KÖŞEDEN Ortaya çıkan gerçek Miri Güreş Takımımızın Sofyada elde ettiği netice parlak olmadı, bir sürpriz de teşkil etmedi. Umulan bu idi, güreşçiler de ancak umulan kadarını başardılar. zun zamandır güreş sporumuza musallat olmuş görülen başarısızlıkların nedenini aramadan önce, bir noktayı açıkça belirtmek zorundayız. Bizim spor anla- yışımız spor müsabakalarının ne kazanılmasında ne de kaybedilmesinde sevinçler veya üzüntülere yer vermez. Birçok vesilelerle belirttiğimiz anlayışımız çer- çevesi içerisinde, müsabakaların neticeleri, olsa olsa an- cak bir ölçü değeri taşır. Bu ölçü teknikteki, taktikte- ki, idman kıvamındaki spor disiplin ve otoritesindeki hatta spor anlayışındaki bulunduğumuz dereceyi gös- termek bakımından bir kıymettir. Böyle olunca da bu milli müsabakanın kaybedilmesi ertesinde düşünecekle timizin ve söyleyeceklerimizin temelinde inanışın dışında bir taassubun bulunmayacağı kendiliğinden or- taya çıkar 1963 yılının ilk günlerinde Güreş Federasyonumu çalışmaları hakkında açıklamalarda bulunan Güreş Fe- derasyonu Başkanı yeni yılın bir kalkınma yılı olaca- ğını söylemiş ve "Avrupa! metodlarla (oçalışmak için sarfedilen gayretler"den bahsetmişti. -4 Oca 3 ta rihli gazeteler-. 8 Ocak tarihinde ise Devlet Bakanı Ök — 1963 yılında Türk Sporunun daha ileri gidebil- mesi için plânlı çalışmalarımız olacaktır. Bunların ba- şında en önemli ödev antrenör ve hakemler gibi teknik uzmanların yetiştirilmesi vardır" demişti. arihten sonra spor dünyamızdaki gelişmeleri hep hatırlarız. Çalışmaların böylece adı konmuş olma- sına rağmen başladığına şu anda dahi şahit olmuş deği- liz. "Otoriteleri denenmiş antrenörlerin, hakemlerin sporcuların benimsedikleri spor kollarında daha yüksek verime ulaşmalarını sağlayacak idman usullerinde uz- man kişilerin bir araya getirildiğini bunlardan öğüt alındığını tedbir tartışıldığını duymadık. Hiçbir spor kolunda, özellikle güreşte, bu vasıfları ile isim yapmış tek insanın takımlara sahip çıktığının misalini de ha- tırlamıyoruz. Zaman zaman müsabakalara katıldık sarfettiler ve tıpkı Devlet Ba- sayın Öktenin 5 Hariran 1963 de söyledikleri gibi — Şampiyonanın ortaya koyduğu gerçek undan böyle bizi daha çok ve daha hızlı çalışmaya mecbur kı- lacaktır" dediler. Bize öyle geliyor ki; biz çok çalışmak lüzumuna işaret ederken bu çalışmanın nasıl olacağı ve nasıl ol ması lazım geleceği üzerinde kendi kendimize bir vuzu- ha varmıyoruz. Böyle olunca da bu çalışmaları yöne- tecek insanların seçiminde ve görevlendirilmesinde, programların hazırlanmasında kusurlu oluyoruz. Sofya güreşleri daha öncekiler gibi- bize as güreş- çilerimizin birer atlet ve güreş teknisyeni olarak du Vildan Âşir SAVAŞIR rumlarını açıkladı. Bunun değil musabukaları minder kenarından takip etmek fırsatını bulanlar için hatta ne- ticeleri ve olup bitenleri uyanık gazetecilerin yazıları- nı izlemesini bilenler için dahi gizli tarafı kalmamış- Bizim güreşimizde pehlivanlarımız, o-serbest güreş tutanlar veya Grako-Romenciler diye ne kadar ayırır- sak ayıralım- sporcu olarak bir turnuada daima aynı karakteristikleri ogösteregelmişlerdir. .Bu karekterisök de her zaman onları yetiştirenlerin bilgi ve tecrübesi- nin damgasını taşımıştır. Bir zamanlar dünya minderlerini kasıp kavuran fır- tına takımların karakteristiklerini bugünkülerine kı- yaslarsanız çalışmaların nereye yönetilmesi lazım geldi, gi kendiliğinden anlaşılır. Ancak mesele burada haşlar ama burada bitmez. Güçlük bu eksikliklerin doğru ola- rak adını koyduktan sonra, çareyi bilerek ayrı ayrı her sporcunun ve tüm olarak takımın faydasına koşacak teknisyeni bulmaktadır. Açıkça lâzımdır ki bugün güreş sporunun sorumluluğunu üzerinde taşıyan ekip- idareci ve öğretici, bunu başaracak takatta değil- dir, öyle olsaydı geçen ocak ayından bu yana geçen al- tı ay içerisinde, neticelerde belirmese bile tutumda ve kıvamda bir arpa boyu yol aldığımızı ogörebilirdik ve buna cihetteki sevinirdik. Sporumuzu, özellikle güreş sporumuzu idare edenler öyle sanıyorlar ki eski bir şampiyona: "Seni antrenör yaptık" derlerse bu şampi- yon usta bir öğretici, yetiştirici, antrenör olur. olur mu hiç? Bizde bilhassa güreş çayırlarından derlenip kamp- larda milli maçlara hazırlanan gençlerin büyük ekseri- yeti bildiğini öğretecek vasıfların çoğundan mahrum- dur. Hele modern spor tekniğinin ve anlayışının şampi- yon olduğu gün dahi acemisidir. çok b meziyetlere a? olan bir Nuriye bir Saime bir Celâl Atike ba- da kurana vve şampiyon yetiştirebileceğine inanmak yanılmaktan da beterdir. Kondisyon, form mefhumlarını bilmek ayırt etmek bir yana telaffuz etmekten âciz kimselerle nefes, çe- viklik, detant denilen ani yaylanma, çekici ve itici kuv- vet tasarrufu veya teksifi gibi kıymetlerin adamına göre verilmesini ince bir tekniğin öğretilmesini bunun adel yapısına ve manevi mizaca göre ayarlanmasını taktik idaresini öğretmeyi düşünmek sadece hayaldir. Hak vergisi kuvvetlerine ve babadan görme güreş oyunlarına sebep çayırdan kampa, kamptan bir çırpıda şampiyonluk maçlarına doğru yol almış çok (değerli pehlivanlara yaşlandı, tecrübe edindi diye modern gü- reş sporunun yarını emanet edilemez Ne kadar iyi ni- yet sahibi olsalar, ne kadar kendilerini harcayarak ça- lışsalar gene de modern güreşçiyiyetiştiremezler. NN tiştiremedikleri için kusurlu sayılamazlar. Öğre ciliğin önce bütün yönleri ile imrenilmesi lâzım zekdikiri evvelâ idareciler bilmiyorlar. Bizden söylemesi... AKİS/33