HAFTANIN İÇİNDEN Dramdan Sonra Ban keramet sahibi değilim. Hiç kimse keramet sahi- bi değildir. Ama hâdiselere baktıktan sonra bir, gö- nüllerince teşhis koyanlar vardır, bir de akıllarınca... Sanırım, İhtilal konusunda aldanmamı; olmanın sebe- bi ikinci yolu tutmuş olmamdır. Yazdığım şuydu: "Bu millet Demokrasiyle, bildiğimiz Demokrasiyle, seçim- le ve İktidarlı-muhalefetli bir- siyasi bünye ile idare olu- nacaktır. Bunun dışında her usul sadece felaket, sade- ce ıstırap, kan ve gözyaşı getirecektir. Zira Demokra- siden gayrı bir rejimi, vuruşmadan bu memlekete ka- bul ettirmeye imkân yoktur. Vuruşma saati geldiğinde Menderes elinde ne kadar kuvvet kaldığını gördü. 22 Subatçılar da gördüler. Bu millet, bu ordu, bu gençlik üç buçuk babayiğitin önünde, memleketin bir (oucundan ötekihe, tavuk gibi yatacak! Bu, milleti de, orduyu da, gençliği de hiç tanımamak, 27 Mayısı hiç anlamamış olmak, ihtilâl mefhumundan zerrece habersiz ( bulun- mak demektir. Dün- yetmeyen güç, yarın hiç yetmeye- cektir Bu satırlar 9 Mayıs günü çıktı. Tam oniki gün son- ra, 21 Mayıs sabahı, Ankara sokaklarında vuruşma, de- vam eder ve kan akarken Hükümete, Demokrasiye ve Anayasa nizamına bağlı kuvvetlerin elindeki (oOAnkara Radyosundan bir ses, altında Türk Silâhlı Kuvvetleri Başkomutanının imzası bulunan bir metni heyecan do- lu sesle okuyordu: "Talatın üçbuçuk adamı memlekete hiç bir zaman hâkim olamayacaktır.. ..ve olamadı da! ..ve olamayacaktır da! Asilerin hezimete uğratıldı- ğı günün sabahında Hükümet Başkanının millete söy- lediği gibi, bu topraklar üzerinde demokratik rejim ebediyen, şerefle yaşayacaktır. Zira bu millet, Demok- rasiden başka hiç bir rejimi kabul etmeyecek seviyeye gelmiştir. Bunu görmemek için kör olmak lâzımdır ve görmeyenler bu yüzden, körler gibi kafalarını duvar- lara vurmaktadırlar. Duvar ile kafadan, her zaman ka- fa kırılacaktır. Başta İsmet Paşanın, çok kimsenin demokratik re- jimi savunmasını, onu vazgeçilmez bulmasını, tutma- sını ve yaşatmaya çalışmasını bir marazi kaprisin ne- ticesi sayanlar vardır. Bunlar zannetmektedirler ki de- mokratik rejim İsmet Paşayla kaimdir ve İsmet Pa- şa memleketin siyaset hayatından çekildiği gün bu ko- medi de sona erecektir. Bu, bir hatadır. İsmet Paşadan sonra da Demokrasi Türkiyenin siyasi rejimi olarak kalacaktır. Silahlı Kuvvetler bunun bekçisi olduklarını iki acı vesileyle, kendilerine birtakım kendi mensupları tarafından silah çekildiğinde göstermişlerdir. Açık olarak anlaşılmıştır ki Türkiyenin dâvalarının halli için artık ihtilal bir yol olmaktan çıkmıştır. Türkiyenin dâvaları kendini bilen bir parlâmentonun içinde, sorumluluğunu müdrik mil- let temsilcileri tarafından halledilecektir. Demokrasiyi yok etmek için silâhlı İsyan hareketine girişenleri yola getirecek kudretteki "memleketin sağlam kuvvetleri" Metin TOKER nin Parlâmento üzerinde yeterli bir baskı imkânı bula- mayacaklarını sanmak bir başka teşhiste daha aldan- maktır. Parlâmento, memleket için tek menfaat yolu olan yola mutlaka sapacaktır. Saptmlacaktır. Bu Par- lâmento onu yapmazsa bir yeni parlâmento seçilip ge- tirilecektir. Ama, isyan gibi saatin ibrelerini geriye çe- virmek de hiç kimse için mümkün olmayacaktır. "Mem- leketin sağlam kuvwvetleri"nden gelecek baskıya (oda- yanmak imkânı yoktur; "Memleketin sağlam kuvvetle- ri" seçmen kütlesini mutlaka beraberlerine alıp, Tür- kiye için katedilmesi şart yolu katedeceklerdir. "Çağ- daş uygarlık düzeyi"ne hoplamadan, zıplamadan kavu- şacağımızı herkesin bilmesinde fayda vardır, Sanır mısınız ki bugün bizim hayranlığımızı çeken memleketlerdeki parlâmentolar, üzerlerinde hiç bir bas- kı duymadıkları halde başarıyla işlemektedirler? Sa- nır mısınız ki oralardaki politikacılar hep melek fasile- sinden kimselerdir ve gönül rızasıyla o deveyi gütmek- tedirler? Ne münasebet! Demokrasinin beşiği İngiltere - de rejimin temel taşı Parlâmento değil, parlâmento dun baskı gruplarıdır. Amerikada sistemi, geni o gruplar yürütmektedir. Ama baskının yolu, oralarda silahı ele alıp dışarı fırlamak değildir. Artık, burada da değildir. Şimdi, bir acı tecrübenin daha Demokrasi tarihine yazıldığı şu sırada aynı yolun yolcularının, yani bireş Türkiyeyi özleyenlerin bir noktada ittifak etmeleri lâ- zımdır: İşlerimizi Demokrasiyle göreceğiz. Evet çok işimiz var, evet geç kalmamamız lâzım, evet oyalan- mamalıyız.. Ama bunlar ancak, normal yola takip eder- sek gerçekleşecektir, "Kestirme giden çok dolaşır" def- ler. Geçenlerde bir İngiliz raporunda da Türkiye İçin kes- tirme yolun bulunmadığını, 22 Şubat tecrübesiyle yetin- meyenler 21 Mayıs günü bir defa daha görmüşlerdir. Demokrasiye inananlara düşen, ortamın bir isyana müsait olduğu havasını yaratmak değildir. 27 Mayıs düş- manlarını yola getirmek gibi birhaklı sebeple dahi söy- lense, görülüyor ki bu onları yola getirmiyor, bir takım sergüzeştçilere ümit, cüret veriyor. 27 Mayıs düşmanla- rına gelince, hiç bir şeref hissini yüreklerinde taşımadık- ları için fırtına esince kafalarına battaniyelerini seki- yorlar, ama sükünetin gelmesiyle birlikte yuvalarından tekrar çıkıyorlar. Onlara karşı ihtilâl bir ilâç değildir. İç- lerinden çoğu, ilk günden ihtilâle sahip çıkacaklardır. Düşünmek lâzımdır ki bu yüzsüzlüğü 27 Mayıstan sonra dahi yapabilmişlerdir. Onlara, biz elele verip Demokrasinin, milli iradenin şamarını indirebiliyor muyuz? Demokrasinin, bütün ih- tilallerden tesirli müeyyideleri olduğunu gösterebiliyor muyuz? O zaman Türkiye gerçekten kurtulacaktır, o zaman göğümüzde güneş daimi olarak parlayacaktır, o zaman mesut ve müreffeh ufuklar bizim olacaktır Böyle bir imkân vardır. Memleketin sağlam kuvvet- leri böyle bir imkânın varlığına inandıkları için 2021 Mayıs gecesi macerasına dur demişlerdir. AKİS/7