Tİ Y A istanbul Bir Toplantının hikâyesi , M illi Eğitim Bakanı Dr. İbra- him Öktemin geçen hafta İs- tanbulda toplantıya çağırdığı 1. Mü- zik ve Sahne Sanatları Danışma Ku- rulu, oldukça gürültülü ve tatsız bir şekilde açılmış, ama oldukça tatlı bir şekilde ve alkışlar arasında ka- panmıştır. Gürültüyü (o koparanlar, daha doğrusu koparmak istiyenler, Anka- radan birtakım peşin hükümler ve hesaplı yanma gelmiş olan on kişilik bir guruptu Haber İstanbula o şekilde u- çurulmuş, bu masala öylesine o din- leyici bulunmuştu ki, daha ilk otu- rum açılır açılmaz - sonradan geri alınan - buruk dilli bir önerge ile Danışma Kurulunun kompozisyonu- na itiraz ediliyordu. Toplantıya ça- gırılmamış olan bir Edebi Heyet ü- yesi de, bir gazetede, geri ülkeler- den örnekler etimek «kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla» ka- bilinden telimi tertiplemiş olan- ları taşlıyordu. Ama bulanık suda balık avla- mak isteyenler omaksatlarına pek eremediler. Daha ilk celsede Bakan, samimiyetle niyetinin ne olduğunu anlattı. Hatta çağırılmadıkları hal- de toplantıya gelmiş olan bazı kişi- lerin toplantıya katılmalarında hiç AKİS/32 TR O mahzur görmedi. Eh, madem ki söyleyecek parlak fikirleri (o vardı. söylesinlerdi. mem bi dinleyen erkes de faydalansınd Çok geçmeden bu maili fikir- lerin neler olduğu bir bir ortaya dö- On kişiden yedisi müzisyen olan grup, kendi mesleklerinden çok tiyatrodan sözettiler. En önemli ko- nuları Bölge Kültür Merkezleriydi. Bir Müzik ve Sahne sanatları Da- nışma Kurulundan kurulmasına ka- rar çıkarmaya çalışılan ve Kültür Merkezleri eski Halkevlerinin yeri- ni tutacaktı. Bu Merkezlerde Kon- servatuvarlar, Plâstik Sanatlar bö- lümü, kitaplıklar, müzeler okurula- cak, sonra bu Konservatuvarlardan yetişecek sanatçılarla Bölge Tiyat- roları ve Operaları açılacaktı. Böy- lelikle kanunu çıkmak üzere olan Bölge Tiyatroları kim bilir daha kaç yıl bekliyecekti. Hele İstanbul ve İzmirde ihtiyaca tam manasıyla ce- vap verecek Devlet Konservatuvar- ları henüz kurulamamışken... Bir ikinci ve çok tekrarlanan parlak fikir de Müzik ve Sahne sa- natlarını yurdun en uzak köşelerine kadar yaymaktı. Devlet Operası or- kestrasının kadrosunda (boşluklar olduğundan, İstanbulun daha bir o- pera orkestrası olmadığından, An- karadaki tek Devlet Konservatuva- rından bugün merkezdeki icra ku- rumlarının ihtiyaçlarını karşılayabi- lecek kadar sanatçı yetiştirilemedi- ginden, öğretmen yokluğundan acı acı sözedilirken Bölge Kültür Mer- kezleri kuruldu mu müzik sanatı da, sahne sanatı da, bütün yurda ya- yılmış olacaktı! Parlak fikirler serisi : B ir üçüncü parlak fikir Tiyat- ro, Opera ve Balo kollarını i- çine alan tiyatrolarda üç bölümün de bağımsız hale getirilmesi ve bun- lar arasında koordinasyonu sağla- mak üzere başa bir işbirliği Başka- nının getirilmesiydi. Bu parlak fikir öylesine savunuldu ki, İşbirliği Baş- kanının sanat adamı olmasına bile Bir dördüncü parlak fikir Ede- bi Heyetlerin lağvedilmesi ve yeri- ne «Dramaturgluk» sisteminin ku- rulmasıydı. Tuhaf bir tesadüfle bu fikri savunan zat şimdi oaskerliği- ni yapmakta, Devlet Tiyatrosu OE- debi Heyetinde de hala vazife gör- İbrahim Öktem Keçi boynuzu mekteydi. Bu Danışma Kurulu top- lantılarını geri okalmış memleket- lerin benzeri toplanma m benzeten de kendisinden başkası değildi. o A- ma bir oyun yazarı arkadaşının 1s- rarı üzerine toplantıya katılması Bakan tarafından uygun görülünce, pek geri bulduğu böyle bir toplan- tıya katılmakta mahzur görmemiş, toplantıda en çok söz alıp konuşan da kendisi olmuştu. Hem «Drama- turgluk» Oo konusunda hocası o Prof. Bedrettin Tuncelden, «Diktatörlük» konusunda da patronu Güney Gök- çerden bir hayli iltifat görmek pa- hasına Buzlar çözülüyor T ii daha ilk günü, ak- a doğru buzlar çözülüver- di. istanbullu genç kuşaktan sanat- çılar Danışma Kuruluna önceden hazırlanmış birtakım tertiplerle gel- miş «eski idareciler grupu» olmadı- ğını gördüler. «Tertip» diye bir şey