AKİS'in Yazı Müsabakası "Milletlerin İktisadi Kalkınması Niçin Hürriyet içinde Olmalıdır?” İnsanoğlu tarihin karanlık sayfa- larından bu yana hürriyet mefhu- munu benliğinde duymuş, ona ih- tiyaç hissetmişti. İnsanlar arasında çeşitli sebepler ve şekiller altında vukua gelen mücadelelerin menşe- ini burada aramak lâzımdır. Kuv- vetlinin zayıfı istismar ve tahak- kümü altında bulundurmak — arzu ve ihtirası karşısında insan toplu- lukları daima hürriyet fikrinin ko- ruyucusu olmuşlardır. Tarihin han- gi sayfasına bakarsak bakalım hürriyet mefhumu insanlığın teme- Hi olmuştur. Belki bazı devirlerde kuvvetli- ler kendi mevkilerini ve imtiyazla- rını muhafazaya muvaffak olmak- tadırlar. Fakat bu gelip geçicidir. Hurrıyet daima düşünen, — duyan insana kendisini kabul ettirmiştir. Bunun içindir ki hürriyet bayrağı Fransız İhtilâlinde cılız ellerle dal- galanmamış, birçokları da bunu ta- kip etmiştir Gene bazı devirlerde hüsnüniyet sahibi idare edenler cemiyetin ida- mesi ve muvaffakiyeti için kuvve- ti ve tahakkümü meşru telâkki et- miş olabilirler. Bu tarzda bir te- lâkkinin insanın netice — itibariyle esarete sürüklenmesini mümkün kılacak, ferdin varlığını nazarı iti- bare almıyan totaliter bir devlet telâkkisi olduğu açıktır. Bu şekil- de bir idare tarzı ferdin spiritüel varlığının, şahsiyetinin İnkârı ne- ticesini doğurur. Başka bir ifade ile hak sahibi ferdin haklarının in- kârı demektir. Halbuki — devletin gayesi rasyonel bir varlık olan in- sanları her türlü idrak ve muha- kemeden mahrum mihaniki bir va- ziyete sokmak değildir. İnsan söz hakkı vermiyen bir idarenin mu- vaffakiyeti ya sıfırdır, ya da çok loşa vadelidir. Tarihin hiç bir dev- rinde bir kişi veya muayyen bir zümre hiç bir zaman doğru duşun-, memiştir. Doğru olan mılletın Sİs- temleşmiş arzusudur ki a hür- riyet içinde ifadesini bıılur Içtımaı ve siyasi hayatin tees- süsü, idamesi ve — muvaffakiyeti hürriyet ile kaimdir. İnsanlar bu hava içinde söz sahibi olurlar. Doğ- runun, iyinin, başarının sırrı. hür- riyet yolunu tercihtir AKİS, 13 EYLÜL 1958 - X - Bu böyle olunca, iktisadi hayat- taki, muvaffakiyetin de anahta hürriyet olacaktır. illetlerin bu yolda — kalkınması; ımkanlarının, tabii ve teknik şartlarına uygun bir iktisadi politika daıresınde kul- lanılmasıyla mümkündür ak b zuda milli menfaatlerı göz önünde bulundurmak icap eder. Bu milli menfaat mefhumuyladır ki; 19'ncu asır iktisadi liberalizmine i- tibar edilmemiş ve iktisadi hayata devlet müdahele ve iştiraki zaruri bir mahiyet arzetmiştir. İlk bakış- ta iktisadi hurrıyete bir darbe gibi gelen bu durum, demokrasi ile ida- re edilen devletlerde, gerçekte in- san hürriyetinin bir neticesidir. Şöyle ki: İktisadi liberalizme göre iktisadi hayat herhangi bir devlet müdahale ve iştirakine ih- tiyaç olmaksızın tanzim edilmiştir. Fert mademki hürdür, deniyor, şu faalde istediğini yapabilmelidir. Devletin vazifesi yalnız dahilde ve hariçte emniyet ve asayişi temin- den ibarettir. oldaki insan başkalarının hürriyeti leden ibaret olduğu, hürriyetsizliğe sehebıyet açıktır. Zira aşırı hurrıyet hürri- yetsızlık demektir. n hürüm, di- ye eroin imalâtı ve tıcaret ile meş- gul olmam, başkalarının hürriye- tine tecavüz degıl midir? Halbuki hürriyet; içtimai nizam ve milli menfaat zarureti ıle bağlıdır. Bu sebepten sahıp old umuz hürriyet mutlak değil, nisbi bır, hürriyettir. Bu nısbılık hurrıyetımızın temın a- tıdır. Biz hayatımızın idamesi ve tekâmülü için arzu ve ırademızın ifadesi olan hukuki nizam ile ken- dimizi bağlıyoruz. Kendi menfaati- miz demek olan milli menfaat uğ- runa bu bir zarurettir. Esasen ken- di yaptığımız kanunlarla tahdit e- dilmemiz hürriyetimizin — varlığını gostermıyo mu? Buna da hukuki ve siyasi liberalizm (hürriyetçilik) dense yeridir. 'a hürriyetinin ne müdaha- dolayısıyla vereceği Diğer taraftan — fertler, kâfi miktarda servete ve teknik imkân- lara .sahip olamadıklarından, ayrı- ca faaliyetlerinde şahsi — menfaat mühim rol oynadığından milli men- Erol ARMAĞAN faat için gerekli kalkınmaya hiz- met edemezler. Bu sebepten bilhas- sa iktisaden geri kalmış memleket- lerde devletin iktisadi hayat saha- sına müdahale ve iştiraki şarttır. Bu mevzuda da ferdi hürriyet mu- him rol oynar. İdare edilenler der ki; devlet millii menfaat -dolayısıy- a benim menfaatim- için iktisadi sahaya müdahale ve iştirak ediyor. Şu halde onun bu faaliyetini takip ve kontrol edebılmelıyım Ancak ferde bu imkân verilmekle, — milli menfaata uygun bir iktisadi poli- tika tâyin edilebilir. Zira, yukarda işaret ettiğimiz gibi, vatandaşlar ancak bu hava ıçınde her şeyi ida- re edenlerden bekleyen, — mihaniki kimseler durumundan kurtulabilir- ler. Maddi ve mânevi varlığı geliş- miş, memleket meseleleri üzerinde üşünen, duyan, serbestçe tenkid edebilen vatandaşlardan müteşek- kil devletlerın dünya iktisadiyatın- da üstünlük göstermelerinin sebe- bi hikmeti budur. Şu halde -hüsnüniyetli - olsalar dahi- idare edenler, idare edilenle- re bu imkânı vermelıdırler, verme ye mecburdurlar. Çünkü bu bir haktır; fert hurrıyetının netıcesı olan bir baktır... idare edenler, ne kadar iktisadi kalkınmadan bahse- derlerse bahsetsinler murakabesiz oldukları durumlarda bir gün ha- taya düşeceklerini göz önünde bu- lundurmalıdırlar. Onları bu hata- dan fert hürriyeti, vatandaşın ser- best rıza ve muvafakati; başka bir ifade ile milletin sistemleşmiş murakabesi kurtarabilir. Ferde bu hak tanınmadıkça hürriyetten bah- setmeye imkân ve ihtimal yoktur. Demek oluyor ki iktisadi kal- kınma, ancak hukukla bağlı devlet ve hukuki hürriyete sahip fert fik- ri ile mümkün olabilir. Bu fikrin milletçe — benimsenmesi ile dir ki fertler daha sıkı surette birbirine bağlanır, — böylece bir umumi ve muşterek menfaatin mevcut oldu- ğu fikri doğar, gelişir. Onları da- ha sıkı birbirine yaklaştıran, onla- rı sıkıca perçinleyen milletçe kal- kınmak, daha büyük işler başar- mak arzusu artık kollektif bir şu- ur haline gelir. İdare edilenler ve onların içinden - çıkan idare edenler hepsi birbirine güvenir 15