TÜLİDEN HABERLER çıkınca, sosyete tipini tanıyorsunuz artık. Bostancı Deniz Klübündeki ba- loda eski DP sosyetesi de vardı. Gü- lizar Ulaşın, hele Hârika Yardımcı- nın şıklığını görenler, bir zamanlar yapılan "sıkıntı" edebiyatına hafif- -e dudak büküyorlardı. Yardımsevenler balosu, mehta- ın en güzel gecesine Fastlamışt. Ama, bu güzelliğin ta söylenemez. Yemekten ne rıhtım da toplanan kalabalık, denizdeki gümüş pırıltılardan çok elbiselerin pırıltısıyla ilgilendi. Yemekten son- ra da elektrikleri söndürmek s ına gelmedi. Işıklar sö- nünce hanımlar, şıklıklarının ka- ranlıkta kalmasından korkuyorlar- dı galiba. Perhiz ve lahana turşusu Şükran Dümerin sessiz sedasız ev- enmesi, İstanbul sosyetesini e- peyce şaşırttı. Şimdi bütün parti- lerde, küçük ve büyük toplantılarda bu evliliğin dedikodusu yapılıyor. önce herkes, damadın kimliğini, ki- şiliğini merak e ediyor. Uzun yıllar Vegas'daki klüplerde çalıştıktan sonra, geçen bahar İstanbula dö- nüp, Bostancı Deniz Klübünde ça- lışmağa başladığını duyunca da "Bu ne perhiz, bu ne lahana turşu- su?" diyorlar. Ardından da ilâve e- diyorlar: "Kızı Ayşe Dümerin dis- kotek işleten Tefo -Tevfik Dölen- ile evlenmesini istemeyen Şükran hanım, bir klüp müdürüyle evlen- AKİS mekte salonca görmedi demek?" Ayşe Dümere gelince, onun, an- nesinin oevlenmesinden oldukça memnun bir hali var ve artık her- yerde Tefo ile beraber görünüyor. Paristen sevgilerle paristeki türklerden çoğu, yaz ta- tilini İstanbulda geçiriyor. Gü- zelliği ve şıklığı ile paris sosyetesin- de de -tabii türkler arasında- adı çok duyulan Leylâ Bilsel ile yüksek mimar Melih Bilsel, UNESCO'dan Hıfzı Topuz ve eşi, OECD den Üstün Üstündağın eşi Gülgün Üstündağ, Paris Elçilik Müsteşarı İlhan Yasar ve eşi, İstanbul tatilini hiç bir şeye değişmiyorlar. Hıfzı Ti opuz gelince, Mecidiyeköydeki evi iyice şenleni- yor. Bu gelişinde kayınbiraderi de evlendi. Bu vesileyle bir de düğün şenliği vu Fakat düğüne gi- opuzun evlendiğini sandılar. Bahçe, hep onun arkadaş- larıyla, şairler, yazarlar, karikatü- ristler ve ressamlarla doluydu. Şim- ve Topuz, Parise dönmüş bulunu- r. Ama, eşini ve oğlunu İstanbul- da bıraktı. İlkokulu Patiste bitiren oğlunun Galatasaray Lisesine git- mesini arzuluyor. Malüm, Galatasa- raylılar, oğullarının da ayni okulda yetişmesini isterler. Alpayda randevu Kış geceleri, başkentlilerin rande- vu yeri, Klüp Alpaydı. Bütün par- tiler, Alpayda dansedilerek, Alpa- yın a dinlenerek sona erer- di. ın da durum pek değişmiş yılmaz İstanbula tatile gelen bü- tün Ankaralılar Alpayda rastlaşıyor ve insanların eğlencede de muhafa- â ediyorlar. fakat Ankaralılar, alıştıkları müzi- gi duymak için Alpaya geliyorlar. Geçmişe mazi derler Geçen yaz İstanbula geldiği zaman ortalığı epeyce karıştıran, şişman gövdesi, altmış yaşıyla sosyetenin dulları arasında bir Don Juan ha- vası yaşatan zengin işadamı İsmail Ağar, yaz da İstanbulda. Fakat dedikodusu hiç duyulmuyor. Geçen yazki söylentilerin, yakıştırmaların bei unutulmuş durumda. Şimdi yalnız, kızı Nâzan Ağardan bahsedi- liyor. Bu esmer İn gençkız, çok beğeniliyor. merikan moda- sına biraz fazla e emiş Bu se- bepten, Paris ile atbaşı giden çev- relerde biraz tenkide uğruyor. 29 Temmuz 1967