TARİH ların rolünü aramak kabildir, etrafın daki başka faktörlerin rolünü ara- mak kabildir. Bunların hepsi derece derece tesir etmişlerdir. Ancak topu, bir tek hususa bağlı (o kalmışlardır: i Hitler alman bu- lunmasaydı, Hitler Birinci Dünya Har bi Almanyasında politika yapmasay- dı, Almanya o Almanya olmasaydı Führer Viyananın serseriliğinden, terfi etse etse Berlin serseriliğine ge- çerdi. Almanya bir Hitler beklediğinden dolayıdır ki Avusturyalı Serseri "Al- man Reich'ının ve milletinin Führeri" olmuştur. İhtilâl sonrası Fransası bir Napoleon'a muhtaçtı. Mutlaka Tür- kiyeyi almak gerekirse, (o denilebilir ki çok partili rejime geçmiş Türki- yeyi Adnan Menderes paklardı. Öte- ki müşterek taraf şudur: Ne Napole- on'u, ne Hitleri ve ne de Menderesi kader paklamıştır. Zira bunlar, kuy- ruklu yıldızların göz kamaştırıcı par laklığını obenliklerinde temsil etmiş- r, ama bir Çoban Yıldızının devam- lılığını elde edememişlerdir. Hitler ve deha islerinden uzak olarak "Hitler Ha- disesi" üzerinde kafa yoranların müşterek inancı, bu adamın bir dâhi ol duğudur. Dahi Hitler, her sınıfı ve her tabakasıyla, meşhur Prusya Or- dusuna ve Alman Sanayiine kadar bütün alman milletini arkasından sürüklemeye muktedir olmuştur. Zira, bu milletin hislerinin ne olduğunu an- lamış, o nabza göre şerbet vermiştir. Versay Andlaşması, Ordunun dağıtıl- ması, Harp Tazminatı, mağlübiyetin getirdiği mahcubiyet, iktisadi ve mali sıkıntılar Hitlerin asıl o silahlarını teşkil etmiştir. Böyle bir ortam için- de faaliyet göstereni politika esnafı ekmeğe yağ sürmüştür. Bir hasta, ihtiyar, oyuncu Cumhurbaşkanı ve onun etrafındaki entrikacılar Hitlerin yoluna asfalt dökmüşlerdir. Nihayet, sorumluluğunu müdrik bulunmayan bir Meclis rejimin cellatlığı rolünü ifa etmekten çekinmemiştir. Düşün- mek lâzımdır, o kültürlü alman mil- letinin gözleri önünde aşırı sağ ile aşın sol elele verip demokratik dü- zeni sarsmak için türlü tertiplere gi- rişmişlerdir de memleketin sağlam kuvvetlerinin kılları dahi kıpırdama- mıştır. Bu kıpırdamamada, Hitlerin uyut- ma kudretinin tesirini kimse yoktur. Ama o uyuma istidadını da görmemek kabul etmemek kabil değildir. 18/AKİS Sağlam Kuvvetler yi pek âlâ o kadere sahip ol- mayabilirdi. "Hitler Hâdisesi" nin inanılmaz tarafı, adamın böyle bir kadere sahip olabilmesidir. Ama u- nutmamak lâzımdır ki 1930 Alman- yasının gözleri (Oönünde bir Hitler Tecrübesi yoktu, Nitekim 1945'te Al- manya aşağı yukarı 1918 şartları i- çinde kendisini ikinci defa bulduğun- da bir Hitler değil, bir Adenauer du- ruma hakim olmuş ve memleketini saadete götürmüştür. Bir millet, bir memleketin sağlam kuvvetleri bir tek halde affedilmez: Gözlerinin önünde misal varken inattan veya hislere ka- pılmış olmaktan dolayı yanlış yola sapmak! Almanya bunu yapmamış- tır. Başka milletlerin bunu yapma- ması için bir mücadele mevcuttur. Hitler Führer olmak için öteki aşı- rı ucu iki istikamette kullanmıştır. Bir yandan onunla işbirliği yapmış ve elde edilen kuvvetle demokratik düzeni yerle bir etmiştir. Öteki ta- rafta, onu bir umacı diye kullanmış ve bilhassa varlıklı sınıfa “Sizi on- dan ancak ben kurtarırım" türküsü- nü söylemiştir. Alman zenginlerinin, alman gençlerinin, alman aydınları- nın ve nihayet heyeti umumiyesiyle Reichsweir'in en sonda Hitlerin ya- nında yer almasını böyle izah etmek kabildir. Denize düşen yılana sarılır derler. Versayın denize ittiği Alman- ya Hitlere sarılmıştır. Almanyanın ta- lihi, böyle bir devrede bir Atatürk, hiç olmazsa bir Adenauer o bulsaydı değişirdi. Bu iki tip Büyük Adam da o devrede görünmemişler ve meydanı Adolf (oHitlere bırakmışlardır. Hitler Hâdisesinin üzerine eğilmiş bütün yazarlar bir noktada müttefik- tir. Führere karşı Harbin son sene- lerinde girişilmiş suikaste kadar Re- ichsweir diktatörü devirmek kudre- tini elinde tutmuştur. Aslına bakı- lırsa Ordu demokartik düzene bağlı bulunsaydı ve-bir kapalı rejimin mem leketi nereye sürükleyeceğinin emsa- li olsaydı alman general ve mareşal- leri avusturyalı onbaşıya işin başın- da dur derler ve ona fırsat dahi ver- mezlerdi. Ama, bu askerler, bu Ordu Hitlerin edebiyatında kendi görüşle- rinin akislerini bulduklarından dola- ydır ki seslerini çıkarmamayı tercih etmişler, sükütları ve sükünetleriyle yeşil ışığı avusturyalı onbaşıya yak- mışlardır. Hitlerin meharetini burada aramak lâzımdır. Politikacılar tlerin Almanyanın başına musal- at olmasında politikacıların güna- hı memleketin sağlam kuvvetlerinin- kinden aşağı olmamıştır. Politikacılar Almanyanın asıl meselesinin ekono- mik ve sosyal olduğunu anlayamamış lar, kendinden geçmiş Cmhurbaşka- nının gölgesinde adi politika ve entri- ka yapmayı tercih etmişlerdir. Her memlekette Hindenburg'un -kompleks Hitler nazizmin ilk günlerinde Kandır kandırabildiğin kadar