YURTTA OLUP BİTENLER edilmemişti!.. o Senatörlerin daha kabine belli olmadan vaziyeti sezip -şakadan da olsa- kendi kabineleri- ni Turgut Cebe başkanlığında kur- dukları Perşembe günü, Devlet Ba- kanı -o sırada Ticaret Bakam idi- Sadık Tekin Müftüoğlu da Senato kulisinde kabinecilik oynıyan sena- törlerle birlikte oturuyordu. O an- lar kuliste dolaşan haber, revizyo- nun Cumhurbaşkanı Amerikaya git- meden yapılacağı ve en geç ayın 2'sinde açıklanacağı idi. Bir gazeteci, senatörlerin yanın- dan ayrılıp kapıya doğru ilerleyen "— Ayın 2'si ne güne geliyor?" oldu. Pazara geliyordu. Sanki bazı he- saplar yapıyormuş gibi gözlerini ha- vaya diken Müftüoğlu, tereddütlü bir ifade ile, — Bilmiyorum" cevabını verdi. Gazeteci, — Siz de başka Bakanlığa alını- yormuşsunuz?" dedi. Bakan merakla — Hangi Bakanlığa?" diye sor- du. Sonra Bakanla gazeteci, Müftü- oğlunun hangi Bakanlığa kaydırıla- AKİS işçi çevresi. olursunuz" de Müftüoğlu, bu ihtimalden hoş- lanmıştı. Zaten kendisinin, çalışma konularındaki bazı kanunların gö- rüşülmesinde komisyon başkanlığı yaptığını söyledi. Ama niyetle kıs- met birbirini tutmadı ve Müftüoğ- lunun hissesine bir Devlet Bakanlı- $I isabet etti. O konuşmada, revizyonun yapı- lıp yapılmıyacağını sorduğu Bakan- dan "Ayın 2'sinin hangi güne geldi- gi"nden başka cevap alamayan gaze- teci, bu durumdan kuşkulanmıştı. Nitekim esrar az sonra çözüldü. Ku- Belki Çalışma Bakanı di. Ticaret Bakanı Müftüoğluna yak- bileceğini hesaplamağa çalıştılar. laştı ve duyduğu haberi kendisine Gazeteci, nakletti. Müftüoğlunun buna cevabı, — Siz Zonguldaklısınız. Orası listeki bazı AP'liler, aynı soru ile karşılaştıklarında, "Revizyon yapı- Allahını seven Bu haftanın başında Ankarada, zarflar içinde iki broşür dağıtıldı. kapaklarının üstünde kırmızı tahrir sunar: kolun meselesi” diyordu. millâhirahmanirahim'le selesi” İslâm Devleti Anayasa Tasarı Her iki broşürün metni de, eski harflerle yazılmış "Bis- başlıyordu. Ö hakkında tafsilât verilmektedir ve hazırlıkların elen postaya verilmiş güzel, şık beyaz Broşürle, e aynı itinayla basılmıştı ve beyaz harflerle isimleri yazılıydı. Birincisi şuydu: "Hizb-üt rısı", Öteki ise "Müslümanların ölüm Aşa gıda bu anayasa ve bu "ölüm - kalım me- sahiplerinin o Türkiyeyi ne reye götürmek istedikleri gözlerin önünde belirmektedir. İslâm Devleti Anayasa tasarısı 182 maddedir ve mad- delerde bazen teferruata bile inilmektedir. Mesela 107. maddede "Kadın ve erkek, ahlâka zararlı, toplu- mu ifsad edici, şer'i hükümlerden birinin şümulüne giren, her türlü işi yapmaktan menedilir" denildik ten sonra ilâve edilmektedir: "Meselâ, erkeklerin ken dilerine olan meylinden faydalanmak için tayyareler- de kadın hostes, berberlerde ve lokantalarda güzel çocuklar (erkek) çalıştırmak gibi..' İslâm Devleti, anayasasına göre "islâm akidesi" esasına göre idare edilecektir ve buna aykırı hiç bir şey devletin bünyesinde, teşkilât veya muhasebesinde bulunmayacaktır. Devleti “e Devlet Başkanı yönete- cektir ve onun her sözü, muayyen şer'i hükümleri be- nimsemesi şartıyla kanundur, bütün tebaa böyle bir kanu na "gizli ve aşikâr" itaate mecburdur. Devletin resmi dili arapçadır. Şer'i hükümler için muteber kaynaklar Kur'anı Kerim, sünnet, sahabe icma'ı ve kıyastır. Bunlardan başka kayn aklar teşrii hareketlere mesnet teşkil edemezler. İslâm Devletinde hakimiyet milletin değil, şeria- tındır ve bu husus 20. maddenin a fıkrasıyla anayasa- ya geçiştir. Devlette, seçimle kurulan bir Şüra Mec- lisi vardır. Bu meclisin görevi Devlet Baş seç- Fakat Devlet Başkam bir kere seçildikten sonra artık devletin fiili ve hukuki sahibidir. Meselâ ordu, maliye ve dış siyasette Devlet Başkanının Şüra Meclisinin oyunu almak ihtiyacı yoktur. Sonra, bu meclisin oylamalarında da öyle sadece çoğunluk yet- memektedir. 27. maddede şöyle denilmekledir: "..Şü- ra kabilinden olan diğer meselelerde ekseriyeti teş- kil edenlere ve ekalliyette kalanlara bakılmaksızın doğruluk aranır". Doğrunun ne olduğunu biten de, şüphesiz Devlet Başkanıdır. Devlet Başkam belirli za- man görevinde kalmaz. Orada devamlıdır. 39. madde- de denilmektedir ki: "Devlet Reisini nasbeden üm- mettir, fakat in'ikat biati, şer'i şekilde olmuşsa üm- met azletme selâhiyetine sahip değildir." 40. madde ise daha açıktır: "Devlet Reisi devlettir, devletin bütün selâhiyetlerine sahiptir." Devlet Başkanı benimsediği şer'i hükümleri yürürlüğe koyar, bu takdirde bunlar itaat edilmesi lâzım gelen kanunlar olur. Bunlara mu- halefet caiz olmaz. Devlet Başkanı dahili ve harici siyasetin her ikisinden de mesuldür, orduya kumanda eder, harp ilân etmek hakkına sahiptir. Mütareke ve sulh akteder. Anlaşma ve diğer muahedeleri yapar. Anayasa, dış siyasetin esaslarını da çizmekte ve devletler, misal olarak, isimleriyle zikredilmektedir. 178. maddeye göre bu devlet "İngiltere, Amerika ve Fransa gibi omüstemlekeci devletlerle, Rusya gibi memleketimize göz diken devletlerle hükmen muha- rebe halindedir ve onlarla diplomatik münasebet ku- ramaz. "Buna mukabil bu devlet İsrail ile fiilen mu- harebe halindedir ve an müslüman olmayanla- rının mal ve canlan helâldir." Bu devletin "İktisadi azl anayasada ayrı bir 8 Nisan 1967