Bu kadarına, sadece alt komisyonun C.H.P. li üyesi Vefik Pirinçcioğlu değil, doğrusu ya, C.K.M.P. li üyesi Abdülhak Kemal Yörük de dayanamadı. Y.T.P. İçişleri Bakanı değil, pazardan satın alınmış köle istiyordu. Böyle şey ola- bilir, böyle şey düşünülebilir, bu çeşit bir hükümet etme sistemi hatıra getiri- lebilir miydi? Hükümet mi edilecekti, hükümetçilik mi oynanacaktı? C.H.P. de, C.K.M.P. de buna kesin bir "hayır" Haydi ord kınız, 1956 yılının 14 Ocağında, bu mecmuada "Adnan bey, hala mı çekimleyeceksiniz?" baslığı altın- da devrin kudretli oBaşbakanına ue deniliyordu: "Sandalyanızı bu kadar çok sev- menize lüzum yok, Adnan bey Za- ten lüzum olsa bile, fayda yok. sanlar, ben kendime sabık başbakan dedirtmeyeceğim demekle sabık baş- bakan olmaktan kurtulmazlar- Bugün dini politikaya' âlet etmeye çalışıyor- sunuz, yarın daha başka mefhumla- rı veya varlıkları kollanmaya çalışa- caksınız. Hiç biri pafta etmeyecek, biç biri sizi mukadder akıbetinizden kur- taramayacaktır. Ama, kaybeden mem- leket olacaktır." Şimdi, Adnan Menderes mukadder lere tıktıracak yerde gerekli alsaydı ve memleket kaybetmeseydi. Bu mecmuanın 12 Kasım hazırlanan sayısında "Niçin üzerine titriyoruz?" baslığı altında şunlar ya- zılıyordu: "Milli Birlik Komitesi, yor ki, talara neşter atmadan önce kendi dertlerine bıçağın iyileştirici darbe- sini vursun ve ondan sonra yeni ışık altında yoluna devam etsin Milli Bir- lik Komitesinin, sadece naiplik vazi- de- fesi yüklendiklerini o söyleyerek, ğil resimlerinin çekilmesine, o isimle- rinin yazılmasına müsaade etme- yen üyeleriyle bugün dünyanın bü- 1960'da gönül isti- yeni adımlar atmadan evvel bir kaç toplantı yansın, kapalı kapı- lar arkasında vaziyeti sükünetle göz- den geçirsin, yara sandığı başka nok- cevabı verdiler. O akşam, bu ve buna benzer anlaşmazlıklar dolayısıyla iple- rin alt komisyonda koptuğu görüldü. Liderler Toplantısına komisyon iki ra- porla gidecekti:, C.H.P. ve C.K.M.P. nin mutabık kaldığı rapor, Y.T.P. nin ra- poru! İki rapor arasında müşterek nok- talar olmayacak değildi, ama anlaşmaz- lıklar bunların üstünde bir önem taşı- yacaktı ki bu, Liderler Toplantısı konu- sunda iyimserlik ümidi bırakmamak- tün faziletlerinin, omeziyetlerinin, vatanseverliğinin, aklının, hatta ilim ve irfanın sadece kendilerinde bulunduğu inancı içinde Ski (okere ikinin dört ettiği hakikati kadar basit ve eski hakikatleri keramet söyler gibi gürültüyle tekrarlayan bazı üyeleri arasında ne kadar fark bulunduğu tesbit Sl güçlükle- rin da hal olunu Eğer bunun eriisi günü, 13 Ka- sımda 14 "ler yurt dışına M. B. K. ekseriyetinin kararıyla sevkedildi- ler ve memleket bir bâdireden kur- tulduysa bunun kerametini AKİS'te görmek akıl mıdır? AKİS bir doğru teşhis koymuştur. 9 Mayıs 1968'te bu mecmuanın başyazarı şöyle yazıyordu: sadece "Bu millet Demokrasiyle, bildiği- miz Demokrasiyle, seçimle ve İkti- darlı— muhalefeti! bir siyasi bünyey- le idare olunacaktır. Bunun dışında her usul sadece ıstırap, kan ve göz- yaşı getirecektir. o Zira Demokrasi den gayrı bir rejimi ovuruşmadan bu memlekete kabul ettirmeye im- kân yoktur. Vuruşma saati geldi- YURTTA OLUP BİTENLER taydı. cak Çarşamba günü, nihai karar verilmeden önce yeniden alt komisyo- nun toplanması düşünüldü. Belki Per- şembe günü de bir toplantı yapılacak- tı. Bu, haftanın ortası için düşünülen Liderler Toplantısını haftanın sonuna itti. Bir anlaşma imkânının bulunması içirt, herkes gayretliydi. Ama Allcanın, "bilinmeyen bir sebep"le arabayı yoku- şa sürmekte olduğu hiç kimsenin gö- an! ğinde Menderes elinde ne okadar kuvvet kaldığını gördü. 22 Şubattı- lar da gördüler. Bu millet bu ordu, bu gençlik üçbuçuk babayiğitin ö- nünde, memleketin bir ucundan öte- kine, tavuk gibi yatacak! Bu, mil- leti de, orduyu da, gençliğimde hiç tanımamak, 27 Mayısı biç anlama- mış olmak, ihtilâl mefhumundan zerrene habersiz bulunmak demek- tir. Dün yetmeyen güç, yarın hiç yetmeyecektir." 20—21 Mayıs gecesi bu üçbuçuk adam millet, ovdu ve gençlik önün- de kahredilirlerse onları AKİS mi i elbette , doğru değildir. AKİS on- lara, hezimete uğrayacaklarım bil- dirmiştir. Keşke onlar da. hayalle- rinin değil, bir basit ve doğru teş- histin icabım yapsalardı. Şimdi bir başkası, Avni AKİS edip duruyor; Doğan, siyasi partiden olacaksın, hem siyasi partileri feshetme ve dikta kurma sevdalılarıyla aşıkdaşlık edeceksin, hem de seni o siyasi partide tutacak- lar! Nerede bu bolluk? Ne 0? AKİS hakkındaki hükmü peşinen lifin etmiş! Haydi, ordan! Ama, eğer bindiği dalı (o kestiği için düşeceği kendisine haber veri- len adam gibi, "Siz benim öleceği- mi de bilirsiniz-. Söyleyin.." diye pe- şimizden koşmak niyetindeyse ha- tırım kırmayalım: Bir siyasi mevta olarak, ömrünüzü tamamlayacaksı- nız Avni Doğan. Koordinasyon Top- lantılarının gülü! AKİS/9