ri ancak Okul Komutanının verebile- ceği, niçin böyle davrandıkları suali kargısında genç süvari vs tankçılar şaşırdılar. Aslında bunların çoğu 22 Şubat hareketine katıldıkları halde affedilmiş ve subay çıkarılmış eski Aydemir öğrencileriydi. Bir kısmı, Fethi Gürcanı tanımadıklarını söyle- diler. Fethi Gürcan gayet ciddi, durumu izah etti: Efendim, kendisinde öyle bir komutanlık vasfı vardı ki, hangi birliğe gitse onun komutasını eline almaması imkansızdı, Talat Aydemir hariç, herkes gülmeye başladı. Ayde- mir ve Gürcan, iki megalomani has- tası, herkesin niçin güldüğünü anla- mamış, bakıyorlardı. Yoksa, o Fethi Gürcanın bu vasfından şüphe mi edi- liyordu? Anlaşılan şudur: Bir Fethi Gürcan bulunmuştur, Ankaradaki birliklerin ele geçtiği hesaplara yazılmıştır. Bir Cemal Özdemir bulunmuştur, hare- kâtı destekleyecek uçaklar cepte ad- dedilmiştir. "Nitekim, kararnameye göre Aydemir harekatın alarmını jet lerle vermeyi planlamıştır!-. Muha- a görüşmüşler. o Demiş- Kemalizm müt- > bir doktrin. Sadece Türkiye de- gil, bütün dünya bunu ouygulama- lı." Sonra, bir hususa canlan Bıkıl- mış: "Ama canım, olur mu, her- kes Kemalizm! kendine göre yo- rumluyor.." Çaresini bulmuşlar; "Biz topla- nalım, Kemalizm döktrinini formü- le edelim. Kafa dersen, bizde. İde- alizm dersen, bizde. Fikir dersen, bizde. Üstelik, biz yiğitiz de.. bu Kemalizmi bir formüle edelim, bakalım sıla mı başkası artık ba- nan aksini söylesin! Vurursun dip- çiği ağzına, dağıtırsın çenesini.. Basından bir ruh hastası bulmuş- lar. "Tamam, Basınla koordinasyonu kurduk" demişler. Üniversiteden bir .muhteris bulmuşlar. "Üniversi- te çantada keklik" demişler. Par- tilerin en süfli bir kaç mensubunu yakalamışlar, "Parlâmentoyu ele geçirdik" demişler. Her ata oyna- yan zenginlere de keselerinin ağzı- nı açtırınca, ekmek elden sn göl- den çalışmaya koyulmuşlar. Kema- lizmi bir güzel formüle etmişler. Talât Aydemir hesap veriyor Tilki kürkçü dükkânında 7 Cüceler Bu Kemalizmin esası şu: Parlâ- mento yok, partiler yok, insan hak ve hürriyetleri yok. Hepsine, pay- dos. Bir Devlet Başkanı var: işin başındaki adam. Yanındaki o fikir arkadaşları da, onun cuntası. Bü- tün yetkiler bunların elinde. Üzer- lerinden alınmış üniformalarını gi- yecekler,, başlarındakini de Albay- lıktan Orgeneralliğe (o yükseltecek- ler -ee, hoplamak zıplamalı kalkın- ma devri açılmıyor mu, mleke- te hükmedecekler. Koordinasyon heyetlerinin üyeleri, Milli Konsey- de görev alacaklar. Onlar sivil. To- pu topu da on kişi. Hazırlık safha- sında bulabildikleri aklı evvel bu kadar olduğu için sayıları pek mah- dut. -Ender olan kıymetlidir ya..- Bir de, kukla hükümet kuracaklar. Bugünkü üç Başbakan Yardımcısı silâh tehdidiyle yerlerini muhafaza edecekler. Bu, devamlılığı göstere- cek. Onların yanında, memleketin gülleri.. Talât Aydemir, ajendasın- da harflerle gösterdiği bu çiçekle- rin adını henüz açıklamış değil. Bir açıklasa, kahkahadan hep kırılaca- ğız. Bu kadro, memleketi ihya ede- cek. YURTTA OLUP BİTENLER fız kıtasından bir Üsteğmen Meclisi zaptetmek için kafi görülmüştür. Çengellerle elde edilebilen bir kaç zavallı, bütün Türk Silâhlı Kuvvetle- ri addedilmiştir. Aydemirin şimdi mahkemede sinirli sinirli söylediği "Beni, tıpkı 22 Şubat- ta olduğu gibi gene yalnız bıraktılar!" sözü, kendisini öküze benzetmek için şişip şişip çatlayan kurbağanın hi- kâyesindeki sözdür. Aydemir hayal görmüş, hayalini hakikat sanmış, bu- nu kendisinden de akılsız üçbuçuk a- dama parlak vaadlerle telkin etmiş ve 20-21 Mayıs macerasını memleke- te yaşatmıştır. Ortada bir aysberg değil, bir buz vardır ama şudur: Aydemirin mace- rası, buza yazılmış bir masaldır! Haftanın sonunda Mamakta sor- gular bitecektir. Ondan sonra sanık- ların ve iddia makamının tahkikatın genişletilmesi taleplerine sıra (o gele- cektir. Bu talepler hakkında mahke- me heyeti karar verecek, dinlenilecek iddia ve savunma tanıklarını tayin edecektir. Bu sırada, İstanbuldaki suçluların da dosyalarının Ankarada- İhya muamelesi bitti mi, bu "A " yürürlükten kaldırılıp "B ele alınacak. na sıra geldi mi, hepimiz yaşaya- cağız. Büyüklerimiz, bizim adam olma yoluna girdiğimiz inancında- dırlar artık. Demokrasiye ogeçme- mize izm verecekler. Ama durun, öyle İsmet Paşanın "budalaca" u- sulü gereğince değil.. Bir defa, ik- tidarı vermek ne demek? İktidar olduğu yerde kalacak. Parlâmento kurulacak, partiler (okurulacak. O kadar. Üst tarafını isteyen çıktı mı, sopayı kafasına yiyecek. Bora ma, bizimkilerin "Kemalizm Dok- trini" ! Türkiye buna kabul edecek, dün- ya bunu kabul edecek. Zaten, Tür- kiyenin nasıl cennete döndüğünü görünce rusundan Oo amerikalısına, hintlisinden çinlisine herkes aptal mı ki aynı yola tatmasın? Böylece, ran muran derken yeryüzüne fik- riyatımızla hâkim olup çıkacağız. Bu, 1968 Türkiyesinde "İhtilâlin Felsefesi" İle "Çok yaşayın!" diyece- ği geliyor ama, olmayacak duaya amin demek o kadar Zor ki.. AKİS/15