HAFTANIN İÇİNDEN Moskova Ziyaretinin Mânası Uzun yıllardan beri ilk defa olarak bir Türkiye Dışiş- leri Bakanı Sovyet Rusya başkentini ziyaret ediyor. Stalin devrinde komünist âlemin kabesi durumunda bu- lunan Moskova, Krutçeften sonra kapılarını, komünist olmayan yabancılara daha fazla açmıştır. Dünyanın çok memleketinden devlet adamı, politikacı, iş adamı, sana. yici, ilim adamı, sanatçı Rusyaya gitmiş, kendi dalıyla ilgili temaslar, incelemeler yapmıştır. Bizden Sovyetler Birliğine giden teknik Bakan, ilim adamı, iş adamı, sa natçı, hatta bir parlamento heyeti olmuştur ama Şükrü Saracoğlunun meşhur "Rusya Ziyareti'"'nden sonra Fe- ridun Cemal Erkin Moskovaya resmi ziyaret yapan ikinci Dışişleri Bakanıdır. Bu itibarla seyahattin bizde ve bil- hassa dünyada geniş akisler uyandırmasında fazla şaşı- lacak bir taraf yoktur. Kaldı ki ruslar Erkinin ziyaretine bir "ilk adım" gözüyle baktıklarım ve asıl İnönüyü bek- lediklerini saklamamaktadırlar. Rusyayla bu münasebetin, Türkiyede dış politika me- selelerinin açıkça tartışıldığı ve memleketin umumi ef- karına hâkim çevrelerin "daha fazla şahsiyet sahibi bir dış politika" istediği bir ana rastlaması bazı tefsirlere yol açmıştır. Bunların başında, Türkiyenin bir tarafsız- lık politikasına koymakta olduğu söylentisi gelmektedir. Sathi görüş veya peşin hüküm sahibi olmakla tanınan bazı yabancı yorumcular bu temayülü, Hükümetin bir be- lirti maksatla teşvik ettiği bir tutum gibi göstermeye ça- lışmakta, bunu içerdeki iktisadi ve siyasi güçlüklere bağ- lamaktadırlar. Diğer bazı kimseler Rusyayla yakınlaşma- da Kıbrıs işinin türkler üzerinde yarattığı tepkilerin iz- lerini görmektedirler. Bu fikirlerde gerçeklik opayı az, hata ve bilhassa mübalâğa payı çoktur. Bir defa Türkiye, bugün, bir tarafsızlık politikası- nın peşinde değildir. Erkinin Movkovaya gidişinin taraf- sızlıkla zerrece ilgisi yoktur. Bugünkü türk hükümeti, seçmiş olduğumuz hayat tarzının temsilcisi olan batı blo- ku içinde daha bağımsız, daha fazla hareket kaabiliye- tine sahip bir dış politikaya taraftardır Amerikanın ve Rusyanın 1 numaralı adamları birbirlerine karşılıklı zi- yaretler yaparlarken bizim, kuzey komşumuza bir öcü gözüyle bakmamızda, "Aman, sıkı münasebetimiz olma- sın. Sonra ne derler? diye yorganımızı başımıza çekme- mizde hiç bir mana yoktur. Hiç bir mâna yoktur ve bu- nu haysiyetle bağdaştırmak da mümkün değildir. Tür- iktidarın ile Rusyanın birbirinin gözlerinin içine dik başla bakarak temiz, dürüst bir kom- şuluk münasebeti kurmalarıdır. Dışişleri Bakanına ya- pılan davet Hükümet tarafından bunun için müsbet kar- şılanmıştır. Hükümet o Parlâmento Heyetimizin ziyare- tinin iadesini beklemektedir ve Sovyet Rusya Dışişleri Bakanını Türkiyede görmekten son derece memnun ola- caktır Bizim Rusyayla böyle bir yakınlaşma kurmamız, bu. gün yeni bir dünyada bulunduğumuzu, biraz geç de olsa AKİS, 30 EKİM 1964 Metin TOKER 1960 Mayısından bu yana anlamamızın sonucudur. Barış içinde beraber yaşama politikasının gelişmesi, geri kalmış memleketlerin kalkınmasına 'Zenginler Kulübü"nün her bloktan üyesinin yardımcı olması, oralarda amerikalıla- rın ve rusların, fransızların ve alınanların, ingilizlerin ve italyanların, isviçrelilerin bir arada faaliyet göster- mesi, cephe tutmadığını söyleyen bir milletler camiası- nın belirmesi, bizim iranlılar ve Pakistanlılarla bir baş- ka temayüldeki camianın temelini atma gayretlerimiz bu yeni dünyanın yeni unsurlarıdır. Herkes bunları görür- ken hiç kimsenin Türkiyeden bunları görmezlikten gel. mesini isteme hakkı yoktur. Ortada yeni bir Türkiye vardır ve bu dünya içinde yeni bir Türkiye bulunmak- tadır. Amerikan sermayesine ve tekniğine kapılarını aç- mış Türkiye, oyunun kaidelerine riayet eden bir Rusya- nın hemen aynı kuvvetteki sermayesine ve tekniğine sırt çevirirse bu, memleketin menfaatleriyle güç bağdaşır. Burada "oyunun kaidelerine riayet" şartına dikkat etmek lâzımdır. Amerikalılara sermaye yatırımlarında ve teknik yardımda bu kaidelere daima ve tam şekilde riayet ettiklerini söylemek zordur. Bütün dış görünüşün aksine, amerikanların kendilerine yonttukları artık ra- kamlarla ortaya konulan bir gerçektir. Ama nihayet bu, hayat tarzımız amerikanlarla bir olduğu ve amerikan- larla aramızda toprak bütünlüğümüzü tehdit gibi bir tadsız hatıra bulunmadığı için her şeyin üstünde önem taşımamaktadır. Sovyetlerle ise durumumuz bu olmadı- gından onlarla münasebetlerimizde daima daha ihtiyatlı, hep tetikte ve dikkatli davranmamız kimseyi yadırgat- mamalıdır. Bu, açılan yeni devrede ruslara bir sorumlu. lak yüklemektedir. İki ayrı âlemin iki dost üyesi bulun- duğumuz ve fazla kurnazlığın kâr getirmeyeceği iki ta- rafça da hep hatırda tutulmalıdır. Batı blokuyla münasebetlerimize gelince. oRusyayla münasebetlerimiz Batıyla münasebetlerimizin miyarı sa- yılırsa büyük bir hata işlenir. Biz hiç bir zaman Rusyay- la münasebetlerimizi daha da iyileştirmek, sıkılaştırmak için, Rusya bize daha fazla yardım yapsın, bizi şu ko- nuda daha kuvvetle desteklesin diye Batıyla münasebet- lerimizde bir değişiklik yapmayız. Batıyla münasebette- rimizin derecesini Batının bize karşı göstereceği anlayış veya ME tâyin edecektir, Türkiyedeki lişme "Hükümetin parmağı" ile vuku buluyor diye hesap Yapmak ve memlekette umumi efkar gittikçe önem kazanırken bu umumi efkârın Batıya karşı niçin derin infial içinde olduğunu anlamamak gafletin ta ken- disidir. Papandreu "Amerika ve İngiltere (Enosisi tam olarak desteklemektedir" diye bağırır ve Amerika ile İn- giltere bunun aksini göstermeye yanaşmazlarken Türkiye- de bir hükümet on parmağım Batı ile dostluk için kul- lansa Türkiyenin Batı ile bağlarının zedelenmesini ön. leyemez. Batı bir şeye bakmak istiyorsa bizim Rusyayla mü- nasebetlerimize değil, kendisinin bizim hissi ve bir ge- lişmemiş memleket olarak mevcut meselelerimize karşı takındığı tavıra bakmalıdır.