YURTTA OLUP BİTENLER miştir. O da, İngilterede taşkömürü yakan büyük elektrik santralları yer- lerini atomla çalışan yeni santrallara bırakmağa başladıktan sonra... Bu misâl de gösteriyor ki, en "libe- ral" tanınan ülkelerde bile âmme dü- zeni gerektirdiği takdirde fert hakla- rından kısıtlamalar yapmağa gidil- mektedir. Çözüm yolu Almanyada mesken dâvasının çözü- mü başka yoldan kısıtlamalarla sağlanmaktadır. Meselâ, belli bir sa- yının altındaki fertlerden meydana gelen ailelerin büyük ve "lüks" sayıla- cak meskenleri kiralamasına idari ma- kamlar izin vermemektedirler. Bu da bizdeki "sayın" bina sahiplerini hay- li şaşırtacak bir kısıtlama olsa gecik- tir... Aslında bu da mesken problemi- nin çözümü için bir tedbirden ibaret- tir. Nitekim Beş Yıllık Plânda salık verilen "sosyal konut" inşaatına yar- dım edilmesi, buna karşılık "lüks" a- partmanları kredilerinin kesilmesi ve hattâ bunların belirli vergilere tâbi kı- lınması, hiç değilse bina vergisi muaf- lığının kaldırılması gibi tedbirlere çok benzemektedir. Ama "büyük menfa- atler" peşindeki kimseler bu Beş Yıl- lık Plânı da fazla "sosyal" bulmakta- dırlar. Bugün Türkiyede, özellikle Ankara, Adana ve Bursa gibi bazı büyük şehir- lerde, inşa edilen apartman katları- nın ortalama genişliğinin 120 metre- kare dolaylarında olduğu bilinmekte- dir. Oysa ki "sosyal mesken" olarak inşa edilecek ve sağlık yönünden ye- terli sayılan, ekonomik ve maliyeti de ucuz olacak bir meskenin 50-60 met- rekare -yani bunun yarısı kadar- ol- ması yetmektedir. Buna göre bir daire yerine iki tane yapılmakta yılda 130 bin konut sayısına kendiliğinden erişil- miş olacaktır. Özel sektörün konut yapımına teş- vik edilmesine gelince, memleket eko- nomisi yönünden olduğu kadar sosyal şartlar yönünden bu çok verimsiz ve kısır bir yol olacaktır. Sermaye sa- hiplerini bir bina inşa ettirerek bunun getireceği kirayla (Ogeçinmeğe, o yani hem sermayeyi, hem de sahibini tem- belliğe zorlamaktansa, "kendi evini ya- pana yardım" etmeli, fakat bunun dı- şındaki her türlü mesken yapımını ve özellikle ticaretini teşvik eden kredi- leri "kendi evini yapana" tahsis et- melidir. Aslında bütün bu o esaslar Plânda da derpiş edilmiş bulunmakta- dır. AKİS/16 Turizm Tut keli perçeminden “Yunanlıların türk turizmini baltala- mak için gösterdikleri gayretlerden yakınan Türk resmi makamları, bunun en tipik ve o nisbette çirkin olanını ge- çirdiğimiz hafta İzmir ve Kuşadası li- manlarında gördüler. Yunanlı bir kap- tanın, Türkiye ve Yunanistan arasın- gelen bu olaylarda obardağı taşıran damla haline geldi. Türk resmi ma- kamlarının olduğu kadar, bütün E- gelilerin de nefretini kazanan ve in- fiale sebep olan olayın mahiyeti şu- ur: Yunan bandıralı Akropolis ogemisi Akdenizde bir turistik geziye çıkmıştı. İçinde 250 yabancı turist vardı. İzmir, Kuşadası ve İstanbul dahil olmak ü- zere, turistlere Akdenizin turistik yer- lerini gezdirecekti. Pire limanından hareket etmişti. Atinadaki genel acen- tasının hazırladığı program gereğince Akropolis yolcu gemisi, Venedik, Kuş- adası, İzmir ve İstanbula gidecek, ora- dan da turunu tamamlayıp Pireye av- det edecekti. Nitekim, Akropolisin kap- tanı Evangelos, o Venedikten İzmir a- centasına, 17 Eylül Salı günü saat 9da İzmir limanında olacağını, gerek- li hazırlıkların yapılmasını — telsizle bildirmişti. O sabah liman ilgilileri ve Turizm ve Tanıtma Bakanlığı İzmir temsil- cileri ile diğer seyahat acentaları ha- zırlıklarını bir süre sonra geminin acentası, türk makamlarına, gemiden yeni gelen bir telsizi iletti. Haberde Akropolisin ancak saat 14'de limana girebileceği bildiriliyordu. İlgililer bu defa da saat 13'den itibaren İzmir körfezinin ufukla birleştiği yerde Ak- ropolisi gözlemeğe başladılar. o Fakat saat 14'ü geçtiği halde gemiden eser yokta Saat 15 sıralarında acenta, ge- miden alınan üçüncü telsizi ilgililere duyurdu. Bunda ise Akropolisin ancak saat 16.30'da limana girebileceği belir- tiliyordu! Çarnaçar beklemeğe devam olundu. Gemi körfez açıklarında gö- rümdüğünde, sırf . turistlere kolaylık sağlamak amacıyla bir motor kiralan- dı, Yenikale açıklarında o Akropolise yanaşılıp gemiye çıkılarak, o çoğunlu- gunu italyan, fransız ve ispanyolla- rın teşkil ettiği turistlerin muameleleri ikmal edildi. Bu arada turistler 9 bin dolar kadar da para bozdurdular. Türkleri sevmediği tahmin edilen Akropolisin süvarisi yunanlı Evange- los, mendirek içinde denizaltı olduğu- nu sebep gösterip limana yanaşmadı. Cumhuriyet alanındaki rıhtıma yanaş- ması bildirildiğinde ise, burada da bir muhrip olduğu bahanesiyle rıhtı- İzmirden bir görünüş Kaptanın fendi...