Haftanın içinden Paraşüt Açma Zamanı ep hatırlarım, Cumhuriyetin sayın başyazarı Na- H dir Nadi iktidarlar için mukadder "düşüş saati" nden bahseder. Ecele nasıl çare bulunmamışsa, bu dü- üşün da devası yoktur. Her İktidar, bir gün mutlaka düşecektir. Mesele, toprağı paraşütlü veya paraşütsüz bulmaktadır. Zamanında paraşütü açtın mı, kendini rüzgara bırakır, kazasız belâsız inersin. Paraşutunu toplarsın, sararsın, biraz dinlenirsin, sonra — yeniden ökler seni beklemektedir. Ama "ben hiç düş- uçarsın. yerde mem" zehabına kapılıp kendilerini paraşütsüz bulanlar arasında şim mayı k mikleri hurdahaş olmamış tek kimse mevcut deği er şey gösteriyor ki D. P. için paraşüt açma za- manı gelmiştir. Bir vakitler neyi tutsa altın olan Par- tinin, bugün neyi tutsa eline yapıştığı çıplak gözle gö- rülüyor. Aslında, bozulan bır sıhır elbette ki yoktur. Politika sihir, keram işi değildir. Nitekim D. . İÇin esas degışıklık mılletın sevgısını sempatisini kaybetmış olmaktır. Millet bu sevgisini, bu sempatisi- ni birine tevcih etti mi onun her hareketi sihir, her sözü keramet, her fikri büyü olur. Buna ukabl o sevgi ve o sempatı bir kere uzaklaştı mı, geri gelınce- ye kadir ağzınızla kuş tutsanız makbule geçmezsiniz. Bütün işleriniz ters gider. Musibetler musibetleri takip eder. Yangından sizi mesul tutarlar, zelzelenin hesabı- nı sizden sorarlar, yağmur yağmaz kaşlar size çatılır, seylâp olur kabahatli gene sizsinizdir. Her hareketiniz millete batar. Hattâ millet için hakikaten faydalı olan- ları bile 195 0nm arefesınde vaziyet C. H. P. için bu degıl miydi? Aradan senelerin sonunda, şimdi dön te 1946 - 60 devresıne baktıgımızda o devrede her gun ileriye gıtmış olduğumuzu görmemenin imkânı yoktur. C. H. P. son inkılâbı saydıgı Demokrasi hareketını ba- şarıya ulaştırmak için,kâfi yahut değil, ama elinden gelen her şeyı yapmıştır. Hele 1948'den sonraki iki se- e hem icraat, hem zihniyet bakımından eski partisin bır ikinci altın devri sayılsa yeridir. Buna rağmen H. P. karşısında kendisine sadece düşmanca bakan gözler, hırsla gıcırdatılan dişler bulmuştur. Ama kaçı- nılmaz düşiü n paraşütle yapmış olması sa- yesındedır ki bugun, her zamandan kuvvetli, hattâ her zamandan İtibarlı şekilde, emin adımlarla İktidara dog- ru y ol alıyor. Politikada hakiki başarı, işte budur. e demokratik rejimlerin temelinde yatan prensıptır Bir takım kimseler hakikaten öyle sandıklarından, bir diğer kısım ise "Aman kızdırmayalım, aman endi- şeye düşme: sınler, aman umıtsız hareketlere sevketme- yelim" düşüncesiyle "doğ ola girerse", ıktıdarı muhafaza edebılecegı kanaatını savunuyorlar Hata ediyorlar. Artık D. P. yi düşmekten kurtaracak bir çare mevcut değildir. P. Rubikonu haylı zaman evvel dönmüştür. Tıpkı 1950 nin arefesinde C. P yi düşmekten kurtaracak bir çarenın mevcut ol ması gibi.. Bu bakımdan D. P. e D. P. darecılerı için tutulacak salim yol ıktıdarda kalmaya çalışmaktan ziyade sukutun şiddetini azaltma, düşüşü — hafifletme tedbırlerını arayıp bulmaktadır. Bu, hem kendi parti- lerinin, hem de siyasi hayatlarının bekası meselesıdır Hakıkatlerı görmek, hakikatleri kabul eğ bunlar acıysa, son derece zordur. İnsana ağır gelır Ama bu, bir zarurettir. uki sayın Genel Başkan Adnan Menderesin ıdaresındekı D. P. de bunun tamamile aksi bir temayül AKİS, 13 EYLÜL 1958 iye kadar bırakınız tekrar uç-. Metin TOKER seziliyor. Sayın Genel Başkan Balıkesir kongresinde hayret duymadan okunamayacak bir t'ıkr ileri sür- müştür. Sayın Menderese bakılırsa C. H. P. "son oto- büsü de kaçırmıştır" ve "en k bir za manda" yapı- lan 1967 seçimlerini de kaybettıkten sonra "ebediyen mağlup olacaktır". Hatıra sormak geliyor: O halde, geceleri kim bilir ne kadar rahat oyuyorsunuz! Rahat uyuyan insanların İse idam sehpalarından bahsetmeye lüzum görmedikleri bilinen bir hakikattir. Şimdi sayın Genel Başkan Adnan Menderesin ida- resindeki D. P. her ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmak arzusunun peşinde, bir istikamet — tutturmuş gidiyor. Bu yolda 1954 ten bu yana pek ç esafe alındığı için atılacak pek az adım kalmıştır. Elbette ki bir kaç gazeteci daha hapsedilebilir, bir kaç hâkim daha emekliye sevkedilebilir, Meclis içtüzüğünde yeni değişiklikler yapılabilir. Hatta gündelik büyük gazete- lerin şah damarları da kesilebilir. Ama bunların, gece uykularını iade etmediği tecrübeyle sabittir. Sayın Ge- nel Başkanın partisine verdiği istikamet D. P. yi ister istemez bir zaruretle karşı karşıya bırakacaktır: İhti- lâl hazırladıktaları bahanesiyle İsmet İnönüyü tevkif, C. P. yi kapatma, mllletia iki yuze yakın temsılcı- sini Meclisten kapı dışarı etmek! Hiç kimsenin hayal etmemesi lâzımdır; 1958 Türkiyesinde, bugünkü cemi- yetimiz içinde bu uçlu adımı atmaya kuvveti, yetecek siyaset adamı, millete böylesine meyd yacak bir polıtıkacı mevcut değildir. Ta ki, İsmet İnö- nünün bir k ene evvel söylediği gibi "dunyanın bir anda kendis ının ve arkadaşlarının başına yıkılması" tehlikesini göze almış bulunsun. Böyle de olsa, o arka- aşların o siyaset adamını takip etmelerı muhtemel bile değildir. r şey gösteriyor ki bugünkü fırtınalar, hakika- ten mılletı sevindirecek güneşli sıyaset günleri" Bin ışaretlerıdır Yol bittiğinde D. P. nin sayın GenelB aş- enderes için partisinin şevki idaresini başka ellere terketmekten başka çare kalmayacaktır ve onun halefi paraşütü mutlaka açacaktır. Eğer sayın Genel Başkan partisi içindeki cereyanlardan haberdar bulunsa hemen etrafındaki bir muayyen muhitin dışın- kimsenin kendı fikirlerini paylaşmadığım ve herkesın agzında 'zamanı geliyor" parolasının dolaş- tığını görür anlardı. Soğukkanlılık ve sinirlere hâkim olma pek çok şey gibi politikanın da başarı anahtar- larıdır. Sayın Genel Başkan Irak hâdiselerinden bahsedil- mesini sevmiyor. Kanaatince Muhalefet bu hâdiselerin Türkiyede tekrarını teşvik etmektedir. Bunun delilleri sadece sayın Mendereste ıddıalarından ibaret kaldıkça yapılacak hır muamele yoktur. Ama hâdiselerinin bizzat D. saflarında uyandırıcı tesırler bıraktığı na- sıl gözden uzak tutulabilir? Nur'! idaresinin düşüşü hiç düşmeyeceğini sanan, hıç düşmemek için bütün tedbirleri aldığına inanan, bu yüzden — paraşüt açmaya tenezzül etmeyen bir Iktıdarın hiç beklemedi- ği anda binlerce metreden yere düşüp hurdahaş olma- sıdır. Bu, sokak serserilerini bırakınız, siyaset adamla- rı için ne faydalı bir ibret levhasıdır.. Elbette ki D. P. içinde Partinin bekasını mutlaka ıktıdarda kalmaktan daha mühim gören cesaretli, basiretli politikacılar çı- kacak, bunlar hâdiselere, hakikatlere olduğu gibi bak- mak cesaretını gösterecekler ve 1946 - 50C.H yolunu tutacaklardır: Paraşütü açacaklardır! En kısa zamanda, göklerde tekrar uçabilmek için...