noktada o engellenmişlerdi: — Türk-İşe bağlama konusunda! Eski sendika e. lini daha çabuk tutmuş, hiç bir fonk siyonu olmadığı halde, Türk-İşe üye yazılmıştı. Sine-İş bir yerden sonra bunu da önemsemedi. o Görevlerini (odüşündü ve Türk-İşe girmeyi daha sonraya bı raktı. Toplu sözleşme kanununun yü- rürlüğe girmesiyle çalışmalarını hız- landırdı, ve bu yılın Mayıs ayı içinde işe stüdyolardan başladı, İstanbul, si- nemacılığın merkeziydi ve çalışır du- rumda olan stüdyoların sayısı da al. ti ile yedi arasındaydı. Bu stüdyolar- da çalıştırılan işçilerin ücretleri bir- birini tutumuyordu. Çalışma şartlan ve saatleri dengesizdi. o Gün oluyor, işçi haftalarca geceli gündüzlü olarak iş yerini terkedemiyor. sınırlanmış ça- lışma saatinin çok ötesinde çalışıyor ve fazla çalışma ücretini, işveren di- lerse ödüyor, dilemezse (oödemiyordu. Çalışma dengesizliği içinde işçi, her- hangi bir dayanağı olmadığı için hiç ses çık aramıyordu. Sine-İş, üye yazılma işini de ta- mamladıktan sonra stüdyolara birer çağrı gönderdi. Bir masaya karşılık. lı oturmak, problemi işverenle ko- nuşmak ve bir çözüm yolu arayıp bul- mak gerekiyordu. Sendikanın kurulu- şu ve yayılışı stüdyo sahiplerini daha başlangıç günlerinde (o telaşlandırmış ve ürkütmüştü 1950 yılından bu yana stüdyo ücretlerine herhangi bir bin- dirim yapılmış değildi. Stüdyolar her zaman ücretleri arttırmak istemişler. fakat buna bir türlü birlikte karar verememişlerdi. Oysa ondört yıl için- de stüdyo ücretleri dışında bütün üc- retler artmış, yalnız bunlar, karşılık- lı rekabet yüzünden bir çeşit dondu, rutmaya götürülmüştü. Ondört yıl ön- ce, şimdinin en ünlü oyuncusu, film başına 2 bin lira alırken, bugün ayni oyuncu 60 bin liradan aşağı hiç bir filmde oynamıyordu. Senaryocusu, fo toğraf direktörü, rejisörü ve set iş- çisi için de durum aynıydı. Bütün üc- retler yükselme kaydetmişti. Bu arada iş. hacmini genişlettikçe genişletmişti. Yılda 200'e yakın film çevriliyordu. Gerçi bu 200'e yakın film. iç pazarı tam manasıyla odaraltmış ve sıkboğaz etmişti ama, bir yandan işletmeciler, öte yandan bol kredi a- çan stüdyolar türedi firmalar yarat- mış, furya almış yürümüştü. Arada kalan ve ezilen, stüdyoların işçileri AKİS, 30 SKİM 1964 oldu. Ücret artışı için girişilen talep- ler stüdyo sahiplerince reddedildi. Film işlemlerine ondört yıldır bir fiyat bin- dirimi yapmadıklarına göre çalışanın çalıştırandan hak istemeye hakkı yok tu. Dış görünüşte bu savunma elbet, te doğruydu, fakat gerçeğe inildiğin- de yanlışlık hemencecik ortaya çıkı- veriyordu. Stüdyolar gerçi ondört yıl- dır fiyatlarına bindirim yapmamışlar di ama, bu, onların ekmeğine daha da yağ sürmüş bulunuyordu. Çevrilen filmlerin sayısı yükselmiş ve stüdyo- lar çeşitli düzenlemelerle oartan bu sayılı elbirliğiyle (o desteklemişler ve sürümden kazanma yollarını bulmuş- lardı. Grevin yolu Sine-İşin çağrısına altı stüdyo - Er- man lâle, Yıldız Acar. Milli ve Sendikanın hazır ve taban ücretlerini Ar - karşılık verdi. istekleri ladığı SİNEMA İşçi temsilcileriyle karşılıklı geçip ko- nuşmaya hazırdılar. Yalnız biraz me- hil istiyorlardı. Stüdyo sahipleri, iş. veren olarak, işçi temsilcileriyle otu- rup konuşmadan mehil istediklerinde, işi oyalama politikasına bağlayıp, is- tekleri engelleyecek şartlarla gelecek- ler demekti. (Nitekim de öyle oldu. İşverenler hemen kendilerine bir a- vukat buldular. Bu, Bank-iş işveren- ler sendikasının da avukatlığını yan- makta olan Prof Halit Kemal Elbir- di. Prof. Elbir o sıralarda birbuçuk ay lık bir yurt dışı gezisine çıkmaya ka- rar verdi. Ayrıca stüdyo sahiplerinden Acar-Filmli Murat Köseoğlu da Ame- rikaya gidecekti. Fakat Köseoğlu sen dikaya: okarşı çıkmadı, kendisi yurt dışında olduğu sürece de, öbür stüd- yoların, işçi temsilcileriyle birlikte o. turup konuşmalarında bir mahzur bul muyordu. Kendisinden istenenlerin ve