EŞE İKTİSADİ VE MALİ SAHADA Krediler Pilâvdan dönenin Uzun boylu, Prens dö Gal kostümü - çinde son A öge şık adam, A“ sd muhabiri Siyer ileal Van Dyek e bir beyanat vermiş olamaz” de- di ve o sırada üçüncü sinyalini ver- mekte olan telefona uzandı: “— Alo! Merhaba... Yahu, Tür- kiyede meşhur oldun sen. Neden ola- cak? Bugün bir gazetede beyanatın var, okumadın mı? Ferit Melen ve Alicanın Amerikada konuştuğu kişi- ler yetkin değillerdir demişsin., Tabii, 'Tabii, tabii. Gülegüle.. Olur, görüşü rüz..” Olay, geride bıraktığımız hafta- nin: sonlarında Maliye Bakanlığında geçmekteydi, Uzun boylu adam ise, Hazine Genel Müdürü Ziya Müezzin- oğlu idi. Müezzinoğlu reseptörü yeri- ne koyduktan sonra genç gazeteci- ye gülümsiyerek: “.— Van Dyek'ın “Amerikan Yar- dım Teşkilâtı Türkiye Başkanı” söz- leri yanlış anlaşılmış” dedi ve AİD' nin, önümüzdeki aylarda Baraj inşa” sında kullanılmak üzere 31 milyon dolarlık bir: kredi vereceğini açıkla- dı, 3 Ekimde Pariste çalışmalarına başlayaack olan Konsorsiyum. toplan- tılarının arefesinde, AİD den gelen bu yardım vaadi, 5 yıllık Plânın dış finansmanını karşılamak üzere A.B. D, tarafından atılmış ilk adımlardan biri. olarak kabul edilebilir. Nitekim gehe AİD kanalı tle ithalât için ve- rilmiş olan 28 milyon dolarlık diğer bir kredi de, artık Sam Amcanın ke senin ağzını açmakta kararlı oldu” ğunu göstermektedir. Bunda şüphe- sia, geçenlerde Washington'da yapı” lan Milletlerarası Para Fonu Ve Dünya Bankası yıllık (OGuvernörler Meclisi toplantılarına katılan Türk heyetinin rolü büyüktür. Zira bu yıl- Ki toplantı, Pariste kurulmuş olan Konsorsiyuma zemin teşkil etmesi do” Jayısıyla 'Türkiye için özel bir öner taşımaktaydı, Bu sebeple Konsorsiyu- ma üye devletler ve teşekküllerin temsilcileri gerek Alican ve gerekse Ferit Melenin konuşmalarını ilgiyle takip ettiler, Fakat dış yardımı temin konusundaki çabalar sadece, toplantı” Jarm yapıldığı Sherton. Park Hotel salonlarına inhisar etmedi, Alican, Melen ve Müezzinoğlu üçlüsü, dele- 18 AMMA vi Ekrem Alican Nikbin yardımcı gelerin pek çoğunun kaldıkları May- Flover Hotel'de sıkı bir kulis faali- yetine giriştiler. Bu arada, Amerikada yaptığı te- maslarda Konsorsiyum lehine parlak vaadler koparan Ripken hayli neşe- liydi. Konsorsiyum Başkanı, Paris- teki müzakereler sırasında bilhassa Amerikanın desteğini kazanmak isti yordu. Bu gaye ile Washington'da bu lunduğu müddet zarfında Hariciye Bakanlığından Milli Savunma Bakan lığına kadar, bütün kapıların ipleri ni çekti. Toplantılara dört yardım cısıyla birlikte gelmiş olan OECD Genel Sekreteri Kristensen de fethe dildikten sonra, 3 Ekimin kulis ha zırlıkları tamamlanmış oldu. Nitekim bitirdiğimiz haftanın sonlarında bir yetkili, “Acaba 3 Ekimde Plânın dış finansmanını koparabilecek miyiz?” sorusuna cevaben uzun bir kahkaha atarak: “— Pilâvdan dönenin kaşığı ki nlisın” demiştir. Dananın Kuyruğu Fikim ayının Üçüncü günü başlaya” cak ve 5 yıllık Plânin kaderini tâyin edecek olan müzakerelerde Dil- hassa şu Üç nokta tartışmalara yol açacaktır: 1 — Türkiyeye açılacak kredile- rin vâde ve faizleri ne olacaktır? 2 — A.B.D. ve Konsorsiyum iye- leri bu yardımı hangi oranlarda yük- Isneceklerdir? 3 — Üye devletlerin yardıma iş“ tirâk nispetleri ne olacaktır? Hayli çetin olan bu sorulardan Son ikisi daha çok yardımı yapa. cak olan devletleri ilgilendirdiği hal de, kredilerin vâdesi ve faiz nisbeti Türkiye için hayati önem taşımak- tadır, Bu sebeple, gerek Plân üze- rinde izahlarda bulunmak ve gerekse finansmanın şekil ve şartlarının mü- zakerelerinde Türk görüşünün müda- faasını yapmak üzere Hazine Genel Müdürü Ziya Müezzinoğlu, Konsorsi” yum toplantılarına katılmakla görev“ 'endirilmiştir, Türkiye halen, D. P. devrinde rastgele alınan kısa vâdeli ve yüksek faizli krediler sebebiyle ağır bir borç yükü altındadır. Bu borçların tedi- ye muvazenesinde yarattığı gedikler bilhassa önümüzdeki on yıl içinde ye- ni ödemelere imkân vermemektedir. Meselâ sadece 1963 yılında ödenmesi gereken borçların taksit ve faiz tuta” rT©ı 180 milyon doları bulmaktadır ki bu miktar bir yıllık ihracat gelirimi”- zin yarısına eşittir. O halde Türki- yenin plânlı bir şekilde kalkınması ancak uzun vâdeli ve düşük faizli krediler ve hibe şeklindeki yardım. larla mümkün olabilecektir. Umumi kanaat, bu tip yardımların daha çok A, BD, den temin edilebileceği merkezindedir, Zira, AİD ve Dünya Bankasına bağlı I.D.A. gibi teşekkül- ler ötedenberi 40-50 yıl vâdeli ve dü- yük faizli kalkınma kredileri vermek” tedir. Türkiys#de kalkınmanın finans- nanı meselesinin işte bu açıdan ele a- umması gerekmektedir, Nitekim önü“ müzdeki Konsorsiyum müzakereleri de bu esas üzerine bina edilecektir. Fakat Konsorsiyumun Avrupalı üye“ leri için aynı şeyler söylenemez. Her ne kadar bitirdiğimiz haftanın orta- larında, Müşterek Pazara dahil dev- letler Bakanlar Kurulu €oplantıları- nı müteakip yayınladıkları bir bildi- riyle Türkiyeye 300 milyon dolarlık bir yarduna hazır olduklarını açıkla” mışlarsa da, bu yardımın şekil ve şartları tesbit edilmiş değildir, Bi- lindiği gibi Avrupalılar daha çok “ihracat garanti kredisi” denilen or- ta vâdeli ve normal faizli kredilere alışmış olduklarından, onları bu am layıştan “Development Asistance” a dı verilen kalkınma ve yardım kredi- leri anlayışı içine getirmek kolay €l- mıyacaktır. AKİS, 1 Ekim 1968