guzun Bakanlığının çekilir dert madığını ileri sürerek Meclis dışı vi aday, Lutfi Bornovalı üzerinde dur- dular. Adalet Bakanlığı için ya genç Cevat Odyakmaz, ya da yaşlı A. Ke- mal Yörük isimleri taraftar buldu. Bir ara Tahtakılıç da ortaya çıkmak istedi ama, İsmet Paşanın üstadı ko- lay hazmetmeyeceğinden kimse şüp- he etmediği için üzerinde pek durul- madı. Haftanın ortasında Hasan Dinçer Başbakana "Cumaya kadar C.K.M. P. li Bakan adaylarının seçileceği" ni bildirdi. Bu konuda hassas bulunan İnönü, işin fazla uzam aması temen- nisiyle yetindi. Zira Kabinede bir par tinin Bakanlarına o partiden arka- daşları vekalet ettiklerinden bir zor durum hasıl oluyordu. İnönü, Ete ile Yörüğün istifalarını tuttu. Karasapanınkini neşeyle etti kabul ısyan Tatlısu kahramanları Mamakta, Muhabere Okulunun ba- raka stili Duruşma Salonunda dramatik an bu haftanın başında ce- reyan etti. İdam talebiyle muhakeme edilmekte olan genç bir kaç Harbiye- li bir defa daha isyan ettiler. Ama. bu isyanları mâneviydi ve kendilerini, al- datmış olanlara karşıydı. Emrine gir- dikleri, telkinlerine kapıldıkları, on- sekiz yaşın başa vurmuş ateşiyle saf- larında yer aldıkları kimselerin, iki paralık, ama iki paralık adam çık- mamaları, hesap saatinde kemküm et- meleri bunlardan Önder Aydınlıyı i- leri fırlattı ve Önder Aydınlı 20-21 Ma yıs âsilerinin elebaşılarının yüzlerine arşı; "— Hayır! Yalan söylüyorlar" di ye haykırdı. Salonda derin bir heyecan havası esiyordu ve tüyler" diken dikendi. Ön- der Aydınlı, kararnameye göre, Harb Okulu ile Talat Aydemir arasındaki irtibat halkasıdır. Nitekim Aydemir de duruşma sırasında, Önder Aydın- lıyla temas ettiğini ve emirlerini onun vasıtasıyla Harbiyelilere ulaştırdığını bildirmiştir, isyan gecesi Önder Ay- dınlı arkadaşlarının önüne düşmüş, cephaneliği basmış, silâh dağıtmış ve hareketin en faal rollerinden bilini oynamıştı. Aydınlı orta boylu, sağlam yapılı, zarif, kemikli yüzlü, çok es- mer, saçı öne düşen bir Harbiyeli. İs- yanın elebaşılarının inkâr yoluna sa- pıp akıl almaz şeyler anlatmaya baş- lamalarından itibaren, Basın kısmı- nın tam önünde oturan bu gencin kendi kendini yemekte olduğu sezil- mekteydi. Dudaklarını ısırıyor, tır- naklarını hırsla avuçlarına batırıyor- du. Duruşma yargıcı bir yüzleştirme için kendisini mikrofon başına çağır- YURTTA OLUP BİTENLER dığında içini dökme fırsatını bulda. "Divit hikâyesi" YHâdise, duruşmanın daha ikinci gü- nünde başladı. İlk günkü sanık- lardan Talat Aydemir ye Fethi Gür- can, hiç bir inkâr imkânı olmadığın- dan suçlarını ve giriştikleri teşebbü- sün mahiyetini söylemişlerdi. Ama da ha ikinci günden itibaren bir "Bil- miyordum", "Ben yapmadım", "Ben habersizdim"ci elebaşı kafilesi sorgu mahallinde boy gösterdi. Bunların ba- şını Turgut Alpagut çekti. Alpagut, Aydemirin Harb Okulu komutanlığı sırasında Okulun Alay Komutanı bulunuyordu. 20-21 Mayıs gecesi, bir 22 Şubat emeklisi olduğu halde üniformasını sırtına geçirmiş, Harb Okuluna gelmiş, orada emirler dağıtmış sonra 229. Piyade Alayına, gitmiş, orada alarm verdirtmiş, en sonda aynı mahalde yakalanarak en- terne edilmişti. Mikrofon- başına gel diğinde, hiç fütursuz, hareketten ka- tiyen haberdar bulunmadığını söyle Onu aynı yerde, aynı mealdeki i- fadeleriyle Bahtiyar Yalta, Cahit Ak- soy ve Galip Gültekin takip ettiler. Bir kısmı, Asmaaltı omeyhanesinde kafayı çektikten sonra işe girişmiş- lerdi. Hepsi o geceki harekâtta yer yer bulunduklarını, fakat kıtaları sü- rüklemek için bu işi- yapmadıklarını, 20-21 Mayıs sanıklarından Turgut Alpagut ve Fethi Gürcan yüzleştirmeler sırasında On parmaktaki on kara AKİS/13