YURTTA OLUP BİTENLER dışarı çıkmış olan kıtaların ve Harb Okulunun cereyanına uyduklarını bil- dildiler, evvelce kandırdıkları Harbi- yelilere ve bir avuç küçük rütbeliye suçu atmakta âdeta yarışa girdiler. Peki, Aydemir ifadesinde bunlara çengel görevi verdiğini söylüyordu, O ne olacaktı? Bir avuç küçük rütbe- liyle temas etmemişler miydi? En tü tursuzları "Yoo, haşa!" dediler. Biraz sıkılanları dim. Böyle işlere girmeyi, mem!" diye mazeret beyan ettiler. gece, üniformaları sırtlarınla başlarına geçmiş, harekatın plânları- nı yapıp emirlerini vermiş bu "i list'leri gördüklerindedir ki yeliler ruhi isyanlarını başaramadı- lar. Tevfik Ünlüer, Yaşar Başaran, Tuncay Yener, Şükrü İnanç, Mustafa Pakoba, Kadir Çıtak, Tevfik Saitoğ- lu, Erol Dinçer, Ayhan Öcal, Turgut Saltoğlu, İzzet Köz bu inkârcılar ka- filesine katılınca Talat Aydemirin de sabrı tükendi. Yargıç kendisini İzzet Közle yüzleştirince bu dâvaya inana- rak, arkadaşlarıyla birlikte harekâta katıldıklarını, list görünen mahkeme huzurunda inkâra kaçarak masum rolü oynamak istediklerini söyledi. Buna mukabil "idealist arka- daşlar" 20-21 Mayıs gecesinin, sa- dece Talat Aydemirin kaprisi neticesi olduğunu belirttiler. Ben, aldatılmışlar! Memakta, harekâtın içinde oldukları inkâr edilemeyecek tarzda ele geçenler bu tutumlarını şöyle izah ettiler: Efendim, Talat Aydemir bun- lara "Bu gece harekât var. Dört Si- lâhlı Kuvvet de -kara, deniz, hava ve Jandarma- bu işin içinde. İktidara Or- du el koyuyor" demiş. 'Onlar da, kan- mışlar. Radyoyu duyunca harekâtın başarıya ulaştığını sanmışlar. o Üni- formalarını giyip sokağa dökülmüş- ler! Ancak yargıç kendilerine "Peki, böyle olsa bunun başında Talat Ay- Katılmadığını âsiler görmemişler miy idi? Bunlar, cevapsız kalan sualler ol- U Talat Aydemir ve Fethi Gürcan, kendileri için bir kurtuluş yolunun kalmadığını gördükleri için haftanın sonlarına doğru ithamlarını daha da ağırlaştırdılar. Bunun ceremesini, me- selâ Hava Binbaşısı Cemal Özdemir AKİS/14 Bugünün Meselesi (0 olmuştur. Bir tek kurdun bir sepet nefis omeyvayı mahvetmesi o gibi 1459 Harb Okulu öğrencisi kör bir ihtira- sa kapılmış bir avuç sergüzeşi- çiye kendim kurban Kabahatin kimde o olduğunu, herkesin suçluluk derecesini a/y nı Harb Okulunda kurulmuş o- lan mahkeme tayin edecek ve gerekli cezaları verecektir. 14.99 Harb Okulu öğrencisinin Ordu- dan uzaklaştırılmaları,, o hakla- rındaki kararnamenin talebi- dir. Âsiler, doğru bir sözü ken- lardır: “Harbiyeli aldanmaz!" Harbiydi, gerçekten o aldanma- malıdı a, başta Harbiyeli- ler herkes artık görmüşür ki bugün Harbiyeli sıfatım o taşı- yan 1459 genç ve tertipçi duru- mumda oldukları için isyanın e- lebasılarıyla birlikte yargılanan arkadaşları feci şekilde aldan- mışlar, aldatılmışlardır. Evet, olan olmuştur. ne olacaktır! Şimdi, bir yeni ruha, daha doğrusu Harbiyenin eski ruhu- na sahip, ama modern bir Har- başlama Bir Harbiye ki, öğ- i demokratik Şimdi âşık olsunlar ve. onu vatan de- recesindis, Cumhuriyet derece- sinde korunmaya lâyık bilsin- ler. Bu, ette ki bir günün, mal edilmeli ve ne de geciktiril- melidir. Zira unutmamak lâzımdır 7 bütün düşünen ka- Jaları bir araya gelerek bulma- ladırlar. çekti. Özdemir sapsarı bir halde, a- yakta duramaz vaziyette huzura alın- dı ve ifadesini iskemlede oturarak vermesine müsaade edildi. Cemal Öz- demir, kül gibi, hâdiseyle 'hiç bir alâ- kasının bulunmadığını söyledi. Ayde- mir bunu derhal reddetti. Kendisini bir başka havacı olan -Ethem Men- deresin emir subayıydı o İzzet Köz vasıtasıyla tanımıştı. Hava Kuvvet- leri hakkında Özdemir bilgi vermiş ve harekâtta kullanılacak o uçakları sağlamayı o üzerine almıştı. Arkadan Fethi Gürcan ve Rıfkı Ertan aynı şeyleri tekrarladılar. Harekâtı bera- ber hazırlamışlar, beraber (o plânla- mışlardı. Nihayet Mustafa Pakoba da bunu teyit edince Cemal Özdemir ağlamaklı oldu. a bir başkası, apaçık DE Yeminler etti. Haykırdı. Bu, 229, Pi- yade Alayına bir kısa müddet önce yargıç olarak tayftı edilen ve hare- kât gecesi gelip alayın bazı birlik- lerini kaçıran Ziya Gökalp Pusattı. Üsteğmen Pusatın görülecek bir hali vardı. Neredeyse kendini yerlere ata- cak, orada çırpınacaktı. Mamaktaki manzara, bu inkârcı tatlısu kahramanları çoğaldıkça ha- kikaten iğrendirici bir manzara aldı. Memleketi idare etmek için ortaya çıkanların küçük çapı artık kendisini gittikçe belli ediyor ve bunların hiç bir kıymet, vasıf taşımayan adi ser- güzeştçiler oldukları o anlaşılıyordu: Ortaya çıkan gerçeğe en çok yanan- lar, Harb Okulunun kandırılmış öğ- rencileriyle o bir avuç küçük rütbeli oldu. Bu sırada bunların ebeveynleri Talat Aydemirle hempalarına ağız dolusu beddua yağdırıyorlardı. Bu kadar bedduanın tutmaması pek as muhtemeldir. Hayal içinde yaşayanlar Pek çok kimsenin aklındaki bir su- al de Mamaktaki duruşmalar Bira- lında aydınlandı. Sual sudur: "Pek âlâ, bu adamlar deli midirler ki el- lerinde hiç bir kuvvet olmadığı hal- de, üçbuçuk adamla böyle bir ma- ceraya atılmışlardır? Yoksa, Talat Aydemirin dediği gibi bu bir aysberg midir ve biz sadece üst tabakayı mı görüyoruz?" Baş sanıklardan Fethi Gürcanın hem mahkeme heyetini, hem dinleyicileri, hem de sanıkları güldüren ve salonun havasını değiş- tiren bir iddiası işin sırrını çözdü. Zırhlı Birlikler Okuluna o gece, sırtında üniformasıyla, 22 Şubat e- meklisi süvari binbaşı Fethi Gürcan gitmişti. Okulun yatakhanesine gir- miş, Silâhlı Kuvvetlerce alarm veril- diğini söylemiş, süvari subayların sü- vari grupuna. tank subaylarının tank kıtasına giderek görev almalarını em retmişti. Savcı tarafından sanıklara tevili edilen emekli bir subay filan Fet hi Gürcanın alarm emrine bir subay olarak uymamaları gerektiği, bu em-