YURTTA rar verilmiştir. Ancak bu maddeye, işçiyi greve teşvik eden idarecilerin hapsi hususu konmuştur. Dikenli tel Böylece uzlaşmaya varılarak bazı pürüzlerin giderildiği (o toplantı- da bir madde üzerinde büyük mü- nakaşalar oldu. Bu tartışmalar son- radan Meclise intikal etti. İşçi tem- silcileriyle milletvekilleri arasında Meram silme çapta çekişildi. , Sendikalar Kanununun bir MA en Hükümet tarafından va- zedilen hüküm., sendikaların yıllık bi- lançosunu (oOoÇalışma (Bakanlığına vermesi mecburiyetidir. Sendikacılar buna itiraz etmektedirler. Gerekçe olarak ileri sürdükleri, mali kudret- lerinin anlaşılacağı ve işverenin bu zaaflarından istifade ederek greve kalkışıldığında türlü oyunlara başvu- racağı keyfiyetidir. Sendikacılar bi- lanço vermemeyi prensip olarak iste- mektedirler. Ama fazla ısrar edili- yorsa bunu bir notere vermeyi kabul etmekte, bakanlığın hegemonyasın- dan böylece kurtulabileceklerini be- lirtmektedirler. OLUP BİTENLER. Bülent Ecevit Lütuf yüzünden kahır Hükümet ve Koalisyon partilerin- de bu maddenin zaruretine inananlar çoğunluktadır. Zira 3 bin lira geliri olan bir sendikanın bir yılda 200-300 bin lira yardım aldığı yakidir. Bu paraların nereden ve ne şekilde alın- dığının kontrolü Hükümet tarafın- dan istenmektedir. Ayrıca, dünyanın her tarafındaki sendikalar faaliyeti- nin tatbikatı bu merkezdedir. Konunun kulisi müthiş oldu. Bir ara Suphi Baykam, Seyfi Demirso- ya şöyle dedi: "“— Bunun bir memlekette tat- bikatını gösterin, oyumu size seve seve verecek, üstelik kulisini de ya- pacağım Demirsoy bir misal veremedi. An- ii şöyle savunabildi: — Suphi bey» yabancı ellerden gelen bir para sendikanın defterine işlenebilir mi, sorarım... Böyle olun- ca, bu maddenin bize faydası değil zararı dokunur.." Madde üzerindeki değişikliği AP liler ziyadesiyle benimsediler. İddia- ları, sendikaların hükümetin devamlı kontrolü ve baskısı altında bulundu- rulacağı şeklinde oldu. Liberal ekono- mi taraflısı AP nin bu derece işçi Hayırlı Başlangıçlar İnsan bazen, içinde bulunduğu ge- minin üdüğünü pek farketmez. Yahut, içinde bulunduğu otomobilin hızını hissetmez. Bir bakıma bu çe- şit yolculara benziyoruz, Türkiye- de. Hiçbir şey yapılmadığından, hiç bir işe el atılmadığından, hiç bir te- mel davaya dokunulmadığından şi- kâyet ediyoruz. Politika çekişmele- ri hayatımızı o kadar dolduruyor ki güneşe bakmışcasına körleniyoruz. Halbuki memleket, insafla düşünül- düğü takdirde mutlu bir olumluluk halindedir. Gidişi süratlendirmek kabil değil midir? Şüphesiz kabil- dir. Ama itiraf etmek lâzımdır ki yıllar yılıdır sadece lâfıyla avutul - duğumuz bir takım hususlar bugün gerçekleşmiştir. Bir takım hayaller bugün hakikat olmuştur. Türkiyede 5 yıllık bir plânın ya- -ılması, bunun, külfetini iç finans- man kaynaklarıyla birlikte bu Mec- listen geçmiş olması şimdi insana çocuk oyuncağı gibi geliyor. Bir- buçuk yıl önceyi düşününüz. Hükü- metin kuruluşundaki müşkülleri ve Meclise hâkim olduğa sanılan zih- niyeti hatırlayınız. Hangi oylarla kimlerin o çatı altında girdiğini göz- lerinizin önüne getiriniz. Ali Fuat AKİS/12 Başgilin Cumhurbaşkanı, Gümüş- palanın Başbakan olarak düşünül- düğü günleri.. Şu anda Türkiye, Plânlı Devreye Geçiş yılını geride bıraktıktan sonra 5 Yıllık Plânın içine girmiştir. “Plân mı, pilâv mı?” sesleri buna bize unutturur- sa oyuna gelmiş sayılırız. Menderes en kudretli devrinde, en ziyade muhtaç olduğu ve sıkış- tırıldığı sırada tarım gelirlerinden Gruplarının kabul etmesi sayesin- de, Türkiyede tarım gelirleri ilk de- fa olarak vergilendirilmektedir. Nis- bet azdır, muafiyetler çoktur, hak- sızlıklar vardır.. Hepsi doğru! Ama tarım gelirlerinden vergi (almak prensibi hayatımıza girmiştir. Sis- tem düzeltilecektir, aksaklıkları gi- derilecektir, daha iyi işletilecektir. Mesele, beğenmediğimiz şu Demek- rasi devrinde bu Meclisin böyle bir adımı atmış olmasıdır, Bugünlerde, sosyal omeseleleri- mizi belki -belki değil, muhakkak- tam şekilde halletmeyecek, ama on- lara nihayet âdil istikameti vere- cek bir iş nizamı aynı Mecliste gö- rüşülecek, tartışılacak, kanunlaşa- caktır. İşverenden de, işçiden de şi- kâyet sesi yükseltilecektir. Bunla- rı tutan çevreler ithamlarda, hü- cumlarda bulunacaklardır. o Bunla- ra hep Hükümet, hep İsmet Paşa, hep Demokrasi hedef tutulacaktır. Ama senelerdir bir hayal olan gre- vin, fiilen toplum hayatımıza gir- mesi bir gerçek ilerleme değil mi- dir? Bu, bir kaç sene öncesine ka- dar düşünülebilir miydi? Bunları, bağırışmalar ve çağırış- malar arasında Toprak (Reformu gibi, ilk öğretim Dâvası gibi. Hal- kevleri tarzında. müesseseler gibi daha geniş, daha münakaşalı ko- nularda atılacak adımlar takip ede- cektir. Türkiyenin hareket halinde bulunduğunu (görmemek imkânı kalmamıştır. Hem bu, hoplamalı zıplamalı değil, tekamül esasına müstenit, ölçülü ve biçili, şartlarla imkânların bağdaşmasından mey- dana gelen bir harekettir. Yazık, onu görmekte güçlük çe- kiyoruz. Ama,, etrafınıza bakınız görmeye başlayanların sayısında mutlaka bir çoğalma farkedecek- siniz. Bu, bir mutlu başlangıçtır.