AKİS Bizde Opera ile Tiyatronun ayrıl- masından büyük faydalar umanla- rın, iki bölümün ayrı genel müdür- lükler halinde, aynı binada "kar- deş kardeş" çalışacaklarına inanan- ların kulakları çınlasın. Gece, Richard Straus'ın Hugo von Hoffmansthal'ın eserinden bes- telediği nefis bir "Elektra" seyret- tim. Elektra'yı romanyalı, Orest'i yunanlı bir sanatçı oynuyordu. Hans Zender'in yönetiminde Orkes- tra, solistler, hele Koro üstün bir müzikalite örneğiydi. Dekor, hele ışıklar o harikuladeydi. Temsilden sonra, balkonun gerisinde, baştan- başa salona ve sahneye hâkim, ışık tertibatının idare edildiği, teknik odayı yakından görüp incelemekten kendimi alamadım. Büyük bir sa- vaş gemisinin kaptan köprüsünü andıran bu odada neler yoktu ki!.. Sıra sıra cihazlar, makineler, düğ- meler, düğmeler, ve, buradan veri- len her komutun sahne gerisindeki tatbikatını izleyen televizyon... o Si- emens'in son icadı bir ışık cihazı gösteriyorlar. Elektronik beyinle iş- leyen bu cihaz, delikli kartonlarla, yüzlerce ışığı önceden hazırlayıp sa- niyesi saniyesine, otomatik olarak, uygulama gücüne sahip. Kaça ma- lolduğunu soruyorum: "Il milyon mark" diyorlar. O zaman, köhne projektörlerle çalışan ( ışıkçılarımı- zın, o projektörlerden bile yoksun sahnelerimizin başardıkları, o gö- zümde bir kat daha büyüyor. “Karlar altında nevbahar" Münih onn-Köln hava alanında günlük güneşlik bıraktığımız Rhein kı- yılarından, bir saatlik bir uçuştan sonra, Isar kıyılarına indiğimiz za- man Bavyera başkentini karlar i- çinde bulduk: ısı sıfırın altında 10! Oysa Münih, Almanyanın Avustur- ya ve İsviçre sınırlarının yanıbaşın- da, en güney ucu.. Ama karlar alamda, kendi içine kapanmış görünen bu milyonluk şehrin tarihi binaları, zengin müze- leri, ünlü Operası, tiyatroları ve or- kestralarıyla çok canlı ve köklü bir sanat hayatı olduğunu biliyorum ve bizi otele götüren arabanın camla- rından Maximilianstrasse boyunca sıralanan tiyatroların ışıklarına ba- karken, ister istemez, Hâmidin mıs- raını hatırlıyorum: "Karlar altın- da nevbaharım ben". Münihin, birası kadar ünlü bir Devlet Operası var. Richar ag- ner'in ilk başarılarına beşiklik et- 8 Nisan 1967 miş, orkestrasının başında Richard Strauss'ları, Bruno Walter'leri gör- müş, sahnesinde Patti' lerin, Caruso- ların, Gigli'lerin sesini dinlemiş bir opera... u tarihi sanat ocağı, müzik ge- leneğini, Bavyerada yediyüz yıl hü küm sürmüş olan Wittelsbach'lara borçlu. Bundan üçyüz yıl önce Prens Ferdinand - Marie, Savoie ocağından Adelaide'le evlendiği zaman, çağın bu güzel ve kültürlü prensesi, ma- iyetiyle beraber altmış kadar müzis- yen ve aktörü de Münihe getirmiş. İşte şimdiki Devlet Operası toplu- luğunun öncüleri onlar Federal Almanyayı meydana ge- tiren on devlet içinde en geniş ve verimli topraklara ve 10 milyon da nüfusa sahibolan Bavyera, mahalli idare bakımından bağımsızlığına en düşkün olan eyalettir. Aynı düş- künlüğü sanat geleneğini ve hazine: lerini korumakta da göstermiş. İ- kinci Dünya Savaşında yanıp - lan operasını, tiyatrolarım yeniden meydana getirmekte ogecikmemiş: 62 milyon mark sarfederek eski- sinden güzel bir hale getirdiği OO- perasını da, 1963'de, Richard Stra- TİYATRO uss'ın "Gölgesiz Kadın"ıyla yeniden açmış. Şimdi, Hamburgdan getirilen ün- lü Günter Rennert'in yönetiminde yepyeni bir çalışma devresine gir- miş olan Münih Devlet Operasının yanıbaşında, "rococo" üslübun par- lak örneklerinden biri olan Cuvilli- es Tiyatrosu var. Mozart'lar, Haydn' ler hep orada oynanıyor. o Devlet Operasının bir üçüncü sahnesi sa yılan Gârtnerplatz Tiyatrosu da opera komiklerle klâsik operetlere ayrılmış; Bale temsilleri ise Opera- da veriliyor. Bale çalışmalarım yö- neten Heinz Rosen, Münihi, bütün alman balesinin merkezi haline ge- tirmek çabasında. ehrin müzik hayatını dört sen- foni orkestrası besliyor. Bunlara ya- bancı Orkestraların, virtüozların verdikleri konserleri de eklemek lâ- zım. Meselâ bizim Senfoni Orkestra- mız da bir ay önce buradan geçmiş ve çok başardı bir konser vermiş. Orkestramızın konserinden, bu kon- sere solist olarak katılmış olan Su- na Kandan ve çaldığı -Ulvi Cemal Erkinin- "Keman Konçertosu"ndan hâlâ takdirle, hayranlıkla sözedili- yor. KÜÇÜK SAHNEDE YENİ OYUN - John Chapman'ın Yılmaz Gruda tarafından sahneye konulan, Erbaşarın yaptığı ve başlıca rollerinde Mücap O azG tan, Yılmı ruda, Zafer Önen, yun oynadıkları * devam ediyor. görülmektedir. dekor ve a Bülent fluoğlu, Suzan Uz- an Damcıoğlu ile Merih Dinço- "Diplomatik Bagaj" adlı üç perdelik farsı başarıyla Resimde Nurhan Damcıoğlu ile Mücap Ofluoğlu