hususunda karar yetkisini siviller as- kerlere (o bırakmışlardı. . Senatonun Gensoru gibi meselelerde oynayacağı rol veya kabine krizlerinde Cumhur- başkanına tamamile istişari mahi- yette yardımcı olmasına benzer te- menniler de şüphesiz makbul karşı- lanacaktı. Gazete kapatma yetkisi- nin küçük mahkemelerden alınıp A- nayasa Mahkemesine (o verilmesi de kabildi. Ee, esaslarda zaten fikir te- atisi yapılmış olduğundan M.B.K nin önümüzdeki haftanın hemen baş- larında Anayasa hakkındaki görüşü- nü -tıpkı Seçimlerin Temel Hüküm- leri ve Seçmen Kütükleri ile alâkalı kanunda olduğu gibi- Temsilciler Meclisi oObaşkanlığına bildirmesi ve Anayasanın böylece oOKurucu Meclis pBizde, zaman zaman tepen bir tu- haf fikir ve bu fikirin şampi- yonları vardır. Bunlar, siyasi ha- yatta herkesin arzuladığı itidali, kardeşliği, freni temin için kafala- rında bir çâre bulmuşlardır: o Ba- gımsızlar! Partilerin arasında bir bağımsız blok parlamentoya girdi mi, orada mutlaka hayırlı bir rol oynayacak, hakemlik rolünü omuz- larına alacaktır. Ece, böyle bir ha- kem, ağzında düdük, ortalarda do- laşınca lr maçı da nezih ce- reyan edecektir. Fikirin, özendi fazla düşünül- mediği takdirde bir cazip tarafı bu- lunduğu muhakkaktır. Zaten hep, bir belirli miktarda taraftar topla- ması dabu sayededir. Manzara, gerçekten ağızlara su getirecek ka- dar ulvidir. Çekişen partiler ve on- ların ortasında kuvvetli bir tam- pon! Ancak, hayalle hakikatin bir- birine uymadığı, henüz pek canlı hatıralar halinde ortadadır ve Mec- lislere giren obağımsızların tipik, hatta klâsik örneği evlere şenlik Hikmet Bayurdur. PekazbD. P.li son Mecliste bu bağımsız zat dere- cesinde zararlı rol oynamıştır. Ken- disini Meclise getiren İktidar obü- yükleri, tarafsız etiketinden fayda- lanarak onu sık sık kürsüye itmiş- ler ve bir masa gibi kullanmışlar- dır. Hikmet Bayurun yanında, çok partili hayata girdiğimizden beri kurulan Meclislerde yer alan ba- gımsızlar hiç bir — , oynayama- malar, eğer Bayur mamış- larsa, kendi köşelerinde pasif okal- mışlardır. Bunun sebebi yok değildir. Ba- ğımsızlık her sahada olabilir, poli- tikada asla. Demokrasilerde politi- AKİS, 8 MAYIS 1961 tarafından kabul o edilerek Referan- duma sunulmasının kabil pale geti- rilmesi mümkün olacaktı Bu arada, Komitenin enli için- de beliren bir başka temayül, bitirdi- gimiz haftanın sonunda biraz karı- şıklık yaratmadı değil. Bazı üyeler, Senatonun terkibinde bir değişiklik için sondajlar yaptılar. çeşitli çevrelerde bahis konusu etti- ler. Acaba Senatoya bir bağımsız- lar blokunun sokulması kabil olabi- lir miydi? Fakat fikir, fazla taraftar toplamadı. Zaten pratik bulunmayışı, KG anyalar kadar mahzura olması göz- lerden uzak tutulmadı. Tasarı üze- rinde mutabık bulunan üç siyasi par- tinin temsilcileri de Komitedeki ar- Bunlar fikri, YURTTA OLUP BİTENLER kadaşlarına madalyonun ters yü- zünü, yâni fikrin aksak yanlarını işaret etmeye çalıştılar. o Mamafih, Anayasa üzerindeki görüşünü tesbit ederken Komitenin bu konuda bazı tartışmalara sahne olması gene de ihtimal dahilindedir. Fakat şimdiye kadar daima olduğu gibi hem de- mokrasinin esas prensiplerine, hem, e memleketin yüksek menfaatleri- ne uygun kararın Komitede alınaca- ğından yek az kimsenin şüphesi var- ır. Üçüncü halka A ümit edildiği gibi Komi- teden bir anlayış havası içinde Temsilciler (Meclisine Oönümüzdeki haftanın başlarında iade edildiği ve haftanın sonlarında kat'i şeklini al" Bağımsızlar ka hayatının bir tek kapısı vardır: Siyasi Partiler. Siyaset (o hayatına ancak oradan girilir. Zira madem ki demokrasi her şeyden önce se- çim demektir, o halde seçimlerde şa- hısların partilerde başa çıkması ba- his Konusu dahi olamayacağından bağımsızlık ister istemez bir hayal haline gelmektedir. Bunu suni yol- lardan sağlamak ise, bir garip de- mokrasi kurmaktan farksızdır. Şimdi, bazı kimseler oSenatoya bir "Bağımsızlar Bloku" sokmak peşindedirler. Bunların obağımsız- lıkları, partili olmamalarından iba- ret bulunacaktır. Ama bu, aslında seçmenin seçme hakkı üzerine bir ambargo koymaktan başka mâna taşımamaktadır ki.. Bir seçimde, en çok oy alan kimse seçilir. Üç se- natör seçecek bir bölgede bunun bir tanesinin mutlaka bağımsız ola- cağı hususunda zor koymak, bir bağımsızın alacalı oyları partilile- rin alacakları oylardan değişik şe- kilde okıymetlendirmek demektir. Farzediniz ki çeşitli partili adaylar- dan üç tanesi 50, 45 ve 40 bin oy al- dılar. Bağımsızlar içinde en fazla oy toplayanın oyu ise sâdece 5 bin- dir. Bu 5 bin oy, partili adayın 40 bininden daha kıymetli addedilerek bağımsız zat mı üçüncü senatör olarak Senatoya girecektir? Bunun pek garip bir demokrasi anlayışı olduğu şüphesizdir. Sonra politika, tecrübeyle kıy- metlenen sanatlardandır. Politika, demokrasilerde partiler içinde ya- pıldığına göre bu bağımsızlar obü- tün vatandaşlar içinde senatörlük vazifeleriyle ünsiyetleri en az kim- seler arasından gelecektir. Korpo- ratif sistem haklı olarak bir kena- ra bırakıldığına göre bu bağımsızlar nerelerden bulunup çıkarılacaktır? a, işe Zor girerse partiler bağım sız adaylar bulmazlar mı? Şünhe- siz ki bulacaklardır ve o bağımsızlar birer yeni Hikmet Bayur olacaklar- dır. Çünkü bir seçimde bir şahsın bir parti mekanizmasıyla boy ölçü- şebilmesi imkânsız bulunduğuna gö- re bağımsızlar, başka, bağımsızları yenebilmek için mutlaka bir parti- nin himaye kanatları altına sığına- caklardır. Seçilme şansı tamamile bir partiye, hattâ onun lider kade- mesine bağlı bir bağımsız, üstelik parti içinde hiç bir inisyatife de sa- hip bulunmadığından en partizan partiliden daha itaatkâr, munis ve sessiz bir senatör olacaktır. Yok, Senatoya böyle bir blok soktuktan sonra oraya oy endişesi bahis konu- su olmaksızın girmiş M. B. K. üye- lerinin bu blokun. başına geçecekle- ri ve bir Üçüncü' Kuvvet rolü oyna- yabilecekleri sanılıyorsa, hayal ku- ruluyor demektir. Zira oy endişesi, bağımsızları partiler arasında pay- laştıracaktır. Hayır, hayır.. Yeni bir demok- rasi tarzım keşfe çalışmak, bizi sâ- dece demokrasiden uzaklaştırır. Et- rafımıza şöyle bir bakmalım: Ba- gımsız diye bir kuvvet, hangi demok rasinin siyaset hayatında mevcut- tur?Gerçek bağımsızlar, bir cemi- yetin sağlam kuvvetleri olan mües- seselerdir: Gençlik, Silâhlı Kuvvet- lar, Basın, Adalet, Üniversite, Ü- mumi Efkâr.. Tesirli tek hakem onlardır ve onlar demokrasinin fa- ziletinin bekçileridir. Sihirli keli- meler cazip gelse de, gerçek kıy- metleri hesaba katılmaksızın de- gerlendirilemezler. 15