cak, sadece ve sadece keşmekeşten dö- Yine dünyanın pek çok şehrine, pek çok sıfat takılır. Biz İstanbula «Gü- zel İstanbul» deriz. Bir zamanlar haki- katen öyle olduğunda da şüphe yoktur. Ama, bir zamanlar... Sıfatlar, şehirle- rin en bariz hususiyetini gösterir. O za- manlar İstanbulun en bariz hususiyeti, ihtimal güzelliği idi. Bugün keşmekeşi- dir. Çok yazık olmuştur. a şehrin ilk taşına ayak basıl- dıgında baş döndüren nedir? Hiç şüp- hesiz, intizam: sızlık başı oşluk. Bir ka- labalık ne yapacağım bilmeksizin ki oraya, buraya gıtmektedır Sabahın saat 10 unda Karaköyde vapurdan çık- manızı tavsıye ederiz. İtilip kakılacak— buranıza vuracaklardır. Otomobillerin gelişi güzel gidişi aklınızı başınızdan alacaktır. Bir pislik, bir lâubalilik mü- şahede edeceksiniz ki içinizden hemen vapura binmek ve geldiğiniz yere dön- mek gelecektir. — Hattâ geldiğiniz yer Ankara bile olsa Bu ilk 1nt1had11' Derhal farkede- ceksiniz ki bu şehirde nizam, intizam yoktur. Herkes her şeyı, <<berecebıld1gı>> şekilde yapar. O taksi umum en ziyade bozan sıneklerdır Her yerde d rurlar her kaldırımı: kenarından müşteri alırlar. Şe hrlerde seyruseferı polısler değil, şofbrler nizam içinde yü latmak mecburiyeti vardır ve bize Öyle geliyor ki, lstanbul deyince ilk lratıra madiyen kaynaşırsa, böyle bir intibaın uyanmamasına d. maddeten imkân yoktur. Bu lâubalilik, dunyanın en ipti- dai şehirlerinde bile görülmez. İstanbul şotbrlerınden hıç bırı ama hiç biri kır- mızi Işığın, ında polissiz bir mâna ıfade ettıgı kanaatınde değildir. Böyle olmi lı arabaların, hattâ yayaların da mesuliyet payını hesaptan çıkarmamak lâzımdır. Fakat nizam bir defa ortadan kalkınca, herkesin kendi başının çare- sine bakmas ndan daha tabit bir hak olamaz. Nizamsızlık ve intizamsızlık yalnız sokakta kalsaydı, bir dereceye kadar affedilebilirdi Fakat İstanbulda hayat, o havaya uymuştur. Her şey keyfidir, narha tabı malların fiyatına — kadar. Böyle şeylere alışmamış bir insan iki günde çıldırır. Bira tekel maddesidir, bira üzerinde yazdı fiyattan — pahalıya satılır. Bir «fazla kazait la Ö dır. Turist gelir, esnafı şoförü, lokan- tacısı işbirliği. - yapar. sogana çevırır Elbette ki bunlar, bir uayyen redir, ama işin acı tarafı şuradadır kı onlara hayat hakkı tanın- mışt Her yerde bu gibi kimseler mevcuttur. Fark şuradadır ki oralarda AKİS: 18 EYLÜL 1954 YURTTA OLUP BİTENLER F. K Gökay — L. Kırdar Yı'ğı'tler bı'rbı'rı'nı' yeriyor ortadan kalknuştır O Suadiye, o Bos- belediye, namuslu insanların onları korur. Burada belediye lakayttır kurtlar kuzuları yer. Senelerden berı belki de Dr. Lütfi Kırdar vali ve beledıye reisliğinden ay- rıklı beri İstanbula bir tek çivi çakıl- madığını söylemek mübalâğa sayılabilir ama, yalan sayılmaz. Taksimde yükse- len Hilton otelınden başka bır abıdeyı boşuna aramayınız, bulamı Hil- ton ise beledıyenın 'degıl 'hukumetın marifetidir. Belediye ki çöpleri bile kaldırmak- tan âcizdir, nerede kaldı faaliyet, hem de imar faalıy eti.. İstanbulda bir medeni insanın en basıt ihtiyaçlarını tatmine imkân yok- Ortada su mevcut değildir, su!.. Bunun acısını, çeken bılır Anadolu ya- kasında elleri yıkam n bir damla suyun bulunmadığı evler çoktur Halk, çoluk çocuk çeşme başlarında gece ya- rdan kuyruk olup bekl partmanlar- da su, sabaha karşı ıkıde verılmektedır Kalkıp kovalar, küpler doldurmak.. Bu, rultudan başka şey değildir. Uyku ser- mi kendi horultunuzla musluğun ho— rultusunu birbirine karıştırır ve boş yı re horozlann otuşunu beklersiniz. l—lo TO ümidi de tamamiyle tancı, o Moda sıcağın altında susuz- luktan kırılır. Sulanyle meşhur İstan- bulun bir gün Kerbelâya döneceği ki- min hatırına gelebilirdi?. Elbette ki şehirler büyüyünce tiyaçları artar. Elbette kı bu ihtiyaçları her an karşılamı kabilir. Haval kurak gitti mi New- York'ta veya Paris'te su sıkıntısı çekil- mez mi? Çekilir; Ama fark şu- radadır: Oralarda ilân edılır Fılan gün şu saatten şu saate verilmi- yecektir, diye. Bızde ılan olunuyor : Filân gün şu saatten şu saate kadar su verilecektir, diye. Bunun, medeniyetle bir alâkası olmamak gerek Medeni in- san, nasıl susuz bırakılabilir? - Şimdi İstanbulun başında bir De- mokles dah aktadır. : Kıralar' lstanbul piyasası altüst olmuş haldedir. Yılbaşından itibaren ticaret- hanelerin kiraları serbest bırakılacaktır Beyoğlunda bir dükkân düşününüz. On beş seneden beri o dukkanda bır ec- zahane mevcuttur. İsim yap müş- teri tutmuştur. Herkes yerini bılır ora- ya gider. Yılbaşında dükkân sahibi di- yebilecektir ki: Buraya ayda 10 bin lira kira verirsen, kalabilirsin. Eczacı ne diyecektir? Elbette ki 10 bin lira gü- lünç bir rakamdır. Böyle kira olmaz.