SOSYAL HAYAT Gençlik Bir mesele daha! Bundan birbuçuk ay kadar önce, Şir yasal Bilgiler - Fakültesi , Talebe Cemiyeti seçim kampanyası. sırasında bir genç, Cemiyete seneliği takdirde, öğrencilere (o 250 kuruşa öğle yemeği ve 160-170 kuruşa, akşam yemeği te- min etmek üzere çalışacağını vadedi- yordu. Gencin adı Abdulkadşr Ateşti. İlericilikle gericiliğin akâdemik tartış- masını yanan birçok öğrenci birden, bu sözlere kulak kabarttı: Ve Ateşin Seçim beyannamesi elden ele dolaş- maya, başladı. Ada; armak bastığı yara, 1964 Türkiyesinde özellikle büyük şehir- lere üniversite tahsili yanaya gelen ye evlerinden uzak bulunan gönçlerin başlıca meselelerinden o biridir. Ço- cuklar (o bir sıcak yemeğe günlerce hasret kalmakta, paralarını gıda de- geri olmıyan kuru sandviçlerle, üzeri- ne bir nebze (o kıyma serpiştirilmiş lahmacun, şişkinlikten başka birşey vermeyen aldattcı gıdalara yatırmak- ta, bunları da bulamayınca simit ve çayla yetinmek zorunda kalmaktadır-- lar. Bir sandviç 60 kuruştur. Bu tip dengesiz bir yemek için öğrencinin cebinden çıkan para ise, bir öğünde u bulmaktadır. Halbu- ki fakülte kantinlerinde kurulacak bir organizasyon sayesinde gençler bu pa- ra ile, iyi bir beslenmeyi sağlıyacak o- lan proteinli ve vitaminli, dengeli bir gıdâi alabilirler. (o Çalışabilmenin ilk şartı da zaten budur: İyi beslenmek! Bir AKİS muhabiri, geride bırak- tığımız hafta içinde, Milli Eğitim Ba- kanlığı Beslenme İşleri Müşaviri ve Ankara Tıp Fakültesi Biokimya kür- süsü uzmanı, ayni zamanda, beslen- me konusunda 34 kitabın yazan Doç. Dr. Osman Koçtürke başvurarak bu konuda düşündüklerini sonlu. Eğitim meselesi Koçtürk de, öğrenci Abdülkadir Ateş gibi, bu mesele ile dolu görünüyor- du. Hemen söze başladı: «— Beslenme, herşeyden önce bir eğitim meselesidir. Birkaç yıldır ilk- okullarda bu eğitimi vermeye çalışı- . o Çünkü asıl mesele, çocuğun çok küçük yaştan sade, fakat dengeli i sistemine (o alışmasıdır. Bunu sağlıyacak olan şey de âile ve ilkokuldur. İlkokul (öğrencisini süte alıştırmak için çok emek sarfettik. Ya- yınlar, seminerler ve konferanslarla, okullarda direkt temaslarla'hem aile- yi, hem çocuğu bu yolda aydınlattık. Bu yıldan itibaren ilkokul program- larına beslenme dersi det eklenmiş .bulunmaktadır. Fakat bugün, ünüveiv site kantinleri ve diğer okullar he- ÜZ rımıza (yeterli bir gıda sağlıyacak teşkilâta sahip değildirler. Öğleyin fakülteden O çıkan bir genci izleyin; kantin ona lüzumlu imkân- ları sağlıyamadıği için, karnını do- yurmak için civardaki bir tostçuya ve- ya ayakta yemek O yiyebileceği çucuz bir büfeye dalacaklar. (Aldığı iki-üç sandviçi, yüzü daima duvara dönük olarak, âdeta, yediğini etrafa göster- mekten çekinerek, acele ile yutacak ve acele oradan uzaklaşacaktır. Buna gıda almak değil ancak karnını tok tutmaya çalışmak diyebiliriz. Bu şe- kilde gıda alan çocuktan derslerde randıman beklemek çok zordur. İyi beslenmeyen genci verem gibi birçok tehlike obu arada çeşitli huzursuz- luklar tehdit eder. Batı ülkelerinde- birçok üniversite gezdim. o Gençlerin gıda meseleleri faktiltelerce ön plâna alınmış, muhtelif şekillerde halledil- Kimisi teşkilâtım o kendisi elif hayır cemiyetlerin- alarak öğrenenlere proteinli, vitamin- li yeterli gıdayı, çok ucuza sağlama yoluna gitmiştir. Meselâ veremle sa- vaş cemiyeti, gençler vereme tutulma- dan ilâç yardımı yerine gıda yardı- ı yapmayı tercih etmektedir. Gene bazı ülkelerde, meselâ Amerikada serbest teşebbüse bir takım imkânlar cilere gıda maddelerini tanıtır, bir şekilde reklâmlarını yapmış olur- lar. Demek ki, yapılacak. ilk iş, fakül- te binasını kurarken, sınıfları düşü- nür gibi sade, fakat bütün öğrencile- ri içine alabilecek obüyüklükte terti- batlı bir büyük kantin yapmak, bu- nun işletmesini öğrencileri sömürecek kimselere değil, bir teşkilâtlanma so- nucu, öğrenciye yardımcı olabilecek kimselere, şarta bağlı olarak vermektir. Fakat bunun yanında hiç küçümsene- miyecek bir faktör daha vardır ki bu da, genci kendisine (o faydalı olacak işi olduğuna onu inandırmaktır." Ne yemeli? Dr. Koçtürk, sözlerine şöyle devam giti; "— Genç, pahalı lokantaya gidemez. Haklıdır. Ama, kuru sandviç ve lah- macun yerine, işkembeciye uğrayabilir, et alamıyorsa, yetine ku- ru fasulyeyi daha sık yemeğe çalışır. Gazoz yerine süt içer, mevsiminde marulu, vitaminli meyvaları çukola- taya tercih eder, bol domates yer, u- cuz olan bütün mevsim meyvelerinden, havuçtan, taze soğandan, tabiatın cö- mertliklerinden o faydalanır. o Meselâ köylümüzün bugün halen başlıca gı- dasını teşkil eden ve şehirlerde âdeta unutulan tarhana, avrupalı beslenme uzmanları tarafından en mükemmel