SANATÇI YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU Kavakkderedeki Özdemir Caddesi- ne çıktığımda saat 24'e geliyor- da. Hava serindi. Yollarda kimseler yoktu. Beş on dakika sonra yeni bir za başlayacaktı. İçimde bir doy- amışlık, bitmemiştik vardı. Ses- sizliğin getirdiği bir boşluk vardır, güzeldir o. O boşluğun içinde yürü- düm. Az önce Yakup Kadri Kara- osmanoğlu ile konuştuklarımız, da- na doğrusu onun anlattıklarım, o sessizliğin getirdiği , boşluk içinde dimi en heyecansız hissettiğim bir devreyi yaşamaya başladım. Çünkü mücadele bitti!" demişti. En azın- dan bir yarım yüzyılım, büyük o- layların içinde geçirmiş, kalemini, kafasını bu olayların bir yönde ge- lişmesi yoluna adamış, hep "mücadele" etmiş bir kişi “mücadele” nin bittiğini anladığı an, artık kendisini "heyecansız hissedi- yor yaşamanın ve yazma- nın bir anlam amı, bir tadı, bir gereği varsa o da "mücadele" onun için. Neyle mücadele edecek şimdi? Bu, gücünün yitmesinden değil, doğru- dan doğruya "mücadele" nedenleri- nin ortadan kalkmasından! Kişinin "mücadele" gücünü yitirmemesi, onsuz kalınca bir eksiklik duyması ne güzel şey! Yakup Kadri Karaos- manoğlunu nasıl anlatırsınız? Güç işbu! Bir yanı, bir yönü olan kişi de gil çünkü. Konuşmaya giderken de düşünüyordum, konuşup ayrıldıktan sonra da hep düşündüm. Bir adam, yalnız anılır ve sayılır bir romancı olsa, önemli adamdır. Yalnız, ülke- nin çağdaş uygarlık alanına erişme- si için kalemiyle çalışsa, yazsa, u- yarsa önemli adamdır, İyi bir gaze- teci olsa, yani... Yirmi yılını diplo- maside geçirmiş bir kişinin yaşan- tısında, öğrenilmesi, yararlanılması gerekllil yanlar bulunur. Kişi, öne- mini buradan alır. Bir adamın Ata- türkün yanında, yakınında, onunla 30 M. Sunullah ARISOY yaşantısıyla bir olan bir yanı varsa önemli kişidir. Üstelik, sıradan de- ğil de Mustafa Kemali bütün bü- yüklüğü ve insan yönüyle değerlen- direbilecek güçte gözlem yapabi- len, sonuçlar çıkarabilen bir kişiyse bu, önemi daha da çoğalır elbet. Daha da çoğaltabiliriz örnekleri. Yakup Kadri Karaosmanoğlu, bun- ların biri değil, tümü. Onu anlat- maktaki güçlük buradan geliyor. O, çok yanlı. İstediğiniz kadar, ben o- nun sanatçı yanım ele alacağım, o- nun sanatçılara özgü dünyasını a- ralamağa çalışacağım deyin, öbür yanlara ister istemez değinmek 70- rundasınız. Kesin bir ayrım yapmak elinizde değil ki. 70 yıllık bir ya- şantısı olan kişinin, bu yaşantısını bir yerinden nasıl bölebilirsiniz? Yakup Karaosmanoğlunun sanatçı kişiliğini oyapan nedenler arasında başlıca yeri, onun öbür yanları alıyor. Evine gittiğimde kapıyı kendisi açtı. Temsilciler Meclisinden yeni gelmişti. Saat 21'di. Anayasa Ta- arıs ikinci görüşmesi o gün başlamıştı. Yorgun görünmüyordu. “Anayasa görüşmelerine yeniden başladık, önüne gelen bir değişiklik önergesiyle ortaya çıkıyor" dedi. akındı. Sonra bir süre politikadan söz ettik. Politikaya da bir sanatçı heyacanı, duyarlığıyla katılmış, o günden bugüne bu heyecanı, bu du- yarlığı da hiç yitirmemiş. "Biz" dedi, "öbür işleri karıştır- mamaya çalışalım. Roman üzerine konuşalım sizinle." Benim de ama- cım o ama, gene de arada bir karı- şıyor. Romancı Yakuap Kadri, poli- tikanın, ülke sorunlarının dışında bir kişi değil Gerçi kendisine sorar- sanız, "ben buna isteyerek yapma- dım" diyor, "kendiliğinden oldu" eğe ama, olan ortada. İlk; roma- “Kiralık Konak" Meşrutiyet dö- neminin bir hikayesi değil mi? "Ki- ralık Konak'nı Naim Efendisi, VE DÜNYASI Türk Romancılığının en unutulmaz tiplerinden biri olmuş. Yaşarlığını yitirmemiş, e sayfalarında kal- Baba"da bektaşi ta- mim. "Hüküm Gece- sinde İttihat Terakki Fırkasına girmiş bir m hayatı var. "Sodom ve omore yıllarının İstanbulu dile cumhuriyetten sonra ve düşlerindeki Ankarayı bel- li kişilerin ruh ve düşünce değişim- lerini obelirterek anlatmış. "Bir Sürgün"de batı ouygarlığı denilen gösterişli varlığın arkasına gizlen- miş çürüklük, değersizlik, maddilik keskin çizgilerle verilmiş. "Ya- ban"da Anadolu ve Türk köylüsü olanca acılığı ve açıklığıyla ortaya konulmuş. "Panorama" adını ver- diği, iki cildi yayınlanmış romanın- da da Atatürkün ölümünden bu ya- na geçen “dönem, değişik toplum katlarındaki kişilerin o serüvenleri hâlinde anlatılıyor. Üçüncü cildine AKİS, 8 MAYIS 1961