HAFTANIN İÇİNDEN A.P. nin Anatomisi Geçen gün Büyük Meclisteki Genel Görüşmede, A.P. adına konuşan iki sözcüden melodramcısı değil de komiği, bilhassa A.P. dışı sıralarından hararetle alkış- lanan bir laf söyledi. Dedi ki: "Canım, niçin uğraşıyor- sunuz şu A.P. ile? otuz günde kurulan parti bu kadar olur. Yani, ne olsun istiyordunuz?" A.P. nin millet önünde bir teşrih masasına yatırılıp bütün çıplaklığı ve çok hazin taraftarıyla gözlerin önü- ne serildiği şu sırada, komik sözcünün iti a itibar etmek kabildir. Komik sözcünün bu itirafı samimiyet- le ve inanarak ya ptığı da, şüphesiz gerçektir. Ancak A.P. nin hastalığını "Otuz günde kurulmuş olması"na vermek hâdiseleri fazla basite irca etmektir ve böyle bir yol düşünürleri mutlaka hatalı teşhislere, neticelere götürecektir, millet içinde mevcut bir belirli kütlenin, cereyanın, te- mayülün, seviyenin açık mele ve o kütlenin, ce- reyanın»> temayülün, seviyenin yüksek veya düşük ne kadar hususiyeti varsa hepsi onda mevcuttur. Bir defa A.P. otuz günde kurulmuş değildir. A.P. maziden al- dığı destek bir yana, bir yıllık faaliyetin neticesidir. Ama otuz günde de, otuz yılda da kurulmuş bulunsun A.P. budur, bu kalacaktır. Siyaset hayatımızın bu ur surunu olduğu gibi görmek, kabul etmek, eğer memle- ket i için hayırlı bir şey yapılmak isteniliyorsa onu müm- nisbetinde tesirsiz kılmak lâzımdır. Onun için A.P. nin kapatılmaması, etiketinin mu- hafaza edilmesi şarttır. Aksi halde, D.P. nin uzun re, A.P. nin daha az süre devanı ettirdiği yununu bu defa da yeni kurulacak parti ile oynamak m Zira A.P. nin temsil ettiği o belirli küt- lenin, cere; temayülün ve seviyenin bir başka eti- ket altında derhal ve yeniden toplanacağından hiç kim- se şüphe etmemelidir, Y.T.F. liler bunun kendi partile ri olacağını sanıyorlarsa yanılmaktadırlar. A.P. hiç bir zaman Y.T. P. olmaz. Olsa olsa YT.P. nin A.P. olması mümkündür ki bunun da siyaset hayatımıza bir fayda getirmesi bahis konutu değildir. A.P. mahiyetini belli etmişken, notunu almışken au kapatmak aslında onu kurtarmak, siyaset hayatımızı bir defa daha karıştır- maktır. Türkiyede "Hayır demekte hayır vardır" telkinine inanarak oy kullanan, bu derece iptidai bir zümre mev- cuttur. Seçtiğimiz rejim Demokrasi göre bu zümre mutlaka bir söz sahibi olacaktır. Demokrasiye karşı va Wi gerçeği işaret ederek bizde Demokra- sinin eceğini, zira ekseriyeti hep onların ku- racağını söylemektedirler, Doğru değildir. Bir defa, yük- selmiş olduğu seviye ve edindiği alışkanlıklar bakımın- dan bundan böyle Türkiyeyi Demokrasiden başka bir rejimle idare etmek imkânsızdır. Üstelik, iptidai züm- renin tesir ve kudretini mübalâğa etmemek lâzumdır. Bu zümre, iki defa yanında, bambaşka sebeplerle ha- rekete geçmiş kuvvetler bulduğu için başarı kazanmış- ır. Ama ne zaman dımdızlak ortada kalmışsa -1960'a Metin TOKER den yıllarda veya bugün olduğu gibi onu kanalize eden siyasi teşekkül -o zaman D.P. ve şimdi A.P. mem- leket kaderindeki sözünü ve rolünü kaybetmiştir. 1946 ile 1950 arasında D.P, bu kütleyi organize et- miştir. Din istismarcılığından 5 kuruşa Yenice sigarası satmak vaadine, bütün D.P. e . ona hitap et- iştir. Ama devrin şartları bu D.P. nin yanma, mem- leketin aydın takımının hemen tamamını getirmiştir. dın takım, gönül verdiği ve ümit bağladığı Demok- rasinin ilk şartı olarak eski iktidarın gidip bir yeni ik- tidarın gelmesini görmüştür, harekete öncülük eden İnönünün samimiyetine inanmadığı, inanamadığı için onun mutlaka zorlanması gerektiğine kani olmuştur. uzun süren bir tek parti iktidarının bıraktığı rahatsız lığı kendi vicdanında da duymuştur. Düşünmek lâzım- dır ki 1950'nin arefesinde, 1960'ın arefesinde İnönünün yanında ne kadar kuvvet varsa hepsi karşısındaydı. 1950 ile 1960 arasında şartlar yavaş yavaş norma- le girmiştir. Ateş ile suyun yanyana gelmesi ne kadar imkansızsa 1950 zaferini kazanan halitanın bir arada ayrılmış, vaziyetler eşyanın tabiatı İktidarın normal deviri seçimle olacaktı. Bugün, 1960" da bir seçim yapılmış bulunmaydı D.P. nin iktidarda ka- lamayacağından şüphe eden aklı başında bir insan yok- tur. Zaten bu açık gerçektir ki iktidardan gitmeyi ölüm sayan iptidai zihniyet sahiplerini meşruiyet dışına it- miştir. Ama ihtilâl, ölçüleri bir defa daha değiştirmiş ve onu takip eden seçim bir defa daha anormal bir İtti" faka yol açmıştır. "Hayır demekte hayır vardır"cı küt- le A.P. tarafından organize edilmiştir. Seçim gini bu kütle yanında, bir takım aydınlar da dahil, birbu yıllık ihtilâl devresinin çeşitli rahatsızlıklarndan şikâ- yetçi ve C.H.P. ye karşı bir muvazene unsurunun lüzu- muna inanan kuvvetlerden müteşekkil destek bulmuş- tur. 1961 seçimlerinde A.P beklenilmeyen bir başarı kazanmışsa bu, böyle bir garip koalisyonun Türkiyede ikinci defa olarak kurulması sayesindedir. Şimdi yeniden takke düşmüş ve kel görünmüştür. A.P., Mecliste hüviyeti beliren A.P. dir. Genel sal mede, Meclis bir yana, bu A.P. bir yana ayrılmıştır Memlekette durum aynıdır. Bir iptidai kütlenin dışın- da bütün kuvvetler, kendi aralarındaki görüş farkları- nı muhafaza ederek de olsa karşı safta buluşmuşlardır. Aydınsız Gençliksiz, Basınsız, Ordusuz ve en ufak sağ- duyuya sahip vatandaşsız bir A.P. bugün çırpınmakta- dır. Bu kuvvetlerden kendi saflarında hâlâ kalmış olan- lar da, eğer bir politika A malül değillerse ya- kında yakalarını kurtaracaklar: O zaman A.P. nin temsil sil gerçek " "iptidai küt- le"nin memleketin siyaset hayatındaki rolü, kuvveti, tesir derecesi apaçık ve sade seklide ortaya ln Görülecektir ki dev sanılan bu kütle ancak kargalar ürküten bir korkuluktan başka bir şey değildir ve niş ekseriyetinin emsalsiz sağduyusuyla Türk milleti De- mokrasiye lâyıktır. AKİS/7