KIBRIS OLAYLARI mıyordu. Türk Genel Kurmayı, Baş- bakandan aldığı emirle ( İskenderun- daki son hazırlıklarını otamamladı. (Bk. "İskenderun" S: 6) "Bir de Konseyi deneyelim!" e Ball'ün o akşam, İnönüyle"gö- rüştutoten sonra Ankaradan ayrıl- ması gerekiyordu. Fakat Amerika Dış- işleri Bakan Yardımcısı derhal Elçi- liğe döndü ve Bakanı Dean Rusk ile bir telefon görüşmesi yaptı. Rusk ken- tlisinden Türkiye Başbakanını tekrar, örmesini ve meselenin Güvenlik Kon- seyinden geçmesini de beklemesini ri- ca etmesini istedi. Bir defa amerikalılar da, İngiliz- ler de Zürih ve Londra Andlaşmaları- den bu kozu almak en akla uy- gun hareket tarzı olacaktı. İngil- tere ile Amerika Güvenlik- Konseyin- de ortak bir tutum üzerinde anlaşa- caklardı. Makariosun buradan Bati- nin, özellikle Türkiye'nin çıkarlarına aykırı bir karar sureti geçirmesi uzak bir hayâldi. Makarios da, bir kere Bir- leşmiş Milletlerden ümidini kesince,' Batılıların teklifine daha dikkatle Ku- lak vermek zorunu duyacaktı. Bundan başka, eğer mesele bir ke- re de Birleşmiş Milletlere ogitmeden' tek taraflı bir harekete (geçerse, bu hareket bir milletlerarası andlaşmaya dayandığına göre yerden göğe kadar haklı olduğu halde Türkiye dünya sa- George Ball İnönü ve Boş elle nin mevcudiyetini ve hadisenin teme- lini bunların teşkil ettiğini kabul e- diyorlardı. Bu konuda bir tereddüt yoktu. Ondan sonra, hem amerikan, hem de ingiliz görevlileri, ilk iş ola- rak Adada sükün ve güvenliğin yeni- den kurulmasını istiyorlardı. Maka- rios, bunun için (Birleşmiş Milletler Kuvveti diye direnmekte devam ettik- çe, Türkiyenin doğrudan doğruya mü- dahalesi dışında. Ada türklerinin gü- venliğini koruyacak fazla birşey yapı- lamayacaktı. Hele Amerikanın, eli ko- lu tamamen bağlanıyordu. Bu bakım- dan, sonucu ne olursa olsun me- seleyi bir kere Birleşmiş Milletle- re getirmek ve Makariosun elin- AKİS/10 Sunay ile birlikte dönüş mu oyu önünde en son imkânı dene- meden silâhlı müdahaleye geçmiş bir devlet durumuna da düşebilirdi. Tür- kiye Kıbrıs' anlaşmazlığının bir kere de Güvenlik Konseyinde görüşülmesini beklemeli, gerekirse tek taraflı müda- hale hakkım ondan sonra kullanma- lıydı. Sonra, amerikan ve ingiliz devlet a- damları ne kadar tersine baskı yapar- larsa yapsınlar, Makariosun meseleyi Birleşmiş Milletlere götürmeye kararlı olduğu açıktı, iyisi mi, İngiltere ve A- merika ondan önce davranıp Güvenlik Konseyini toplantıya çağırmak teşeb- büsünü kendi ellerine almalıydılar. E- ger Konsey Makariosun teşebbüsü üze- rine toplantıya çağırılırsa, Amerika ve İngilterenin, olur da sunulacak bir Sov yet karar tasarısını vetolamaları gere- kir, bu da bütün dünyada yeniden Batı aleyhtarı bir havanın esmesine yo) açabilirdi. Yok, eğer Konsey iki batılı evletin daveti (oüzerine toplanır da onların sunacağı bir karar tasarısını görüşürse, o zaman varsın bu tasarıyı Sovyetler veto etsin ve bundan doğa- cak sonuçların sorumunu onlar üzeri- ne alsındı. İnönü, bu mülâhazaları müsbet kar- şıladı. Türkiye, beklemeyi bir defa da- ha kabul ediyordu. Madem ki ameri- kanlar ve ingilizler "Kıbrıs İşi"ni ken- di işleri olarak görüyorlardı.. "Limasol Hadisesi" üzerine millet- lerarası andlaşmalar gereğince Adaya çıkarak türk cemaatini muhafaza altı- na alacak olan türk birliklerinin hare- keti "yeni bir emre kadar" durdurul- du Papazın kasdi Jipasol Hadiseleri o geçen Perşembe ünü cereyan etti Rumların büyük bir çoğunlukta olduğu bu şehirde iki cemaat arasında obüyük bir çatışma patlak verdi. Üzerlerinde polis ünifor- da uçuştuğu görüldü. Gün batarken ta- raflar arasında âteş-kes anlaşmasına varıldığında, kendilerinden sayıca çok üstün olan ramların saldırısına uğra- yan türkler kırka yakın şehit vermiş bulunuyorlardı. Ama, ramların da ca- nını adamakıllı yakmaktan geri kal- mamışlardı. Hadisenin ilgi çeken bir tarafı, ar- --k tamamile ramların elinde kalmış olan Kıbrıs Hükümetinin hadiseyi i- zah ediş tarzı olda. Türkler isyan et- meye kalkışmışlardı. . Bunun üzerine "devletin meşru kuvwvetleri' kendile- rine hadlerini bildirmişti. Bu kuwetler her zaman duruma hakim olacak nite- likteydi. Onun için türkler akıllarını başlarına toplamalılar, bir lakım tah- rikçilere konmamalılar ve rumların i- daresini uslu akıllı kabul etmeliydiler. Kibrisin rum- radyosu hadiseye silâh- lı ram sivillerinin karıştığı yolundaki iddiaları reddetti ve malifetin doğru- dan doğruya rum polisinin işi olduğu- nu bildirdi. Hadise Türkiyede duyulduğunda tarifsiz bir infial obilhassa Gençliği kapladı. Eğer Başbakanlıkta İsmet İ- nönüden başka biri bulunsaydı, İstan- bulda mutlaka kütleler harekete geçer- di. Nitekim Cuma günü İstanbuldan Başbakana tehlikeli haberler geldi. Fa- kat İnönü, gençler üzerindeki nüfuzu-