DÜNYADA OLUP BİTENLER Cinsi terbiye (* ecen hafta yeni bir mevzu, bu 4 yakında hiç eğlencesiz kalma- yan İngilizlere, Kraliçey linden tercüme edilen “Peter ve Ca- roline” adlı kitap püriten İngilte- rede büyük bir heyecan uyandırdı. Eser, beş ve daha yukarı yaşlı ço- cukların cinsit terbiyesinden bahsedi- yordu, Gayet tatlı bir dille yazılmış- tı. “Bir varmış bir yokmuş...” diye başlıyor ve çocukların niçin lahana- dan cçıkmadıklarını son derece ikna ile resimlendirilmişti. Şu farkla ki, resimler Havva Anamız ile Adı Ba- bamızdan daha giyimli değildiler. n ret'in — geçenlerde giydiği, göğsil mıtaddan biraz fazla açık elbiseye tahammül edemiyen İn- giliz hanımları öfke içindeydiler. Ne rezalet, diyorlardı. Kendileri, lahana tarlasından gelmediklerini neden son- ra öğrenmişlerdi. Fakat bundan ne zarar görmüşlerdi .ki? İtalya — Eden, şu İngiliz domuzu G eçen hafta, Duçe'nin cesedi ailesi- ne teslim edilirken, İtalyan (Giliz- l Hürriyet Teşkilâlı, Piemonta'nın ufak bir kasabasında — Mussolininin ıhatıralını ele geçiriyordu Hatıra defteri: "Re_ıım devrildi, hnrbı kaybettik.. Hiç kimse bu tari- hl devrin gerçek yüzünü öğrenemiye- ' cek. Hakikat bu defterde yatmak- tadır....? dıye bitiyordu. Ha kkaten defterin takdim ettiği mMmiyecek samyordum sen de öldün"' İdeal arkadaşı Zıt.” Habe n seferi sırasında bü- 'tün diktatörler gibi yalnızlığını his- setmişti: “Etrafımı çevirenlerin Ha- beşistan macerası hakkında ne dü- — şündüklerini biliyorum. Binbir kanal- dan savurdukları tenkidler, alaylar kulağıma geliyor. Bana en çirkin sı- fatları yakıştırıyorlar. Fakat daha İ iİşin sonuna gelmedik. Düşüncelerini açıkca söylemekten korkan, karşım- da elpençe divan duran, bile Tek başımayım fa.kat ya,lnızlığımdan gürüur duyuyo! Hatıra defterınin diğer bir sayfa- sSında, o zamanların İngiliz Dışişleri Bakam olan Eden hakkında pek ilti- loar uyılmıyacak şu sâzler okunu- p “Edenle mülâkat: Kabulüne S, 7 EYLÜL 1957 imkân olmıyan tekliflerini, mutadım Üzere, soğuk ve terbiyeli bir şekilde c O! vranış tarzım, İngilterenin İtalya ile siyasi müna- sebetlerini kesmeyi aklından xeçiren şu İngiliz domuzunu cileden çıkarı- yordu. Ne düşünürse düşünsür, bana vız geliyordu. Bu şitret ve kudurmuş İngilize istihfafla bakıyordum. Göz- lerini yere eğiyor, darbeleri kabulle- niyordu. Artık devirler değişmişti; her türlü mürailiğin ve adi korsan- lıkların yatağı İngilterenin bu kok- muş pisliği, zavallı İtalya hnlkı ile diyordu. A.B.D. Üniversitedeki cehalet Amerikadaki üniversite talebheleri, basit Amerikan vatandaşından Picasso Bu da kim? daha bilgili değildir. Şikago Üniver- sitesi Profesörlerinden, Arthur Nor- man ve Kolorado Üniversitesinden Lewis Sawin'in güney Üniversitelerin- den birinde yaptıkları anket, bu ne- ticeye varılmasına sebeb olmuştur: İki anketçi, 359 talebeye, diülnyaca bi- linen 20 kişiyi tanıyıp tanımadığını sordular: Talebelerin ancak — yarısı dört şahsiyetin kim olduğunu tâyin edebıldıler Bu talihliler, Demokrat adayı Ste- rdu. Beş talebed 1 doıdüne Verdı Pıcı 880, Wagn(. Cromwell tamamiyle vnbancıydı. Bu- nunla beraber, bazı talebeler bir za- manların Mada.m Simpson'unu tanı- mMmışlardı: İngilterenin sıhhat nazırıy- dı! Gercenlerde yapılan başka bir an- ket de, birçok basit Amerikalının, Sü- veyş Kanalının nerede olduğunu bil- mediğini göstermişti. Yeni Seylan Se- firi, Nehrunun adını bilmiyordu. Hat- tâ ayıbını örtmek için; “Borarım size” diyordu, “meselâ Türkiye hakkında ne biliyorsunuz ?” Üniversite talebelerinin — “ahvali perişanını” gördükten sonra iddiâasız Amerikan vatandaşlarını ve “şecaat arzeden” sayın sefiri mazur görmek Jâzımdı. enecek ki, Amerikalı Üniversite talebeleri, spor düny: işlerine teriyordu. Fazla rahgğtlık yüzünden Amerikan gençliği adâğlelerini kaybet- miş muhallebi çocuklarına dönmüş- SÜ, u iki beklenmedik keşif, Ame- rikalıları hayret içinde bırakmıştı. Vietnam Şeytan Kral Hindicini'm'n cahil oldukları kadar mütevekkil köylüleri, haftalardan beri dünyanın sonunun geldiğine i- nanmışlardı: Yağmurlar kırmızı ya- geçenlerde bir köye gelmişler, kadın, erkek, çoluk-çocuk herkesi öldürmüş- lerdi. Budist bir papazın duasını bitir- mesini bile beklememişlerdi. Hiç şüp- hesiz dünyanın sonu gelmişti, sade- ce Şeytan Krahn uçan adamları hu- atta kalaca ardan ben cahi! Uzak Doğu köylülerınl Baytekinin maceralarına yen bu gibi hikâyeler korkudan tıtretmektevdı Dien Hükümeti, A- merikanın muazzam nin kökünü kurutamamıştı. Bir kıs- ni Öldürülmüş, bir kısmı ömrünün mMmütebakisini prens gibi geçirmek için Parise göç etmişti. Fakat hâlâ çete- ler, köyleri kasıp kavuruvorlardı. Şeytan Kral ve uçan adamları ht çetelerden biriydi. Çete Ps'e , alJam- larına kime rastlarsanız. öldürün em- Tini ver:-isti. On adam öldüren, kuş- 8g'1 uçmaya müktedir oluyordu- Görünmez adam olmak için, 20 kişiyi öldür:nek lâzımdı. Şevtan ralın adamlarının sa- kalla'1 göbeklerine kadar gelıyordu Ceteya dahil olabilmek uzun me t biydi. Yeni gelenler birbırlerımn kanını pirinç şarabıyla karıştırıp ici- yorlardı. Adamlar son derece modern silâhlaırla mücehhezdiler ytan Kralın eski bir komünist govilla şefi olduğunu düşünmek için Saygon Hükümetinin elinde kuvvetli deliller mevcuttu. aa &