayrıca, yerli sanayii teşvik amacı ile, yeril sanayiin kurulduğu alanlarda bazı ithalât tahditlerinin konulup tedbir alınması, dış ticaretin bir-iki büyük firmanın tekelinden kurtarıl- ması istenmiş; bu konulardaki odüzensizliğe işaret edildikten sonra, bunlar düzeltilmedikçe devalüas- yona gitmenin hiçbir fayda sağlamıyacağı belirtilmiş- tir. Başkentte bile kaçakçılar böylesine "açık kart"la oynarken, Türkiyenin büyük sorunlarının neden bir türlü halledilemediğini anlamak hiç de zor olmasa gerektir. Ne var ki Türkiyede, piyasada her türlü mal mevcut olduğu halde, kaçakçı dükkânlarının, kara- borsanın hâlâ gemisini yürütebilmesi, varlıklı halkı- mız ve mutlu azınlık hesabına hiç de övünülecek bir durum değildir. Trafik haftaları düzenlemek veya fakir bir çifte Ankaranın büyük otellerinde düğün yapmakla yetinen bazı kadın kuruluşlarının da Tür- kiyenin daha ciddi sorunları bulunduğunu ve bu so- runların hallinde kadınların, gündelik hayatları için- deki davranışları ile rol oynıyabileceklerini hatırla- maları zamanı da çoktan geçmektedir. Örneğin, ge- çenlerde Meclisten hatırı sayılır bir tahsisat koparan bir yeni dernek, ev kadınlarına hitaben, çiçek şeklin- de etiketler bastırmış ve faziletin, ev ve aile hayatın- da şart olduğunu belirterek, bu etiketleri sokaklarda bulduğu özel arabalara yapıştırmıştır. Fazilet, aca- ba, kaçakçı dükkânlarından amerikan sigarası, ame- rikan kahvesi alıp, Türkiyedeki sefaleti dile getiren- leri susturmak için onları komünizmle suçlamak ve komünizmle bu yoldan mücadele için devletten para koparıp kuru fazilet dersleri overmek inidir, yoksa, bütün ileri toplumlarda olduğu gibi, ülke ekonomisi- ne yardım edecek tedbirler üzerinde, elbirliğiyle ça- lışmak mıdır? Büyük ve küçük işlerde herkes işine geleni ya- pıyor, sonra da yağmur duasına çıkıyor. Oysa ki, türk parasının değerlendirilmesi konusunda düşünü- len büyük tedbirlerin eme hepimizin yapabilece- ğimiz küçük işler de vardır Jale CANDAN Sergiyi dolaşan bir kadın, bir başka kadına döndü: Ma- Serginin başka bir gözalıcı kıs- mı, Sümerbankın Hereke fabrikaları bölümüydü, Bu bölümde, pratik ve modem elbiselik kumaşların en gü zelinden, dillere destan eski türk i- pek dokumacılığının o örneklerine kadar çok şeyi bulmak mümkündü Bu ipekli kumaşlar, vaktiyle saray- lar için dokunurmuş. Bugün aynı 24 rüm olmamasına rağmen, sadece si- pariş Üzerine yapılmaktadır. Bunlar ve sergide bir kençkızın dokumakta olduğu, metrekaresinde 100 ilmik atılan ipek halı, sergiyi gezenlerin gözlerini kamaştırırken, ayni fabrikanın dokuduğu ingiliz ti- pi erkek ceketlik kumaşların ucuz- luğu ve güzelliği de ayrıca dikkati çekmekteydi. — Galiba, herşey ev için?. kineler, çeşitli cins kâğıtlar gördük. Hepsi de, ev hayatını, ev işlerini kolaylaştırmak i üzere, bu alanda kul- lanılmış" Bunları söylerken, bulaşık teli, buzdolabı, elektrik süpürgesi aksa- mı ve deterjan ham maddesinde kullanılan plâstik sanayi pavyonu- nu geziyordu. 29 Temmuz 1967