tir- bir "kutuplaşma" şekline çevire- ceği, mevcut huzursuzluğu en azından on katına çıkaracağı yolundaki görüş- lerdir. Bu görüşleri savunanlar fikir- lerini daha çok 6570 sayılı kanunun ilk çıktığı zamandaki olaylara ve o sıralarda Sulh Hukuk Mahkemelerin- de birdenbire kabarıveren dosya sayı- larına dayadıklarından herhalde tah- minlerinde yanılmaları ihtimalinin az olduğu da bir gerçektir. Bir kanundaki sarih (o hükümlerin fazlalığı oranında kanunun tatbikatta az aksaklıklarla (ouygulanabileceğine şüphe yoktur. Ancak yeni çıkarılacak bir kanun mevcut düzeni onekadar çok değiştirirse o© kadar çok sayıda anlaşmazlığın çıkacağına, dolayısiyle de o kadar çok sayıda dâvanın açıla- cağından da hiç şüphe edilmemelidir. Ancak Özel Komisyonun Başkanı ve tasarının hazırlayıcısı sıfatıyla basına demeç veren Mustafa Uyarın sözlerin- den mahiyeti hakkında bilgi edinilen ve yeni hazırlandığı bildirilen metne gö re, kanun çıktığı tarihten itibaren, mevcut her türlü kararlı ve kararsız bütün kira düzenini bir anda boza- caktır. Bu bozulan düzene yeniden bir kararlılık getirmek ödevi ise 'yine -e- mektar ve cefakâr- Sulh Hukuk Mah- kemelerine verilmektedir ki, hiç şüp- hesiz bu ödev 1955 de 6570 sayılı ka- rindedir. Eğer tasarı böylece kanunla- şırsa, yeni yeni ve sırf kira işlerine bakacak mahkemelerin teşkili, gereke- cektir. Güçlüklerin nedeni A sapan esaslara göre en büyük güçlük, mevcut düzenin bir anda bozulmasından ileri gelecektir. . Ger- çekten, yeni tasarı bir kere kanunla” şırsa, iki ay içinde bütün ev sahiple- riyle kiracılar arasındaki (okontratlar ve her türlü kira anlaşmaları bozul- muş sayılacak, ev sahipleriyle kiracı- lar yeniden anlaşma yapmak zorun- kalacaklardır. Eğer anlaşamazlar- a, ki bud madde yerine, mevcut zulabilme şartı kontrat sürelerinin fo- nuna bırakılsaydı çok daha isabetli bir yol tutulmuş olacağı aşikârdı. Çünkü tasarının açıklanan şekli kabul edi- lirse, ev sahipleri ve kiracılar anlaş- mazlık çıkarmak üzere adetâ "teşvik edilmiş" olacaklardır ve ellerindeki kontrato hükümsüz bırakılmış bulu- nacaktır. Diğer bir güçlük ve özellikle mem- leketin ekonomi hayatını yakından il- gilendiren husus da, ticarethane kira- larının serbest bırakılması o keyfiyeti- dir. Her ülkede olduğu gibi Türkiyede de ticarethane işletenlerin çoğu kira- dadır. Bu alanda, "Kiracı - Mal sahi- bi" oranı mesken alanındakinin de çok altındadır. (Üstelik, (o Türkiyede mesken yapımı için özellikle son yıl- larda büyük sayılabilecek bir hamle ve önemli miktarda para yatırımları ya- pıldığı halde, iş hanları ve dükkânlar, ardiye ve çeşitli işyeri inşaatında E- mekli Sandığı, İşçi Sigortaları, Emlâk Bankası, Ticaret Odaları ve sayılı bazı teşekküller hariç, hiçbir önemli teşeb- büs görülmemekte, bu saha çok "ba- kir" bir durumda bulunmaktadır. Ticarethane kiralarının piyasa fi- yatlarına ve dolayısiyle her türlü em- tia ve işçilik maliyetleri üzerine etkisi kesin ve tamamiyle kanuni olduğun- dan, bunların serbest (o bırakılmasıyla normal arz-talep Oo esaslarıyla yürütülür hâle getirilmesiyle - ortada işyeri denebilecek pek az sayıda yer bulunduğu, Öte yandan Beş Yıllık Kal- kınma Plânının da müspet ve yapıcı etkileriyle gündengüne gelişmekte olan ekonomimizin yaratmakta olduğu çok geniş işyeri talepleri karşısında bu sa- yılı yerlerin tam anlamıyla "ateş pa- hası" denilecek kerteye erişeceğine de şüphe yoktur. Hal böyle olunca, her es Mustafa, Uyar Hayırsever bir zat YURTTA OLUP BİTENLER nafın ve tüccarın tabii hakkı, maliyet- lere bu "fahiş" kira bedellerini ekle- mek ve piyasaya süreceği malın fiya- tna zam yapmaktır. Bu zammın ma- kül bir oranda yapılacağı, bunun kont- rol edileceği - şimdiye kadar bu kont- rolların hiç doğru dürüst yürütüldü- gü görülmemiştir ama- bir an kabul i genel olarak e samıza bile tesir edebilecek artışlarına sebep olacağına mutlak gö- züyle bakılabilir. e Nitekim, Komisyon Başkanı Mustafa Uyarın bu izahatı- na cevap veren Ankara Ticaret Odası Yönetim Kurulu üyesi Galip Gençoğ- lu da bu yönde savunmada bulun- muştur. Gözden kaçmayan gerçekler Kiyciların olsun, bina sahiplerinin, olsun menfaatleri neyi gerektirirse gerektirsin, liberalizm veya gibi sıfatlara saplanmaksızın, miyle tarafsız olarak görünen durum şudur ki, Türkiyede bugün büyük ve önemli bir mesken - daha genel bir deyimle ve ticarethaneleri Ode için» alarak bir "konut" - sıkıntısı vanl?r (Bak: AKİS, Sayı 471). Bu sıkıntı Beş Yılık Plânda da belirtilmiştir: 1963 yılında yalnız büyük şehirlerimiz- deki konut ihtiyacı 128 bin tahmin e- dildiği halde,' inşa edilen konut sayı- sı bunun ancak yarısı kadardır. O hal- de, geri kalan yarısının inşa edilmeyi- şinden dolayı her yıl büyük bir mes- ken ve işyeri sıkıntısı olmaktadır; Bu- nun görünür belirtisi de her yıl yeni yeni gecekondu mahallelerinin meyda- na gelmesi ve bunun bir türlü önlene- memesidir. Herhangi bir şekilde kiraların tes- bitini ve bunun serbest bırakılmaması- nı "Anayasaya aykırı" gören anlayışa verilebilecek en kestirme cevap, bu kı- sıtlamaların kamunun yararına yapıl- makta olduğudur. o "Harp yıllarının geride kaldığı, dolayısiyle Milli Ko- runma Kanunu ile getirilen bu gibi kısıtlamaların da kalkmasının gerek- " yolundaki savunmaların ise as- haklarına en fazla saygı gösterilen de- mokratik ülkelerde de halkın ihtiyaç maddelerinde herhangi bir sebeple a- zalma olduğunda, hemen "Vesika" u- sülüne başvurulmamakta mıdır?" Kö- mür memleketi İngilterede kömürün vesikaya tâbi kılınması, harbin biti- minden tam 13 yıl sonra sona erdiril- AKİS/15