Size burada anlatacağım, hakiki bir hayat hikâyesidir. Bu hikâyeye, bir müddet önce memuriyetle geldi- gim Vanda şahit oldum. Burada genç bir kız tanıdım. İlkokulu bitirmiş ve kendisi gibi ilkokul mezunu bir kü- çük sanat sahibi gençle nişanlanmış- tı. Nişanlısını seviyor kuracağı ev için gece gündüz göz nuru döküyor, dikişini dikiyor, iş işliyordu. Hoşu- ma giden tarafı, bunları hep bizlere sorarak, yeniliklere ehemmiyet vere- rek yapması idi. Masada yemek yi- yip sandalyede oturacaklarını, karyo- lasını göstermelik gibi misafir oda- sına oturtmayacağını nişanlısına daha evvel söylemiş ve bu sözleri takdirle karşılanmıştı. Ama, nikâh günü ay- rıldılar. Çünkü kız nikâha mantosu ile gitmek istemiş, erkek ise, ailesi- nin ve arkadaşlarının etkisinde kala- rak hiç olmazsa o gün için çarşaf giyinmesini kıza şart koşmuştu. Kız çok ağladı, halâ da ağlıyor. Ama, çarşafı giymeyi kabul etmedi. Şimdi aradan bir yıldan fazla bir zaman geçmiş bulunuyor. Kız bed- bahttır. Muhiti onu anlamamıştır. Ön- ce onu hareketinden dolayı tebrik et- miştim, ama bugün bu durum karşı- sında, hareketinde isabet bulunup bu- lunmadığını bilemiyorum. Adımı açık- lamamanızı rica ederim., Gr kızın isabetli hareket ettiği muhakkaktır. Herşeyi bir yana bırakın, böyle kişiliğini oObulmuş bir genç kızın, başkalarının bu kadar te- siri altında kalabilen bir erkekle mut- lu olabileceğini düşünebilir misiniz? Bence delikanlı, "erkeğin dediği oka- yıtsız şartsız olmalıdır" zihniyetinin kurbanı olmuş ve nişanlısının sadece bir gün için karaçarşaf giymemesine değil, daha çok direnmesine sinirlen- miştir. Karaçarşafın da, bu kör zih- niyetin de hakkından gelecek olan şey, kültürdür. Kültür, böyle cesur kızla- rın, isimsiz kahramanların adedini arttıracaktır. Bu gerçek hikâyeyi AKİS oku- yucularına duyurduğunuz için Size pek çok teşekkür ederim. Hikâyeniz, bu yolda savaşmak isteyenlere cesa- ret verecektir. 32/AKİS JA L E OKUYUCULARIYLA | üzüntümüz, ondört yaşını bi- tirmek üzere olan oğlumuzun ye- ni durumundan gelmektedir. Artık bizimle hiçbir yere gitmek istemiyor. Tatil günlerini, kafasız bir takım çocuklarla, mahallenin duvarları ü- zerinde geçiriyor. Odasında açık sa- çık resimler, kalitesiz kitaplar o bul- duk. Arkadaşlarıyla hep kızlardan konuşuyor. Resan ve T. Taylan oAnkara o hiç, beraber bir gece ma- çına gitmeyi teklif ettiniz mi? Bu yaşta bir çocuk, gelişmesini hem ai- lesi içinde, hem de arkadaşları ara- sında yapmalıdır. Sosyal hayatı aile çevresi içinde değerlendirebilmesi, bi- raz da, büyüklerin onun yaşına inme- sini bilmelerine bağlıdır. Çocuğunuz- la futboldan, sinemadan, onu ilgilen- diren yeniliklerden, hatta icabediyor- sa biraz da Spor Totodan bahsedebi- lirsiniz. Bu ortamı yarattıktan son- ra ona nüfuz etmek çok daha kolay- laşır. Böylece çocuk, sizinle bulun- maktan hoşlanabilir. Çocuğa iyi meşgaleler yaratmak, kaliteli kitap vermek, biraz da ai- lenin çabasına bağlıdır. Çocukların gidecek başka yerleri, bir kulüpleri, toplantı mahalleri yoksa, ne yapsın- lar? Elbette mahallenin duvarların- da oturacaklar. Yalnız, çocuğunuzun kimlerle arkadaşlık ettiğini bilme- niz, hatta bu çocukların ailelerini bi- raz tanımanız lâzımdır. Bu konuda titiz davranmak hakkınız ve aynı zamanda ödevinizdir. Bu yaşta oço- cukların yalnızca kızlardan bahset- tiklerini sanmam, ama ara sıra bah- setmeleri de tabii, hatta şarttır. Ma- kabil cinse karşı ilgi, çocukları bir takım tehlikelerden korur, faydalı- dır. K v kadını hazır yiyici değildir" i- simli yazınızı zevkle okudum. Doğru ama, kim anlar, kim dinler? Üç çocuk annesiyim. Büyüğü on, en küçüğü üç yaşındadır. Sabah namaza ei öğle yemeğini bile ayak üs- ü yerim. Bütçemiz dar, eğlence im- kanlarımız hemen hiç yok gibidir. CAN DAN KONUŞUYOR Böyle bir durumdan kocam daha çok beni mesul tutuyor. Beceriksiz oldu- madığımızı söylüyor. Bedbahtım. Es- kisi gibi çalışmayı düşünüyorum, fa- kat elime geçecek olan para, eve de- vamlı bir yardımcı tutmaya yetmeye- cektir. Tek çare, annemizle beraber oturmaktır ki bunu evliliğimizin ba- şında kısa müddet denedik ve yapa- madık. Dışarda çalışmanın beni, içi- ne sürüklendiğim bir aşağılık duy- gusundan kurtaracağına inanıyorum. Ev kadınlığı hazır yiyicilik değildir ama, bence dünyanın en nankör işi- dir. Ev Kadını - İstanbul Ü: çocuk sahibi olduktan sonra eşi- nizin birbirinin için yaratılmamış olduğunuza söylemesi bir şakadan i- barettir. Meselelerinize duygularınız- la değil, mantığınızla bakın. oNişan- lılık devresinde ve belki evliliğin ba- şında, henüz çocuk sahibi olmadan, tarafların birbirleri için yaratılıp ya- ratılmadıklarını düşünmeleri yerinde bir tutumdur. Aile, çocuk sahibi ol- duktan sonra, artık iki kişinin birleş- mesi olmaktan çıkar, bir küçük insan topluluğunu temsil eder ve bu toplulukta yaşıyanların menfaatleri- ni korumakla mükellef bir müessese olur. Bu bakımdan, kocanızın bu gibi sözlerine nm fazla önem ermeyin. u karşınıza alı imkânlarınızı, yapabildiklerinizi ve çocuklarınız için neler yapmaya mecbur olduğunuzu anlatın, yardımı- nı isteyin. Belki anlıyacaktır. Belki o da sizin gibi bunalmıştır. Eğer sizi anlamamakta ısrar ederse, sabırlı o- lun. Çocukları biraz daha büyütüp, zaman zaman eve getireceğimiz bir yardımcı bularak, dışarıda çalışmaya başlayın. Annenizle beraber oturmak fikri, bence sakat bir fikirdir. Meselele rinize yeni meseleler katacaktır. Bu- nu bir kere denedikten sonra bir da- ha denemeye ve annenizi kırmaya bilmem lüzum var mı? Duyguları- nızdan çok, mantığınızı kullanırsanız bu işin içinden çıkacağınızı sanıyo- rum. Evet, ev kadınlığı çetin bir iştir, yapan bilir.