Kahvehaneler ve ev ziyaretleri yoran muhtelif bölgelerinde Oo göze çarpan müşterek şey, kahvehanelerde taraf elan zaman ve insan gücüdür. Son hafta içinde, çıktığım ufak bir yurt gezisinde milan ia da, Kırklareli, Çanakkale ve Kocaelide, köyde, kentte hep bu i ener- jisinin mezarı olan kahvehanelerle karşılaştım. Genç, ihtiyar, ele is- kambil oynuyor, zar atıyordu. Oynıyacak kadar parası veya faaliyet gücü anlar ise bir kenarda saatlarca çöküp kalıyorlar, gelen geçeni veya Oynıyanları seyrediyorlardı. Birçok kimselerle bu konuda konuştum. Am: doluda bazı kahvehanelerde yüzlerce, binlerce liralık kumar (oynandığını öğrendim. Gene öğrendim ki, memleketimizde, özellikle küçük şehir ve ka- sabalarımızda kahveye gitmeyen erkek hemen hemen hiç yok gibidir. Öğ- renci bile tatilinin büyük kısmını bu kahvelerde geçirmekte, iskambil oy- nayarak zamanı öldürmeye çalışmaktadır. Bu, gerçekten acı gir, olaydır. Çünkü bugün ileri toplumlarda insanlar Öyle bir çalışma hızı içindedirler ki, 24 saat onlara yaşamak için yetmemek- tedir ve insanoğlu bugün her geçen saniyeyi değerlendirme o çabası içinde korkunç bir çalışma yarışma girişmiştir. İşte böyle bir zamanda kalkınma isteği içindeki memleketimizde, iş saatlarında kahvelerin tıklım tıklım ol- ması, doğrusu acınacak birşeydir. Ancak bugün bu dâvanın da derinliğine inmek ve gerçek sebebini bul- mak zorundayız. Dünyanın her yerinde insanlar çalışına saati haricinde oturup dinlenecek, eğlenecek yerler ararlar. Ama bu yerlere kadın - erkek hepberaber gidilir. Bizde kahveleri bu olumsuz hale getiren, onları bir miskinler tekkesine çeviren şey, toplumumuzda kadınla erkeğin ayrı ay- rı yaşamasından doğmuştur. Erkeğin kahvesi varsa, "kadının da ev ziyaret- leri vardır. Özellikle küçük (şehirlerimizde ve kasabalarımızda (o kadınlar ömürlerini bu ev ziyaretlerinde geçirirler. Kadınlar daha çalışkandırlar. El- lerinde daima bir işle giderler bu ziyaretlere. (Birbirlerine (o bilmedikleri şeyleri öğretirler, konuşur, dertleşirler. Ev ziyaretlerini faydalı toplantılar haline sokmak ve "ev ekonomisi kulüpleri" şeklinde tanzim etmek müm- kündür. Ancak, hepsinden iyisi ve derhal yapmaya mecbur olduğumuz birşey, gençlerimizi ve aileleri kız - oğlan, kadın - erkek ohep beraber yaşamaya hep beraber eğlenip, dinlenmeye alıştırmak ve yüz yıllatın geleneklerini ve göreneklerini yıkmaya çalışmaktır. Gene bir seyahatim sırasında, Çanakkalede tanıdığım (bir yaşlı erkek "Yeni evlendiğimiz zaman yakınımızda bir Halkevi vardı. Eşimle sık sık oradaki danslı çaylara giderdik. Bunu hoş görmeyen anne ve babamıza da, akrabaları ziyarete gittiğimizi söylerdik" diye anlattı Şimdi bu sözleri söyleyen adamın 20 yaşında bir öğrenci oğlu var; kış- lara sokulamıyor, kahvede iskambil oynuyor ve bu arada sokaktan geçen ka- dınlara da gözuçu ile kaçamaktan bakıyor.. Bu gençleri Halkevleri gibi teşek küller içinde toplamak tarttır. Kıs - erkek hep beraber oturup kalkmasını, beraber yaşamasını, beraber çalışıp, beraber eğlenmesini, spor yapıp dinlen- mesini öğrenmelidirler. Bütün enerjimizi, çalışma gücümüzü çeken ve tü- keten kahvehane ve ev ziyaretleri ancak o zaman normal bir hadde düze- cektir. Yoksa, bu sosyal eğitimi yapmadan kahvehanelere zoraki kitaplık koyarak dâvayı halledenleyiz. Bugün, toplum olarak biz. zamanı yaşamı- yor, onu öldürüyoruz! Jale CANDAN ligine dayanır. Kadın teşekküllerinin ev kadınlarının belediyelere yardımcı olmaları şarttır. Bu karşılıklı yardım- laşmayı sağlıyacak ve halkla irtibatı kuracak olan herşeyden evvel çevrede iyi etkiler yapmış kadınlardır. Bunları bulmak ve belediyelerde ödevlendirmek siyasi partilere düşen, başlıca, bir ö- devdir. Kadınların, siyasi olsun olma- sın, bütün teşekküllerde çalışan Ka- dınların bu konuda elbirliği yapmala- rı ve bunu bir teamül olarak, memle- kete yerleştirmeleri oçok faydalı ola- caktır."