reket'i de, Makarios ve çetecilerinin beş sınıfı silâh altına almak yolun- daki kararlarıdır. Bilindiği gibi. Kıb- rıs Anayasası gereğince Kıbrıs ancak 2000 kişilik bir ordu bulundurabilir. Bunun yüzde yetmişi rum, yüzde otu- zu da türk gönüllülerden kurulacak- tır. Oysa Makarios bu orduyu hiçbir zaman kurmadığı gibi, iki topluluk a- rasında çatışma başlayınca 5.000 rumu da "Milli Muhafız Teşkilâtı" adı al- tında silâhlandırmıştır. Şimdi de, res- mi rum çevreleri tarafından açıklan- dığına göre beş sınıf silâh altına alı- nacak, başka bir deyişle, Kıbrısta Zo- runlu askerlik düzeni (o kurulacaktır. Bu, şimdiye kadar zaten çiğnene çiğ- nene ortada sağlam hiçbir tarafı kal- mamış Kıbrıs Anayasasına rumlar ta- rafından vurulan yeni bir tekmeden başka birşey değildir. Türk (hükümetinin bu hafta İngil- tere ve Yunanistana verdiği notanın kaçırılan türkler ve Anayasa ihlalleri konusunda son ve kesin bir ihtar ol- duğuna şüphe edilmemelidir, Bunu Türkiye tarafından o girişilen olağan bir diplomatik (o teşebbüs diye kabul etmek, bütün dünyayı, hiç de beklen- medik bazı durumlarla karşı karşıya bırakabilir. Bu bakımdan, hem Kıb- rıs rumlarının, hem de Birleşmiş Mil- letler sorumlularının biran önce dav- ranarak, tutsak türklerin serbest bı- rakılmasını sağlamaları ve Anayasayı ihlâle bir son vermeleri gerekir. Aksi halde, doğacak “olayların Ne karşılaşı- Bu hafta içinde Kıbrıs konusunda dikkati çeken bir başka gelişme de Mısırı ziyaret etmekte olan (Sovyet Başbakanı Krutçefin Mısır lideri Na- sırla yaptığı görüşmeler sonunda ya- e bildiride Adanın durumuy- a ilgili olarak söylenen sözlerdir. İşin Ee bakılırsa, bunlar, hiç kimseyi bağlamayan birtakım yuvarlak sözler olmaktan ileri gitmemektedir. Fakat hem Mısırın, hem de Sovyetler Bir- liğinin Otutumlarını açıklamak ba- kımından oldukça ilgi çekicidir. Bildiride söylendiğine göre, Sovyet- ler Birliği ve Mısır liderleri, "em- peryalist kuvvetlerin Kibrisin içişle- rine karışmak için giriştikleri devamlı teşebbüsleri endişe ile okarşılamakta- dırlar. Bildirinin bir başka yerinde de. Krutçef ile Nasırın "halkların güven- liğine karşı yöneltilmiş bir emperya- list tehdidi olan bütün yabancı üs- lerin kaldırılmasını gerekli buldukla- rı" belirtilmekte ve "bu üsler, emper- YURTTA OLUP BİTENLER yalistler tarafından Oo milli kurtuluş hareketlerini engellemek ve dünya ba- rışını tehdit etmek için, kullanılmak- tadır" denilmektedir. Bu sözlerin ışı- ğı altında, Nasırla krutçefin Kıbrıs- ta herşeyden çok ingiliz üsleriyle il- gili oldukları anlaşılıyor. Gerçekten bugün, Güney Arabistandaki üsler dı- şında, İngilterenin Orta Doğudaki son dayanağı Kıbrıstaki üsleridir. Bu üs- ler, İsraile karşı girişilecek her hare- kette Nasırı dikkatli olmaya yönelten en kuvvetli Batı kozlarıdır. Sovyetler Birliğine gelince, bunların Moskovayı Akdenizdeki Polaris denizaltıları ka- dar rahatsız etmediğine şüphe yok. fa- kat herhalde ortadan kaldırıldıkları gün Sovyetler biraz daha rahat nefes alacaklardır. Bununla beraber, Moskovanın, Tür- yiyenin Kıbrısla ilgili endişeleri için- de ingiliz üslerinin biç mi hiç yer al- madığım anlaması zamanı gelip de geçmiştir. Türkiyenin endişesi Ada- daki İngiliz üslerinin geleceği değil, A- dadaki türklerin can ve mal güvenli- kadar hassas olan Sovyetler Birliği- nin Türkiyenin aynı i olmasını da anlayışla karşılaması ge- rekir. (AKİS — 966) AKİS/15