larak yeniden İstanbul teşkılatmın başına geçmesini rica ediyorlardı. Fa- kat sıhhati ve işi bakımından, tekrar mücadele sahasına atılmaktan çeki- nen İlhami Sancar, ricacılara kendi-- sini aratmıyacağını söylediği bir aday tavsiye ediyordu, Bu adayın adı Ek- rem Özden'di. Ekrem özden, İlhamı Sancarın muvaffâk idare heyetinde çalışmış, hakikaten faal bir şahistı. Am ir kusuru vardı: Nabızla- ra gore şerb et vermesini bılmiyordu, bu yüzden çok kimseyi kılmıştı. Ma- alesef parti teşkilâtları hala herkesi en, Şarklı mânada hatır- şinas adamları el üstünde tutmaya mütemayil bulunuyorlardı Esasen kon rede de bu eble "Sırmalının İstanhul efendılıgı vasfı delegelerin Sırmalıyı başkan C.H.P. nin çok eski bir hastalıgmdan da kendılerini koruyamamıştılar. İl başkanıyla birlikte çalışıp çalışama- yacağını düşünmed bütün pla- emn un tmek daha doğrusu a im muhtelıt" bır idare heyetini işbaşı- na getirmişlerdi. Bu heyetin aynı a- esi imkânsızdı. Nitekim a oplantıda, vazife taksimi bahsinde ilk ciddi anlaşmazlık kendir ni göstermişti. İdare heyeti üçe bö- lünmüştü: ırmalı ve arkadaşları, sekreter üye- lığe smaıl rmeyı arzul ıstıyorlardı Neticede Emel Gürlerin yerıne İsmai iri i malı a- lükle yatıştırılmıştı Ama bunu çalışma Muhlis Sırmalı Karamanın koyunu AKİS, 2 MART 1957 YURTTA OLUP BİTENLER Dış Politikada Birlik Olmazsa... Bonn - Şub ok partılı hayata geçişimizi ta- kip eden günlerde, bilhassa 1950 den sonra, çok garip bir nazariye sanki Demokrası rejiminin vazge- çilmez unsuruymuş — gibi ger- çekleştirilmek istendi: Dış politika- da birlik. Üstelik düsturdan mahiyetleri meçhul dalar beklenildi ütün siyasi partılerm üzerinde ittifaka vardı ir dış politi- i, şüphesiz her n sevindirici ve mesut 4 meseleleri tamamen ayrı zaviyelerden gören degışık prensıplere sahip ve ara- larında birleşme imkânı bulunma- yan siyasi partilerin mevcudiyeti ir memleketin dış politika- sını muvaffakiyetsizliğe ve tesir- sizliğe sürukliyeceğini iddia etmek ikatlara gö bir takını fay- mak olur. Zir: asisine mensup te İktidarlarla Muhalefetlerin üzerin- de anlaşmaya varamadıkları en mü- him meseleler, dış politika: olanlardır. Hal böyleyken, "Dış po- litikada beraberlik" — feryatlarının ü unu garip ve lüzumsuz bulmaya imkân yoktur. Bu bakımdan harp sonrasının demokrat Almanyasına bir göz a- tıp İktidarla Muhalefet arasmdakı dış politika mevzuundaki tezada işaret koymak, "Dış politi- kada beraberlik" sevdası içinde bu- lunan siyasi partilerimiz için fay- dalı olacaktır. Federal Cumhurıyetm iktidar koltuğunda oturan Hristiyan De- mokrat Partisi ile Ana Muhalefe- ti temsil eden Sosyal Demokratlar arasındaki en büyük SİP ayrı- lıkları dış politika meselelerı ile alâkalıdır. Adenauer iktidarının NATO'ya iltihakını, silâhlanma hususundaki kararlarını — şiddetle protesto eden Ollenhauer partisi m birleşmesi için deri NATO'dan çekılmesı ve silâhlan- tezmı savun- laştığı şu günlerde bütün propagan- da faaliyetlerini bu tez üzerine teksif eden Sosyalistlerin halk o0- yunun bir kısmını daha kazanma- ğa muvaffak oldukları görülmek- tedir. Ana. muhalefet partısmın NA- TO'dan çekilmek e - riştiği kampany: anın Alman hilinde ve Batı Dunyasında uyan- dırdığı tepkiler geniş çerçevelı ol- maktadır. NATO'yu terkedecek Alman anın Avrupa m dafaasm- da husule getireceği boşluk bu bölge memleketlerini derin de düşünmeye sevkederken "herşey- Feyyaz TOKAR den evvel Almanya silâhlanacak- tır" tezinin şampiyonu Adenauer'i de sevgili memleketinin istikbali bakımından tedirgin etmektedir. uriyet Şansölyesi, Batılıların endişeyle takip ettikleri sosyalist kam,ı - ratik bir lidere yakışan olgunluk içerisinde kabul etmekte ve propa- gandasını NATO'nun lüzum ve e- hemmiyetine teksıf ederek muha- lefet tezini zayıflatmaya çalışmak- e kadar rak vasıflandırdığı ve iktidar hır- sı ıle sadece Almanyanın değil bü- vrupanlı emniyetini teh- lıkeye düşürecek bir teşekkül ola- rak aforoz etmeye çalıştığı işitil- memiştir. Demokrasiye — sahip memleketlerin belli başlı siyasi partileri arasındaki dış politika ayrılıklarım rahatça çoğaltmak dü erikada Cumhu- Mü riyetçilerle Demokratlar arasında daimi tartışma mevzuu Rusya ve Doğu politikası değil mi İngiltere, dış polıtıkada 1ktıdar- muhalefet muharebesine üç ay evvel şahit olmuştur. Sü veyş çıkarmalarının yapıldığı günlerde Işçı partısmm gayretiy- e Oxfo e gibi maruf Unıversıtelerm talebelerının tertıp ettikleri mitingler, emokrasinin mânasını anlayabilmek ıçın bizle- re pratik bir ders olmalı Tarafalgar meydanım dolduran binlerce korpe dimağın "Eden çe- kilmelidir" — cümlesini — kulakları olduran bir tempoyla haykırma- sı Downing Street'in 10 numarasm da ikamet eden Başbakan'da iki tepki husule getirmiştir. Evvela Jamaika'ya kadar seyahat ve son- ra da istifa. Süveyş hâdisesinin biraz gerısı- ne gidersek İngiliz uhafazakâr iktidarıyla isçi muhalefetinin esas- h dış politika ayrılıklarından biri- sinin de Kıbrıs meselesi olduğunu göl ruı'uz Bu hadiseler, Demokrasilerde İktidarlar ve Muhalefetler ara- sındaki dış politikayla ilgili uçu- rumları gösteren, yüzlerce misal- den sadece birkaçıdır. Demokrasi; esseseleriyle kurmuş memleketler- de partilerin mevcut görüş ayrılık- larınm daha ziyade dış polıtıka lerine inhisar edişini, iç po- litika meselelerinde muhalefet ede- cekleri fazla malzeme bulamayış- ede iktidarların, "bir de dış politikaya itiraz mı?" diye ert yanmasını haklı çıkarabilecek yegâne tutanaktır.