Saat 15.30'da isyan sona erdi ve her iki taraf da geriye çekildi. Hapishane ağaları Olay, geride bıraktığımız hafta Per- şembe sabahı, Sultanahmet Ceza- evinde geçti. gruplarca açıldı ve içeriye, cezaevinin gardiyanları ile jandarma erleri gir- diler. Maksatları, onüç hükümlüyü, başka ite nakletmek üzere, koğuşla- rından almaktı. Cezaevi sakinleri, sabahın o çok erken veya gecenin belirsiz herhangi bir saatinde bu çeşit baskın halinde gelişlere ve arama-taramalara ( alış- kındılar. Yalnız Sultanahmet Cezae- vinde değil, dünyanın hemen her ül- kesindeki cezaevlerinde, cezaevlerinin kendilerine göre gelenekleri ve uygu- lanan özel kanunları vardır. Bu gele- nek ve özel kanunların yanında asıl kanunlar ve yönetmelikler her zaman lâfta kalmıştır ve uygulanma alanı- nın dışındadır. Suç işleyip cezaevine giren, cezaevinin iki türdeki kanunu ile karşı" karşıya kalır. Birinci kanun cezaevinin yönetim kanunudur ve suç lu için "birinci derecede önem taşı- mamaktadır. İkincisi ise, içerdeki suç- luların kendi kendilerine koyup uygu- ladıkları 'kanundur ki, oboyun eğilen de budur. Suçlu, çevreye nasıl ahşa- cak, bunun için ne gibi yollardan ge- çecek, kimlere ne gibi haklar tanıya- cak, kendisine alt haklar (o nelerdir, önce bunu öğrenir. o Cezaevi ağasına ağalarıdır. Düzeni bunlar sağlarlar Ağanın ka- nunları bunlar tarafından uygulanır. Hükümlüsü obol cezaevlerinde ne cezaevi müdürleri ne de savcılar bun- larla başa çıkabilmişlerdir, İşte, Perşembe günü Sultanahmet Cezaevinde patlak veren ve devletin o- toritesini sarsıcı bir anlam taşıyan is- yan böylesi bir şiddetli tepkinin sonu- cudur. Ya hep, ya hiç! Bir süredir Sultanahmet Cezaevinde İsyan çıkacağı söylentiler odolaşı- "İlgililer buna göre tedbirleri- ni almış olacaklardır" diye düşünen- anladı- fil avlandılar. Mektupla yapılan isyan ihbarları kulak arkasına atıldı ve suç- lular arasındaki kaynaşma ise geçen haftanın başlarında son haddini bul- du. AKİS, 30 EKİM 1964 Sedat Çumralı Kanun, kanundur Ekim ayı başından beri (Yassıada hükümlülerinin birbiri arkasına has. riyetlerine kavuşmaları Türkiye ceza- evlerindeki o hükümlüleri (o ziyadesiyle tedirgin etmekteydi. Hükümlü psiko- lojisinle "Onlara af var da, bize niye yok?" fikrinden yola çıkan cezaevi sa- kinleri; genel bir affın peşindeydiler. Bunun için çalışıyorlar. o Başbakana, Bakanlara ve Cumhurbaşkanına tel- graflar ve mektuplar yağdırıyorlardı. Gerçi Meclise, bir milletvekili tarafın- dan bir genel af teklifi getirileceğine dair haberler gazetelerde yayınlanmış tı ama, bunun gerçekleşip gerçekleş- meyeceği konusunda kimsenin her- hangi bir fikri yoktu. Bu hava içinde, en bol hükümlüye sahip Sultanahmet Cezaevinde geçen hafta Perşembe sabahı erken saatler de başlayan arama-tarama, bardağı taşıran son damla oldu. Hükümlüler koğuşlarındaki yataklarından sessiz- ce kalktılar ve içeri doluşan jandarma erleri ile gardiyanlara (karşı gelme- den, arama-tarama yapmalarını bir sessizce seyre başladılar. Arama-tarama yapan jandarma erleri ile gardiyanların arasına polisler de karışınca, hükümlüler durumun deği- şik olduğunun Oo farkına vanverdiler. Aslında arama-tarama bir bakıma o- yalamaydı. Yapılmak istenen Sultan- YURTTA OLUP BİTENLER ahmet Cezaevinde ilgililerce tehlikeli ve istenmeyen kişi bilinenlerin başka şehirlerdeki cezaevlerine dağıtalım ak üzere Sultanahmet'ten çıkarılmalarıy- dı. Bu tehlikeli ve istenmeyen hüküm- lülerin sayısı onüçtü. İçlerinde Yassı- ada hükümlüsü Bumin Yamanoğlu, ün- lü eroin kaçakçısı Sefer Bezal, Mer- ter cinayeti sanıklarından Adnan Öz- petek, yine eroin kaçakçısı Fahrettin Soysal, Kâğıthaneli Kürt Hasan na- mıyla ünlü, AP'li, eski Kâğıthane Be- lediye Meclisi üyesi, o cinayet sanığı Hasan Bozdag, Ali Fethi İlsever, Ali Öz, Necati Vergili Can, Hüseyin. Ku- lüp, Mahmut Kılıçaslan, Sadullah Ak- paksoy ve Hakkı Çağıl vardı.. "Arkadaşlarımızı isteriz!" Hükümlüler arama-tarama ile oya- lanırlarken, beri yandan bu onüç hükümlü cezaevinden alındılar ve baş ka şehirlere nakledilmek üzere, işlem- leri yapılmağa başlandı. Revirdekiler meseleyi anlayınca, kendilerine mah- sus bir haber yayma usulü ile duru- mu öbür koğuşlardaki hükümlü arka- daşlarına süratle bildirdiler. , Kızılca kiyamet o zaman o koptu. İşlemleri tamamlanan onüç hükümlü cezaevi arabasına bildirirken, di, başaramadı; arabaya binmek istemedi, erleriyle takıştı, sövüştü. Fakat zor o- yunu bozamayınca, yeni bir yola gir- di. Parasını almak üzere koğuşa gir- mek istediğini söyledi ve isteği (kabul edildi. İşte, olayın patlak (vermesine ve üzücü şekilde sonuçlanmasına bu ted- birsizlik sebep oldu Muhafızlarının elinden kolaylıkla sıyrılan Oo Bozdağın "Bizi sürgün ediyorlar (o arkadaşlar!" diye bağırması, zaten gergin olan ha- vayı bir anda elektrikledi. Zira Boz- dağ, hükümlüler arasında (o "itibarlı" kişilerdendir ve her hafta adına, dı- şardan 2000 liraya yakın para gelmek te, bu para, cezaevindeki yoksul hü- kümlülere dağıtılmaktadır. Olayın tahkikatı devam etmekte- dir. Izmir "Ne atom bombası..-" Geçirdiğimiz hafta (Ege bölgesinde büyük bir kitleyi sadece ve sade- ce, bundan önceki sayımızda bu sü- tunlarda verdiğimiz "Vergi (Kaçakçı- lığı" olayı meşgul etti. Maliye Bakan- lığı müfettişleriyle hesap uzmanları- nın müştereken açtıkları tahkikat, çe- 17