Türkiye kendisini Rusyaya karşı da- ha iyi savunur. Ama Türkiyeye dost- ları yardım etmezlerse, Türkiye ken- disini Rusyaya karşı gene Oo savu- nur." Şantajın diplomaside geçer akçe olduğu, bir devirde bu motto o işe pek yaramaz ama, herkesi bazı sürp- rizlerden koruma fazileti vardır. Türk dış politikası hep bu olmuş- Yemen Arap saçı ünya gazeteleri -bizimkiler (o ve ötekiler- bu hafta bir me- soleyi parmaklarına doladılar: o Ye- n İmamı sağ mı, değil mi? İma- mın ölüsünü de, dirisini de gördükle- rine dair yemin edenlerin demeçleri sütunları doldururken, çok daha ses- siz sedasız şekilde iki kişi haftanın başında Mısırdan Yemene (uçtular. VAA. uçağındaki adamlar, Enver Sadat ve Kamaleddin Rifat, B. A. C. Başkanlık Şürası mensubu ve Baş- kan Nasırın yakın arkadaşı idiler. Yemende İhtilal lideri (Abdullah Sallal ile Yemenin B. A. C. ne katıl- ması meselesini konuşacaklardı. mu, henüz aydınlan- mış değildir. Düşürülen İmamın am- cası ve Yemenin Birleşmiş Milletler Başdelegesi Emir Hasan hemen New York'tan Suudi Arabistana (gelmiş ve İhtilâle mukavemet eden Yemen- li kabilelerin başına geçerek bir karşı ihtilâl hareketini teşkilâtlan- rımadasının ihtilallerden pek fazla hoşlandığı iddia edilemiyecek olan iki krallığı, Suudi Arabistan ile Ür- dün ise bir yandan Emir Hasana el altından yardım yapmakta, diğer di Arabistan sınırında asker topla- maktadır. Buna karşılık, B. A. C. Suriye ve Irakda ihtilâl hükümetini hemen ta- nımış ve B. A. mısırlı uzmanı yeni idari teşkilâtın kurulmasına yardım etmek üzere Yemene gönder- miştir. Ayrıca Nasır, Albay Sallatın 1956 tarihli Cidde Paktına dayana- rak B. A. C. den yardım istemesi ü- zerine Yemene silâh ve malzeme sev- kine başlamıştır. Hafta başında Yemene gelen iki mısırlı, ilk plânda, İhtilal Hüküme- tini ayakta tutmak için B. A.C. nin neler yapabileceğini tetkik (oedecek, daha uzun vadeli olarak da Yemeni ilhak imkânlarını Oo hazırlayacaklar- dır. Arap dünyasında terazinin (o ib- resi, Nasıra doğru biraz daha eğil- miştir. BİR ADAM TANITIYORUZ Sakallı Fidel Kia 6,5 milyonluk bir ada. Top- rağı verimli. Zengin maden ya- takları var. 5 milyon ton şeker çı- karıyor* Fert başına ortalama yıllık milli geliri 374 dolar. 20 Latin Ame- rika memleketi arasında ikinci. Batista tipik bir Güney Amerika- lı diktatör. Hırsız, ahlaksız, halktan uzak. Yabancı şirketlerle işbirliği halinde halkı sömürüyor. Servet iyi dağıtılmadığı için halk sefalet için- de. Fidel Castro ismi Batista dikta- törlüğünün ilk yıllarında duyuluyor. 27 yaşındaki genç avukat, Batista- nın Senato seçimlerini tehir etmesi üzerine arabasını ve hukuk kitap- larını satarak 150 kişilik bir grup teşkil ediyor. Fakat 1953 deki ilk ihti- lâl teşebbüsü tam bir başarısızlıkla sonuçlanıyor. Tevkif edilen o Castro mahkemede saatlerce süren bir hitabet maratonu ile ihtilalin mükemmel bir savunmasını yapıyor. "Biz hür bir ülkede doğduk. Bu Ada birisinin kölesi MZ Okyanusun dibine batsın daha iyi" diyor. "Alçakca sömürülen 900 bin isçi ve çiftçinin ümid edebileceği tek şey bütün sene çalışmak, rahat yüzü görebileceği tek yer de mezar." Bu meşhur konuş- masını "Beni mahkum edin. Umrumda değil. Tarih beni affedecek" diye bitiriyor. Fidel mahküm oldu, iki yıl sonra da affedildi. O zaman ikinci bir ihtilâl hazırlığına girişti. Sierra Maestra dağlarında uzun bir bekleyiş- ten sonra da iktidarı aldı. 32 yaşında idi. Başarı ile yürüttüğü hürriyet mücadelesini okazan- mıştı, Önünde yeni bir ufuk açılıyordu. Haksızlığa, hürriyetsizliğe, ani- me son verecekti. Açlığı, sefaleti oyenecekti. Bir anda bütün dünyama dikkatini üzerinde topladı. Geri kalmış ülkeler onu yeni bir yolun sem- bolü olarak gördüler: Hem hürriyet, hem refah getirecekti. İlk günlerde birbuçuk veya iki yıl içinde hür seçimlerin yapılaca- ğına dair söz verdi. “Partilerin tekrar teşkilâtlanmak için zamana ih- tiyaçları vardır" diyordu. "Eğer yarın seçim yaparsak biz kazanırız. Fa- kat halk çabuk bıkar. Bir buçuk yılda halk bizden epeyce bıkabilir." İhtilalin balayı uzun sürmedi. Önce partiler kapatıldı, sonra seçim- den vazgeçildi. Bugün ihtilâl dört yaşındadır. Havana sokaklarında iki üç günde bir gene bombalar patlıyor. "Bozguncu faaliyetler"inden dolayı bir takım insanlar gene ortadan kayboluyor. Yapılan bir çok müsbet hamlelere rağmen halkın refah seviyesinde önemli bir değişmenin sağ- landığı çok şüphelidir. Castro bu güçlükler arasında bocalarken bir sabah kendisinin "Mark- sist - Leninist" olduğunu okeşfetti. Artık yeni bir devre ( başlıyordu. Sovyetler Birliği ile gittikçe sıkılaşan işbirliği ve Kübaya Sovyet otek- nisyenlerinin gelişi bu devrededir. Bununla beraber Castro'nun komü- nist olup olmadığı meselesi henüz halledilmiş olmaktan uzaktır. Geçen- lerde Birleşmiş Milletlerde Fidel Castro ile karşılaşan Krutçefe bu So- ruyu soran gazeteciler ondan şu cevabı aldılar: — Castro'nun komünist olup olmadığını bilmiyorum. Ama ben bir Fidelistim." 21/AKİS