LİD Bir tecrübeli politikacının, milleti ve memleketi için nasıl talih eseri olduğu yaşadığımız eme daha iyi belli oluyor. Churchill," İn- gilterede yalnız harp ali de- gil, harpten sonra da istikrar, ba- şarı ve zafer unsuru olmuştur. Al- manyayı, görülmemiş bir hezime- tin karışıklığı içinden alıp dünya- ne vetiren Ade- nauer'in basire- der ağırlığı" a- dı e verilebilecek ağırlıklarını ce- miyet ve siyaset hayatında O his- settirmişler, en- gin prestijleri sayesinde geçici Temsilciler lisinin hayli çok sayıda iyi ni- yetli üyesi kimlerin Tasfiye- rindi bir şeyden habersiz bulunu- yorlardı: Cemiyetin, bu neviden ha- reketlere karşı olan allerjisi, Mem- leket için en faydalı hareketin se- çimlere kadar hareketsizlik olduğu- nu görmeyince, geçen devirde zu- lüm aleti rolü oynamış bir takım hâkimlerin elinden adalet terazisi- nin alınmasını İstemek belki hissi, ama haklı bir tepkidir. Eğer o İsmet inönü, işin sarpa sardığını şüphesiz kolay Dene e Bu his fırtınasına karşı konuşan söz- cüler, şahsiyetleri itibariyle, ister istemez pek hafif kalmışlardır. An- cak kuliste İnönünün verdiği izahat ve fikirlerini açıklarken gösterdiği İkna kabiliyetidir ki Temsilciler Meclisini pek vahim, üstelik 'tehli- ER! keli bir adım atmaktan korumuş- tur. İnönü, ateşli üyeleri kuliste ikna edemeseydi ne yapacaktı? Hiç kim- se şüphe etmesin, kürsüye çıkacak ve açıktan vaziyet alacaktı. Zira bir lider böyle bir durum müşahede e- derse, ağırlığını koymaktan asla çekinmez. Çekinmemelidir de.. Kay- şart bulunduğu a- tikârdır. İnönü, bü tün siyaset adam- ları içinde konuş- ma zamanımı en ivi bilen kimse ol- duğu içindir ki her sözü memleket ça pında akis uyan- dırmaktadır. Her gün konuştuğu ve ya pek, ama pek az konuştuğu de- virlerde bile— İhti- lâlin arefesinde İnö İsmet İnönü nü her gün bir de- meç veriyor, Men- deresin sözlerini karşılıyor ve yü- reklere iman aşılıyordu. Neşirleri yasak edilen o sözlerin nasıl tek- sir edilip dağıtıldığı ve herkes tara- fından kapışılıp âdeta su gibi içil- diği, ezberlendiği hatırlardadır. İh- tilâlden bu yana ise İnönü, tasvip- kâr bir sessizlik İçinde hâdiseleri takip etmiş ve bir kaç defa konuş- ma lüzumunu hissetmiştir. Ancak o- nun, daha her şey toz pembe görü- nürken yaptığı "Seçimlerin bir an yapılmasında sayısız milli menfaat vardır" İkazı ve 9 Eylül günkü unu- tulmaz konuşman hâdiselere isti- kamet veren demeçler olmuştur.. Zaten lider, hâdiselere istika- met veren adam değildir de, nedir? dığı takdirde odemokratik kurulması için gerekli üç ana halka- dan sadece üçüncüsünün tedvini ka- lacaktır. Bu, seçim sistemiyle alaka- lı kanundur. Bitirdiğimiz (o haftanın sonlarındaki günler C.H.P. bu hu- sustaki görüşünü hazırlamak üzere Karanfil Sokaktaki Genel Merkezin- de uzun saatler süren toplantılar yaptı. Cuma gecesi, toplantıya ka- tılanlar evlerine ancak sabaha karsı dönebildiler. Cumartesi günü tekrar toplanıldı. Nisbi temsil esas itibariy- le kabul edilmişti. Fakat nisbi temsi- lin memleketimizin şartlarına en faz- la uyan şekli Temsilciler Meclisinde şüphesiz tartışmalara yol açacak, fi- kirler ortaya atılacaktı. CHP. otar- tışmalara evvelden hazırlıklı olarak girmeyi arzuluyordu. Kanunu Mayıs sonuna kadar yetiştirilecek ve ondan sonra seçmenler yavaş yavaş -evvelâ Referandum, sonra Meclis ve Senato seçimleri için- sandık basına davet olunacaklardır. Böylece, M.B.K. nin en geç 29 E- kime kadar demokratik rejimin bü- tün müesseseleriyle kurulacağı yo- lundaki sözü, hem de küçük bir a- vansla yerine getirilmiş olacaktır Yassıada hakimlerinin ükümlerini tebliğ etmelerinden sonraki azami iki ay içinde, millet kendi iradesini sandıkların başında tecelli ettirecek- tir. C.H.P,. Kaş yapayım derken iiğimiz haftanın (sonlarında r gün, Kasım Gülek Temsilciler Meclisinin umumi heyet salonuna girdiğinde müzakerelerin başlaması- na on dakika kadar vardı. Eski Ge- nel Sekreter bir süredir ortalarda gö- rünmüyordu!. Daha doğrusu, C. H. P. kongrelerinde kendine has metodla- rıyla kâh bizzat, kah telgrafın telle- rinden arz-ı endam ediyor, kesif bir kulis faaliyeti sürdürüyordu. Oralar- da bir takım kimselere kendini alkış- latıyor, sonra da sahip olduğu veya sözünü geçirttiği yayın organlarında “coşkun tezahürat", "görülmemiş sevgi" edebiyatı yaptırıyordu. Ku- rultay Temmuz içinde toplanacağın- dan, bu gayretlerde o yadırganacak bir şey yoktu. Gülek, "kuğunun şar kısı"nı orada söyleyecekti. Yadırgar nan su oldu: C. H. P. Genel Merkezi, ilk hedef olarak Temsilciler Meclisi çalışmalarını almıştı. Memleket A» nayasayı ve Seçim Kanununu bekli- yordu. Bu bakımdan, bilhassa Mer- kez İdare Kurulu üyelerinden Tem-- silciler Meclisine mensup olanlar -ya* ni, hepsi- şimdilik kongrelere gitme- yecekler, önce memleketin İşlerini ta- Kam hemra O fasıl kapandık- tan sonra, bir büyük programla C. AKİS, 8 MAYIS 1961