AKİS ğun destanı... hem yaşlı destancısın -Zoltan Maklary- şarkılarıyla, hem de Revesz'in görüntüleriyle veril- mektedir. Revesz, her adımda me- lodrama dönüvermesi isten bile ol- mıyan sahneleri büyük bir ölçülülük le ilgi verici görüntülere oçevirme- sini, bütün bir mahalle halkının ya- şayışını eksiksiz olarak, aksamadan, rahat ve akıcı bir anlatımla verme- sini bilmektedir. Sinematek Türk Film Arşivi İ ki yıldanberi İstanbul ve Ankara- da, sinemanın eski ve yeni önemli eserlerini göstererek türk sinema- severlerinin büyük bir ihtiyacını el- den geldiği kadar karşılamağa ça- lışan "Sinematek Dernegi"nin yanı- sıra, imkânları daha dar olmakla birlikte, her şeye rağmen görevini yerine getirmek çabasında olan bir kuruluş daha var: "Türk Film Arşi- vi". Gerçekte Türk Film Arşivi İs- tanbuldaki Güzel Sanatlar Akademi- sinde bir sinema derneği (olarak 1962'de "Klüp Sinema 7" adıyla ku- rulmuştu. Önce Akademideki öğren- ciler için film gösterileri düzenliyen dernek, sonra yavaş yavaş çalışma alanını genişletti, daha geniş bir se- yirci topluluğuna düzenli film gös- terileri düzenlemekle birlikte kon- ferans, açık oturum, fotoğraf ve si- nema kursları gibi çalışmalara da geçti. 1967'de adını "Türk Film Ar- ivi'ne çeviren demek, yerli ve ya- bancı filmleri toplamak, sinemamız- la ilgili belgeleri biraraya getirmek gibi çalışmalara da başladı. Nitekim, bu gibi çalışmaların sonucu olarak bugün "Türk Film Arşivi'nde 8 ta- ne 16 mm.'lik ve 38 tane 35 mm.lik film, 82 yerli ve yabancı senaryo, 200'ü aşkın yerli ve yabancı sinema afişi, 5000'den fazla film fotoğrafı gibi malzeme bulunmaktadır. "Türk Film Arşivi" son olarak Eisenstein ile Resnais üzerinde hazırladığı bir fotoğraf sergisini ilk defa Ankarada -Fransız Kültür Merkezinde- açarak, Ankaralı sinemaseverlerin de karşı- sına çıktı. A.B.D. "Film kasapları..." A merikan sinemacılarının, filmleri- nin televizyonun küçük perdesin- 8 Nisan 1967 de kuşa döndürülmesine karşı mah- kemeye başvurmaları, henüz iste- dikleri hukuki sonucu sağlamamak- la birlikte, televizyon şirketlerini ür- kütmüşe benzemektedir. Gerçekten de, büyük şirketlerin eski | film stoklarını ele geçiren televizyon şir- ketleri, bunları televizyonda oyna- tırken gelişigüzel kesmekte, buda makta, en olmadık yerlere en azın- dan bir düzine reklâm filmi sıkış- tırmaktaydılar. Başta Otto Premin- ger olmak üzere, bazı tanınmış si- nemacıların harekete geçmesi Üze- rine televizyon şirketleri bu kötü alışkanlıkların; tamamiyle oterket- meseler bile, lı davranmak dır. aha dikkatli ve saygı- zorunda kalmışlar- SİNEMA Televizyon şirketlerinin yn yavaş yola gelmesinde en büyük ro- lü, daha önce de amerikan dia ne savaş açan ve sonunda 30 yıllık sansür tüzüğünde önemli değişiklik- ler yapılmasını sağlıyan Preminger oynamıştır. Viyana Üniversitesinde hukuk doktorası yapmış olan bu ya- pımcı - yönetmenin sansürden sonra televizyondaki "film kasapları "m parmağına dolaması, günün birinde "Anatomy of a Murder- Bir cinaye- tin anatomisi" adlı filmini televiz- yonda seyretmesi ile başladı. Tele- on şirketinin, 160 dakikalık film oynatılırken oniki defa ara verme- si, bu arada kırk kadar reklâm fil- mi göstermesi Preminger'i çileden çıkarmıştı. Üstelik, filmin arasına (Basın A: 20480 — 12841) — 126 33