YURTTA OLUP BİTENLER ettiği yolundaki tahmin ise sıhhatli olmıyacaktır. Aslında, mesele çok basittir. Yeni bir teklifle karşılaşan AP iktidarı, sondaj yapmaktadır. Karşıkarşıya kalınan teklif, pek parlak değildir. İngiliz üsleri Tür- kiyeye, Ada ise Yunanistana! Bunu, Kıbrıs meselesini milli bir dâva o- larak benimseyen türk halkına, ka- bul ettirmek pek mümkün değildir. Ama teklif, güçlü dostlardan gel- mektedir. Bu itibarla, onları bir ka- lemde, gerekçesiz reddetmek de a- kıllılık. olmıyacaktır. İşte tam bu sırada, her nasılsa, teklifin gazetelere tafsilâtiyle akse- divermesi, Demirel ve Çağlayangi- lin sıkıntısını bir ölçüde gidermiştir. Böylece, türk kamuoyunun teklif karşısındaki tepkisinin öğrenilmesi fırsatı bulunmuştur. Sağcısı ve sol- cusu ile türk basım, teklifi tutma- mış, şiddetli tepki göstermiştir. Bu tepki, AP İktidarının, nüfuzlu ya- bancı dostlara, "görüyorsunuz, tep- kiyi kabul edemem" diyebilmesi fir- satım yaratmıştır. AP İktidarı bunu diyecek midir, demiyecek midir, bi- linmez ama, İngiliz Bakanı Mulley, teklifinin açığa çıkmasından mem- nun olmadığını ifade eden küçük, fakat imalı bir davranışla bulun- muş, Londraya döndüğünde, BBC- ye verdiği demeçte, Türkiye ve Yu- nanistanın ikili müzakerelerde an- cak tam gizliliğe riayet ettikleri tak- dirde başarıya ulaşılabileceğini söy- lemiştir. Yani, Mulley'e göre, tam gizliliğe riayet edine ve işler bu yüzden aksamaktadır, Bu, doğ- rudur. Meselâ, ingiliz teklifi konu- sunda tam gizliliğe riayet edilme- miştir a, selenin ancak tam gizlilikle halledilebileceğinin doğru bir teşhis olmadığını da Demirel Hükümeti dahi anlamıştır. Eğer A- tinadaki gibi Ankarada da bir junta hükümeti bulunsaydı, Mulley'in gö- rüşü doğru olabilirdi. İki diktatör, vardıkları gizli anlaşmaya uygun ormülü bir emrivaki ile gerçekleş- tirirler, sonra da sansüre tâbi emir- külü basınları vasıtasıyla "kazanı- lan büyük zafer" edebiyatına ver- yansın edebilirlerdi. Ama İngiltere ve Amerika bakımından teessürle karşılanabilecek gerçek, ortada iki tane değil, bir tane dikta yönetimi- nin bulunmasıdır. Ankaradaki De- mirel Hükümeti, Atinadaki Junta- nın rahatlığına, malik değildir. Türk Hükümetinin kabul edebilece- $i teklifler, ancak türk milletinin kabul edebileceği tekliflerdir. Tafall Ankarada Mulley'in ziyareti ve teklifi ile il- gili tartışma ve tepkiler devam ederken, Ankaraya bir misafir da- ha indi. Bu, U'Thant'ın Kıbrıstaki ö- zel temsilcisi Osario- Tafall 'di. Ta- fall, az daha gelemiyordu! Çünkü Atina, Birleşmiş Milletler yetkilisi- Demirel - Çağlayangil ve Tafall "Üç ahbap çavuşlar? AKİS nin Ankara ve Atinaya yapacağı ge- ziden ilk önce hiç hoşlanmamıştı. Juntacılar, enosisi istediklerini sak- lamadıkları şu safhada, Kıbrıs işi- nin Birleşmiş Milletlere aksetmesi ihtimalini (odüşünmek bile istemi- yorlar, Tafall'ın gezisinin böyle bir ihtimali kuvvetlendirmesinden en- dişe ediyorlardı. — Biliyorlardı ki, şu sıralarda mesele Birleşmiş Mik letlere aksederse, çoğunluğu kaza- nacak tez, bu defa Türkiyeninki o- lacaktır. Oysa Tafall'ın, hiç de, Ati- nadaki Juntayı endişelendirecek ni- yetler beslemediği sonradan sezildi ve Juntacılar bu geziyi kabullendi- ler. Aslında bu gezi, Mulley'inki ka- dar önem de taşımıyordu. “Kıbnsta ki görevine yeni başlamış olan Ta- fall, mesele ile ilgili iki önemli, baş- kenti ziyaret etmek, Ada için aktü- el, fakat nihai çözüm için ikinci de- recedeki meseleleri görüşmek, ta- rafları tanımak istiyordu. Tafall, geçen hafta Perşembe gü- nü sabaha karşı saat 2'de Ankara- ya geldi. O gün öğleden sonra, te- maslarına, Dışişleri Bakanlığında başladı. Saat 16'da İlter Türkmen ve Kıbrısla ilgili diğer türk diplomat- ları ile görüştü. Türk diplomatları, Tafall'dan, Adadaki darbe ihtima- lini sordular. Birleşmiş Milletler gözlemcisi, ihtiyatlı bir dille, böyle bir habere mesnet teşkil edecek delile rastlamadığım o söyledi. Bu. fazlasıyla (odiplomatça bir cevaptı. Aslında Ada, bir barut fiçısı halin- dedir ve her türlü ihtimâl beklene- bilir. Küçücük Kıbrıs adasında ha- len, yedi değişik silâhlı kuvvet var- dır: 1) Üslerdeki ingiliz birlikleri, 2) Birleşmiş Milletler Barış Gücü, 3) Türk alayı, 4) Yunan alayı, 5) Türk mücahit ordusu, 6) Yunan İş- gal kuvvetleri, 7) Rum milli muha- fiz kuvvetleri... Adadaki bu çeşitli silâhlı kuvvet- lerin en etkilisi, tabii ki, At ina- nın emrinde bulunan kuvwvetlerdir. Bunlar, dış müdahale olmazsa, Ada- da herşeyi yapabilecek, bu arada Makariosu da devirecek güçtedirler. Yunan juntasının Makarios yöneti- mini istemediği, fırsat bulduğu an darbe yapacağı bilinmektedir. Bu darbeyi geciktirecek tek sebep, böy- le bir darbe karşısında Türkiyenin hareketsiz kalmıyacağının tahmin edilmesidir. Çağlayangil, emrivaki- ler karşısında Türkiyenin, kendi uhdesine düşeni tereddütsüz yapa- cağım sık sık tekrarlamaktadır. 29 Temmuz 1967