Atatürkün A mk Türkiye Cumhuriyetini bir büyük mücadele- nin içinden çıkarak kurmuştur. Mücadelenin ne çetin olduğunu anlamak için 1919 - 23 şartlarını hatırlamak yeter. Atatürk Milli Kurtuluş Savaşını sadece dirayet ve basiretle değil, aynı zamanda meharetle idare ederek zaferi sağlamıştır. Hiç bir gücü ziyan etmemiş, her kuv- veti kullanmış, hiç bir unsuru boş yere karşısına alma- mıştır. Atatürk, bilhassa o devredeki gözleriyle ölçülme- e ve manalandırılmaya kalkışılırsa insanın karşısına inanılmaz Atatürkler çıkar. Nitekim mücadele yılların- da şeriatçılar Atatürkü şeriatçı, komünistler komünist, halifeciler halifeci, cumhuriyetçiler cumhuriyetçi, sul- tancılar sultancı olarak, zaman zaman görmüşleridir. Za- man zaman içlerine şüphe de düşse, onu kendi arzula- dıkları istikamete sonda sürükleyebileceklerine hep inan- mışlar, elini kolunu serbest bırakmışlardır. Atatürkü o dar geçitlerden geçtiği günlerdeki sözleriyle değil, yap- tıklarıyla anlamak kabildir. Ataturkün taktik kıymetini haiz bu sözleri saye- sindedir ki daha sonraları çok kimseler atatürkçülü- gün en belli prensiplerine karşı bile Atatürkün filan ve- ya falan tarihteki nutkundan, demecinden, yazısından parçalar bulup çıkarmışlardır. Lâik Cumhuriyetin ku- rucusunun bütün devlet erkanıyla birlikte bir Ankara camiinin önünde ellerini açmış dua ederken çekilmiş res- mi, bir tipik örnek olarak hatırlardadır. Bugün Atatürkün, gerçek atatürkçülüğün çok prensibi üzerindeki tutumu bu çeşit değerlendirmeler- den kurtarılmıştır. Şu anda istismar konusu halinde ka- lan bir kaç esas vardır. Bunlardan önemsizi, Atatürkü Moskovalı manasıyla "emperyalizme ve kapitalizme kar- şr" gösterme çabasıdır. İşte, T.B.M.M. nin 21 Ekim 1920 tarihli beyannamesinden alınan ve reklam edilen bir cümle : "(T.B.M.M.) hayat ve bağımsızlığını, tek ve mukaddes emel bildiği Türk halkını, emperyalizm ve kapitalizmin baskı ve zulmünden kurtararak irade ve egemenliğinin sahibi kılmakla amacına ulaşacağı ka- a Şimdi bir de Beyannamenin bu cümlesinin , ama bir önceki cümlesini buyurunuz : " Ç ) halifelik ve saltanat makamının kurtarılması : ah- liği Bu, her şeyi izah edecek açıklıkta- Devletç diyle kurulmuştur"". dır. Ama çabaların içinde, Atatürkün Devletçiliğini bir başka çeşit devletçilik olarak göstermek isteyeni, nüz akis bulmaktadır. Halbuki Atatürk, bugün Batıda tatbik edilen devletçiliği ilk bulup benimseyenlerden biridir. Atatürk milli Özel teşebbüsün elindeki hangi sahayı devletleştirmiştir, lütfen söyler misiniz? Buna bir, ama bir tek misal vermek imkânı yoktur. Demir- elektrik, su, tünel, tramvay, liman, te- lefon.. Bunların devlet idaresine almışı devletleştirme değil, millileştirmedir. Bunların her biri bir yabancı şirketin elinden alınmış ve milletin tasarrufuna veril- miştir. Eğer o tarihte Türkiyede bir sermaye piyasası bulunsaydı ve özel teşebbüs bunların bir kısmını satın alma imkanına sahip olsaydı Atatürk bahtiyarlık odu- yardı. Bin derdi ve az parası bulunan bir devlet için bundan mükemmel nimet nü düşünülebilirdi? Ama o tarihteki Türkiyede bu piyasa olmadığından dolayıdır yolu, havagazı, ki her köşeye devlet el atmak zorunda kalmıştır. İs- met Paşayı dinleyiniz : "Devlet, ancak ferdin yapamıyacağı şeyleri yap- mağa çalışmalıdır nazariyesi basiretle mütalaa olun- malıdır. Bir defa efradın yapabileceği bir şeyi Devletin, bahusus bizim devletimizin yapmaması, şayanı arzu- dan da fazla bir şey, lüzumlu bir şeydir. Çünkü herşey- den sarfınazar, yalnız maddi vasıta bakımından, yapa- cağımız işler o kadar çok ve mühimdir ki, bunlardan, efradın yapabileceği kısmına vesaitimizi odağıtmamak, elbette en makul şeydir. Bu sözler, 1962'nin makul ve makbul bir karma ekonomiye taraftar Başbakanı İsmet İnönüye değil, 1933'ün Kadro Dergisine yazı yazan Başvekil İsmetine aittir. O halde değişen kim? Tıpkı öteki konularda olduğu gibi Atatürk, devlet- çilik konusunda da bulutları dağıtacak ve bizim devlet- çiliğimizin "o çeşit devletçilik" ile e alakası bu- lunmadığı gün gibi ortaya çıkaca Zamanın değirmenleri geç öğütür, ama iyi öğütür! geldi mi, konuyu Senatodan çıkarmak birkaç dakikalık iş oldu. oKapanlıyı Başkanlığa çıkarırsın, A. P. Senato- u terkeder. Mesele kendiliğinden halledilir" dedi. Nükteye sebep teşkil eden olay- iü son birkaç gün içinde cereyan et- Yeni dönemde Meclis ve Senato Başkanlık divanlarının - Başkanlar hariç - yeniden teşkilinde A. P. iki Mecliste de bazı olaylara verecek bir yol takip etti. Meclisinde A. P. adayının geçilme- mesi, yerine bir başka A.P. linin oy toplaması bir yönden ilgi çekici ol- du. Koalisyon partileri Meclis için- de A.P. den kuvvetli olduklarını ve üç partinin müşterek hareket edebi- leceğini açıkça ortaya koydular. A- ma doğrusu istenirse A. P., Millet Meclisindeki seçimlerdeki iddiasında haklı durumda savaştı. Anayasa Başkan Vekilliklerinden birisinin A. P. verilmesini amir- dir. Bu hak, elbette ki Grup tarafın- dan aday gösterilenin seçilmesiyle tecelli edecektir. Yani A. P. nin ken- di anasından seçtiğine diğer partile- rin oy vermesi isin normalidir. Yok- sa, parti mefhumu ortadan kalka- caktır. Nitekim son gün Bozbeyli kendi arkadaşlarından da bir çoğunun boş pusula vermesine rağmen gerek- li çoğunluğu sağladı ve 153 oyla Başkan Vekili seçildi. Ancak Senatoda mesele bir huku ki hava halini almıştır. A. P. yöne- ticileri başlangıçta iki noktada ha talı hareket ettiler. Evvelâ bu konu- da müzakereler yapılırken A. P. nin bir Başkan Vekiliyle Senatoda tem- sil edilip edilmiyeceği konusunda mu tabakata varmadılar. İşi ortada bi- rakıp "Nasılsa seçtiririz" diye hare- ket ettiler. Sonra, karşı tarafın Ka- panlıyı desteklediğini anladıktan son- ra kuraya - A. P. adayı Fikret Turan- gille, bağımsızların ve diğer partile- rin desteklediği Turan Kapanlı 67'şer oy aldıklarından aralarında kura çekil miştir - rıza gösterdiler. Kazanama- yınca da işi mesele yaptılar ve Ka- panlının Başkanlığını salonu terkede- rek protesto ettiler. A. P. lilerin iddiası 84. maddesinde Başkan vekilleriyle ilgili (oparagrafta n "Siyasi Partiler Meclislerdeki kuvvetleri ora- nına göre Başkanlık divanında tem- sil edilirler" ibaresidir. A Sena- toda en fazla Senatöre sahip parti- dir. C. K. M. P. bölünmüş, bir grup olma vasfını kaybetmiştir. Bu bakım- dan açıkta kalan Başkan Vekillikle- rinden birisi A. P. nin hakkıdır. Zira bağımsızlar Anayasaya göre, temsil AKİS/11 Anayasanın