YURTTA OLUP BİTENLER du. Zaten yurt içinde uzun bir. seya- hate çıkacaktı. O seyahatte vatan- daşları tenvir edecek ve manevi hu- zuru gereği gibi tesis etmeye çalı- şacaktı. Dinleyiciler bu munis baş- langıç karşısında Adnan Menderesin konuşmasını kısa keseceğini tahmin ettiler. Fakat hayret! Başbakan ko- ilerledikçe kendisini kendi sözlerine kaptırmağa başladı. İlk on dakikalık sükünetin yerini yavaş ya- vaş bir hararet aldı. Konuşmasının tansiyonu gittikçe arttı, gittikçe art- tı. Konuşmanın tansıyonuyla birlikte Başbakanın üzerindeki munis hal de kayboldu. Sanki sözler hatibin de- gil', hatıp sözlerin esiriydi. Genel Başkan anlattı, anlattı, anlattı.. Bu arada bazı hafıza hataları yapıyor- du; Meselâ seçimlerden beri ilk de- fa olarak bir vatandaş topluluğuna hitap ettıgını söyledi. Halbuki Bur- sa kongresinde de. aynı şekilde bir vatandaş topluluguna hitap etmişti. Seçimlerden beri ağzını açmadığını, hep — muhaliflerin konuştuğunu bil- dırdi. Halbuki bir ay evvel, Büyük e hezimete uğradıklarında ye gelmiş ye arkadaşlarına yardıma çalışmıştı. -Yanlız, o uzun konuşma- yı tuhaftır net Zafer neşretmişti, ne radyolar .vermişti; — sanki İktidar, Başbakanın, müdahalesinin — yurtta duyulmamasını arzulamıştı. Hakika- ten 1950'den beri bu, Adnan Mende- resin millete devlet vasıtaları veya kendi partisinin — organı tarafından duyurulmayanı ilk ve tek konuşması- dır-. Kısa — konuşacağını bildirerek kürsüye gelen Menderes Zaferde in- cecik harflerle tam üç büyük sütun tutan bir nutuk Verdı Kelimelerini seçişte hiç bir Ölçüsü olmadığı dinle- yicilerin derhâl gözüne çarptı. Bütün hücumları Muhalefeteydi. Muhalefe- tin ıdarecılerıne karşı her türlü it- hamı, hattâ hakareti reva gördü. E- ğer Başbakanın bir zamanlar en ya- kını olan Dr. Sarol o anda Emek si- nemasında bulunsaydı mutlaka Men- deresin gene cezbe haline girdiğini söylerdi. Uzun, kızıl saçları dağılmış, ter içindeki şakaklarına — sarkmıştı Krem rengi ipek gömleği tenine, bej elbisesi gömleğine yapışmıştı. Böcek kurusu renginde, enine çizgili, son derece şık Sulka kravatı ceketinden dışarı çıkıyordu. Menderesin bütün 'konuşması son derece hararetli oldu. Yumruklarını sıkıyor, lıyor, kürsüyü 5 larım oynatıyordu. Asabiyeti gittik- çe arttı. Nitekim bir gün sonra İs- tanbul gazeteleri Başbakanın Muha- lefete kargı şimdiye kadarki hücum- larının en ağırım yaptığında ittifak ettiler. Delegelerin 'bir kısmı hayret, bir kısmı şaşkınlık, pek az kimse e tasvip etmeksizin bu sert konuş- mayı dinledi. Şkayet Kadrinin bıhnmemesı' I ktıdarın ba temayı işledi. endi — idine miş oldugu derhal anlaşıldı. res hakikaten inandığı bir fikri Ba- lıkesir kongresinde Aaçığa — vurdu Muhalefet, bir serserinin, bir ser- gerdenin çıkıp kendisini — öldürme- sini istiyordu! Irakta ihtilâl olmuş- a, O zamandan bu yana bir yan- n Muhalefet,' diğer taraftan "öl- dü.rülenlerin paf pafta — resim- yen Türkiyede de bir ihtilâl çıkarma- a davet ediyordu. Ama, hayır! Bu- na müsaade dılmıyecektı böyle bir teşebbüs dahi' derhal bastırılacak ve idam sehpaları kurulacaktı. Baş- Burhan Belge, Sıtkı Yırcalı, Adnan Menderes Kara gözlüklüler Dr. Namık Gedik Emniyet! bakan şahadet parmağıyla orta par- mağını 'birleştirerek tehdit etti: Hele bir kıpırdasınlar! Zaten D. P. Genel Başkanın o konuşması baştan aşa- ği tehdıtlerle doluydu. Yalnız Muha- lefeti değil, ateşi de tehdit etti. 'Si- sin de çarşınız yanmıştı. Şimdi onun yerinde bir mamure var G Isin, go— relim, ateş bu çarşıyı da yaksın.." i. Sonra Balıkesırdekı kalkınma— nın delili olarak vaktiyle bu şehirde bir tek sinemanın bulunduğunu, şim- di ise tam 13 sinema olduğunu bil- dirdi. Fakat konuşmasının eksik kalan tarafı, ithamların delili oldu. Muha- lefetin — ihtilâl hazırladıgının D. P. Genel Başkanına göre delilleri İrak hâdiselerinden — bahsedilmesi, orada öldürülenlerin sokaklarda sürüklen- miş resimlerinin gazetelere basılma- sı, bazı fikir adamlarının ihtilâlin ne zaman meşru olabileceğine dair akademik yazılar yazmaları idi. Ad- nan Menderes bundan başka bir tek delil vermedi. Fakat konuşma memle- ketin iç politikasında yatışmaya baş- AKİS , 13 EYLÜL 1958