Ö SeEİGE A —e aA MA Ğ İstibdattan Demokrasiye “' ngılizler Balkanlarda vaziyetin daha uzun zaman durmalarına elverişli olmadığını da dü- şünerek eldekî kuvvetlerle devamına imkân kalmayan Çanakkale seferini kesmişler ve iki safhada yarım- adıyı basaltmışlardır. Çanakkale harb:nin son devve- s.nde Atatllrk cepheden çekilmiş, ciddi bir tedavi al- tıngralınmıştı. İngilizlerin hemen göğüs gÖğÜSe t2mas- ta bulundukları düşmanlarından ayrılarak kurtulma'arı bizim orduda da çok takdir edilmiştir. Canakkale sefe- rinden Miralay Mustafa Kemal bey bir şan ve şeref âbidesi olarak milletin karşısına çıkm:ştır. “Çanakkale muharebesinde Kuzey ve Güney, bü- tün cephelerin ve harekâta iştirak eden bütün tümen- lerin hareketleri avyll! ayrı mütalâa edileceak — dersler kıymetindedir. Düşman burada ağır bir mağlü»:yete uğramıştır, Türk ordusu şan ve şeref hâlesi icinde kuv- vet ve kudrestini, cevherinin özilne kadar sarfeotmiştir. Uğralığımız zayiatın ağırlığmı, bundan sonra harbin devam eıtiğ'ı Üç senede, her cephede hissettik. Harb- a da uzun muddet noslımızn gürbüz safları a.aaında geniş boşlukların acısı çekilmiştir. Büyük Karargâhta Hareket Şubesi Müdürü olarak calışıyordum Yalnız veya Başkumanda be raber Çanakkaleye sık sık giderdim. Ordu Kumandanı Liman Paşa her buhranlı zamanda beni görmekten memnun olardu. Gelecek ihtimalleri benim ağzımdan dinlemekten rahatlık duyar, bana ihtiyaçlarını ve en- dişelerini uzun uzun anlatırdı. Liman Paşa çok çaltı- kan ve vazife hissı kuvvetli bir kumandan olmakla be- raber sert ve titiz bir mizactaydı. Kumanda ettiği Türk ordusu ile zıhni ne kadar meşgul ise vatanının gecirdiği buhranlarla daha ziyade meşgul olduğu his- sedilirdi. “Çanakkale harbinin nihayetine doğru Türk ordu- sunun eski muallimi emekli Mareşal Von der Golç Pa- şa Türkiyeye gelmiş, vazife almıştı. Liman Paşa yarı- madanın güney kesiminde, Beş.nci Ordu Karargâhında yaşıyordu. Von der Golc Paşa Geliboluda Birinci Or- du Kumandanlığını kurmuştu. Bir de Alman Büyük Amirali Von ÜUzedom Paşa gelmişti ki. bu da Çanak- kalede deniz müdafaasıyla vazıte'endlrilmiş “Bir defa. Çanakkaleye gideceğim vakit, Alman Ataşemiliteri Von Lossov bana gelmiş, bu üç Mareşal arasındaki geçimsizliği anlatarak, bir care bu!mamı istemişti. En ziyade ateş içinde çırpınmakta olan Li- man Paşa, bana öteki mareşalleri şöyle anlatıyordu: “— Yarında Von der Golç Paşayla bir ordu teşkil ettiler. Ne mânası, ne lülzum Avuc kadar ye- T müdafaa etmek için bütün vasıta!arın bir elde, ta- biatıyla bemm elimde, bulunması lâzımdır. Golç Paşa br hocadır. Hocalık başka, kumamdanlık başkadır. Bi yaştan sonra -Golç Paşa bu esnada 70'i hayli geçkindi.- kumandanlığı ben ona nesil öğretirim. Öbür tarafımda Amiral von Uzedom, bana yapmadığı eziyet kalmıyor. Hergün düşmanın küçük gemileri Boğazın agzımı ya- naşırlar. Arkalarını Anadolu yakasına vererek adadaki cepheyi saatlerce ddverler Anadolu —ıahılınde obüs bataryaları var. Bunların gemilere ateş etmesini Cevad Paşadan isterim, Cevad Paşa “Uzedom Paşay söyleyiniz” der, Uzedom “cephanem azdır, tasarrufa ÇANAK mecburum” diye karşılık verir. Bizim bildiğimiz cep- h2ade muharebe eden kumandan bütün yardımcı kuv- vetlere âmir olur. Avuc kadar yerde sırayla başku- mandıan'ar bir felâket. Amira!e giülvertedeki topla, ka- radaki t.pun arasındaki farkı bir türlü anlatamıyorum. “Uzedom'a görüşmedim. Fakat Von der Golç Pa- şa bana Liman Paşayı aynı mahiyette fakat daha âli- mane bir surette tavsif etmekte geri kalmamıştı, Golç Paşa bundan sonra Irak Kumandanlığına memur edildi. “Çanakkale seferinin nihayetine doğru Bulgarlar- la ittifak müzakeresi yapılıyordu. Biz Büvyük Karar- gâhta G2>nel Kurmaydan geçmeyen bu müzakerenn serpinti bilgilerini arada alıyorduk. Sırplar aleyhine bir seferin hazırlıkları yapılıyordu. Bulgarların harbe g.rmek pazarlığında çok cetin davrandıkları anlaşılı- yordu Günün birinde Trakya hududunun tashihıni is- tedikleri bild rildi, Edirnenin Meriç — Batısındaki ter'andı terkedilecek ve hudut Meriç boyunu takip e- İlk haber aldığımız zaman hissiyatımız pek fena bozulmuştu. Hiddet, infial ve isyan — duyguları yüreğimizden taşıyordu. Büyük harbin en fedakâr ola- mnı, en çok zayiat vereni, Türkiyenin vücudunun doğ- ranması ile işe başlanıyordu. “Bu mülâhazalar içinde Bulgarları her halde bizim safımızda harbe celbetmenin, Almanya ile doğru irti- bat tesisinin ve Çanakkaleye cephane ve ağır tup cel- betmenin ehemmiyeti uzun uzun söyleniyordu, Nihayet bir gün Enver Paşanın yamndayken, Başkumandan ve- kili bana bir telgraf uzattı Telgraf Alman Genel Kur- may Başkanından geliyordu. Metnin son cümlesi bugün gibi hatırımdadır. “Muzaffer olanlar gelecekte dünya- nın nasıl bir şekil alması lâzım geldiğini tâyin edecek- lerdir” deniliy rdu E r Paşa bana o günkü hudut tashihinin harb nu kararına tesiri olmıyacağım an- latarak, teselli etmek ist!yordu., Meriç boyu hududunu o günden beri bir daha düzeltemedik. “1915 senesinde Süveyş kanalına bir taarruz ya- pılmış, Irakta da daha geçen seneden itibaren Basra işgal olunmuştu. Süveyş kanalına taarruz İngiliz kuv- vetlerini Avrupaya gitmekten alıkoymak icin yapıl- mıştır. Harbin neticesi mutlaka Almanya c2phesinin galebesi ile tâyin olunacağı fikri, aslında doğru bir görüş olarak, Enver Paşada samimi bir kanaat halin- deydi. Bizim toprağımızdaki bütün sefer esnasında. bu kanaat ve Alman Başkumandanlığına esaslı yardımcı olmak fikri Enver Paşada daima hâkim olmuştur. Bu yüzden Almanlar diğer müttefiklerini bizden fazla des- teklemek mecburiyetini daima daha çok hissetmişlerdir. “Canakkaleden ordu tedricen fakat çok vakit kay- betmeksizin dışarı çıktı, Trakyada Keşan etrafında toplanmağa başladı. Bu kuvvetler İkinci Orduyu teş- kil edecekti. Başına Seddtilbahirden gelen Vehip Paşa- yı ordu kumandamı tâyin ettiler. Bu ordu Avrupa müt- tefik cephesine sevkolunacaktı. Beni büyük karargâh- tan bu ordunun Kurmay Ba—ıkanlığma tâyin ettiler. 1916 ilk aylarında kıtalarımızı tanzim etmeğe başla- dık. Vehip Paşa Seddülbahirden gelmış muzaffer bir kumandan olarak bütün hevesiyle ordusunu — Alman cephesi için hazırlamağa çcalışıyordu. — SAKİS, 14 MAYIS 1959