Yeni ders yılı Kitap buhranı doğuyor Tahsin Banguoğlu'nun Bakanlığı sıra- sında, Milli Eğitim'de bir «icraat» lâzımdı. Olağanüstü bir harekette b lunmak, müsbet görünmek, meselâ tür- belerin —Banguoğlu bu kanunu çıkar- mıştır— Zziyarete açılması gibi bir ka- nun tasarısı getirmek, hem halkın gözü- ne girmek, hem de eğitimciliğimizde yeni bir hamle göstermek elzemdi. Yir- mi yedi yıl içinde, partinin en genç, en faal ve memleket hizmetinde en dinar mik hükümeti teşkil ettiği söyleniyor, bir takım gösteri— icraatlar da birbirini takip ediyordu. Banguoğlu'nun bunlara uymaması için sebep yoktu. amanlar toplanan Milli Eğitim şürası, en büyüğü, en tantanalı ve büyük işler peşinde olanı idi. Günlerce büyük neşriyat, hazırlık- lar yapılmıştı. ü el üstünde tuttuğu bir hâdise olarak et- rafa intikal ediyordu. Münakaşa edile- cek konular muhtelifti. —Fakat, bugün nakaşa ve konuşmalardan sonra karara bağlanabilmişti. nu, okul kıtapları 1d1 Halk fiiliyata geçmiyen «liberal» bir anlayış için meseleleri hal. letmek yolunda olduğunu söylerken, ki- taplarda da ayni ]ıberal usulü takip et- bilâkis talebe- mış, muhtelif kitaplar olmasını istiyor- d Bu suretle —ilk tez— talebe bir bilgi edinmek 1mkanlar1nı bulabilirdi. kat — netice, düşünüldüğünden, propağandası edilen hâlden daha başka çıktı: Talebe fazla bilgi değil, kitap bu- lamadı Bir kaç seneden beri okulların açıl- masına yakın zamanlarda, — talebelerin kitap bulamaması, — gazetelerin bu hali bir büyük gürültü halinde — haklı ola- rak— aksettirmesinden başka, Bangu- oğlu'nun bu icraatından bir fayda te- nin edilemiyor. Uzerinde durulacak olan sudur ki, yeni yeni iktidar hükümetleri bu hale bir çare bulmadılar, bulmak istemediler, lerını gızh kalmış taraflarını —öğrene- AKİS. 18 EYLÜL 1954 KÜLTÜR Geçmiş bir gerçeğin hikayesi: "Şu Amerikan Kolleji neden yapılamıyor?” yılların Meclisi Maarif zabıtları- nı karıştırırken ikide birde şöyle bir kayıtle karşılaşmıştık : amlin nam — Amerikalı- nın Rumeh Hisarı sırtlarında mektep inşası için ruhsat talebine ait arzıha- li okunmuş, bir çok vecihlerden ter- vici caiz görülmediği için talebinin reddine karar verılmış ârr, Amerikalı misyoner Cyrus Ham- raya en kurmak fikri üzerinde duruyordu Ni- hayet karar verdi: Ne cak yapa- satın alacak, kollej binasını dikecekti ğendiği — arazinin sahibi Ah- met Vefik Efendi (sonraları paşa) Pa- riste Türkiye Büyükelçisi idi. Evvelce yaptığı teşebbüslerden bir netice ala- mıyan Mr. Hamlin o günlerde Parise giden bır dostundan son bir aracılık Kendisine 15.000 — dolara çıkmak salâhiyetini de verdi. O araziyi mutlaka almak istiyordu. Ahmet Vefik Efendinin cevabı su ol- du: Mr. Hamlin arazi satmak istiyor- sa bildirsin, düşünelim; böyle değil de kendisi satan almak istiyorsa, na- file uğraşmasın, benim satılık topra- ım * B ebekte Fransız Katolik mektebi- nin müdürü Abbe Bore de yıllar- dan beri Hisarın üstünde bir büyük Katolik kolleji görmek iştiyakı ile ya- nıp duruyordu. Fransız Büyükelçisi o yerlerin Amerikalıların eline geçmesini engel- lemek için elinden geleni yapmakta kusur etmemişti. Katolik Avusturya da aleyhte idi. Rus bü i ğın yayılmasma hiç tahammülü yok- tu. Böyle bir ihtimali önlemek için bütün nufuzunu kullanmaktan çekin- miyordu. Rumeli Hisarının ahalisi hep Müslüman Türklerdi, kendi semtle- rinde, ne milletten olursa olsun, Hı- ristiyan mektebi istemiyorlardı Aradan bir kaç yıl geçti. Ahm Vefik Efendi Paris buyukelçılıgı— ni bıraktı. Evine çekildi. Bir gün Mr. Hamlini davet etti. İki dost gibi gö- rüştüler. Eski büyükelçi Amerikalıya bir hayli dert döktü. Ali Paşanın Avni BAŞMAN kendisine oynadığı oyunları anlattı. En son oyun: Ahmet Vefik Efendinin Pariste, büyükelçi sıfatı ile, devlet nam ve hesabına yaptığı masratları tanımıyorlardı. Onu r bir borç'. yükü altında bırakmışlardı 150.000 frank. Mülakatın sonunda yılardanberi gözünde tüten arazi 7000 dolar mukabilinde Mr. am- line intikal etti. * Kalolik devlederin, Rusyanın elçi- leri ; el altından tekrar faliyete geçtiler. Âli Paşa bile parayı iade ederek araziyi geri alması için Ahmet Vefik Efendiyi, bilvasıta, sıkıştırmak iste- mişti. Düşman kavidi ve çoktu, fakat Cyrus Hamlin talie zeb»n olacak soy dan değildi. Toprağı ele geçirmişti. Artık inşaata başlamak üzere idi. Bit emir geldi: — Formaliteler tamamla- nıncaya kadar bekleyin, deniliyordu. Formalitelerin tamamlanması ne ka- dar sürecek?. — İki üç hafta. Peki, nedir bu formaliteler? Emri getiren adam kısaca «Bilmiyorum,» dedi. Formalitelerin tamamlanması yedi sene sürdü, daha doğrusu sü- rüklen O Zamanlar Türkiyede Ameri- kayı bir ortaelçi temsil ediyordu. O- teki büyük devlederin büyükelçileri yanında Amerika sefiri silik kalıyor- du. Hamlinin dâvasına müzaheret e- demedi. İngiliz büyükelçisi, dil ve; din birliğinden dolayı, alâka göster- di, lâkin sonra araya giren bir siyasi tertip yüzünden, işi yüz * üstü bıra- kıverdi. O gitti. Terine gelen büyük- elçi dâvayı daha ciddi tuttu, müs- bet bir netice a]ınacagı belli olmağa başladığı sırada o da başka bir yere tayin edildiğinden İstanbuldan ay- rıldı. Cyrus Hamlin hiç fütur getir- miyordu. Sabır ve inadı azim ve ira- desi kadar kuvvetli idi. ğı yer kalmadı. leti Vekilini bile, sanki bir tesiri o- lacakmı gibi, harekete geçirdi. Ve, «Sırh iz'aç maksadı ile» hiç üşenmeden bir biri ardına Hüküme- te inşa ruhsatı talebi için istida ve- riyordu. Her defasında Meclisi Maa- rife havale edilen bu istidalar ayni menfi kararla neticeleniyordu. — Âli Paşa bile usanmış, bir gün «Şu Ham- lin denilen adam ölse de kurtulsam, bıktım bu kollej meselesinden!» diye bağırmıştı. A merikanın Şimal -Cenup Ayrılı- ğı harbinde Şimallilerin muzaf-