Bilgiler Okulu için 1944 de yazılmış olan Ahmet Şükrü Esmer" in "Siy: Tarih"i gelir. Bu eserin yazılışında da Avrupa siyasi tarihlerinden fazlaca faydalanılmış olduğu — bibliyografyasın. dan anlaşılmaktadır. Bahisler Avrupalıların kendi — ğörüş- lerine göre öğrencilerine siyasi tarih- leini anlatan bahislerdir. Bunların hep- sinde tercüme kokusu kuvvetli olarak görülmektedir. Türkiye'ye ait bahisler ise onların siyasi — tarihleriyle alâkalı olan kısımlardır. Gerek Suphi Nuri İleri'nin ve gerekse Ahmet Şükrü Es- mer'in bu değerli eserleri, Avrupa Si- yasi Tarihini tanıtmak — baklanından çok faydalıdır. Bu bakımdan kültür ta- rihimize bir kazanç sağlanmıştır. Fakat Cihan Siyasi vakaları içinde biz neredeyiz? Bizim siyasi tarihimizi kim yazacak ve Türk çocuklarına ver- mek istediğimiz — siyasi terbiye nedir? Bir demokrasi devrine girdik. Cihan ale de sahibiz. İşte bütün bu görüş rinizin kuvvetini siyâsi tarih terbiyesi hazırlayacaktır. Kendimizi iyice tanı. diktan sonra, cihan milletlerini ve si- yast oluşları da takip edip öğrenmek gelmiştir. Asıl milli dâvamız Türk gençlıgı geniş bir Türki- ye Siyasi Tarihi Öğrenm Siyasi tarih terbiyesini bir taraflı görmemek lâzımdır. Çünkü bü- yük imparatorluklar kurmuş olan biz Türkler, milli tarihimizi bilmekle be- raber hudutlarımızın öte tarafına da bakmak mecburiyetindeyiz. Yurdumu- zun dıştan topladığı ışıklar içte toplan- mış kuvvetler mesabesindedir. Bir çiftliğin, bir malikânenin serveti yal- nız toprağın kıymetine, içinde çalışan çiftçilerin çalışmalarına bağlı değildir. kuşatan herşey, civa- rmdaki arazinin kuvvetı terakkisi, dağlardan gelen sular, uzaklardan getırdıklerı nun kuvvetini arttırır. sahibi daima arazisini çeviren çiftlerin ve tescil dandır. edilen dil kazançlarımız- B ir taraftan öz Türkçe dâvası, ö- bür tarafta böyle alabildiğine ser- bir yabancı kelime kullanma merakı resmî ve leniyor (Ankara treninde rastgelerek ahbaplık ettiğim bir Fransız, bu ke- limeyi görüp benden müânâsını Öğ- renince © kadar güldü,ki âdeta alın- dım ve bi "kontinan" kelimesi doğmuştu, son AKİS. 19 HAZİRAN 1954 önüne, arkasına, ufkun her tarafına bakmak zorundadır. Avrupanın ufkunda zaman zaman toplanan bulutlar geçmiş asırların, en- gin denizlerinde teşekkül etmiş, kopan fırtınalar hep eski cereyanlardan hâsıl olmuştur. Hal ve istikbalde böyle fır- tınalardan faydalanmak veya sakın- mak için bu eski cereyanları takip et- mek iktiza ede1. İşte bize içten ve dış- tan kopacak fırtınaları haber veren si- yasi tarihtir. Bilhassa bu dersin bize aşıladığı — siyasi terbiyedir. Bu sebeple siyasi tarih yazılırken hem Avrupa si- yasi tarihi hem de Türkiye siyasi ta- rihi birlikte öğretilmelidir. İmparator- luk devrindenberi siysi tarih öğrenen- lerimiz yarım bilgilere sahiptirler. Bu yüzden siyasi anlaşmaların çoğundan zararlı olarak çıktık. Avrupa ayarında geniş görüşlü meşhur diplomatlara ma- lik olamadık. Zaferler kılnçla kazanı- lir, fakat siyasi mas ve son şeklini alır. sahada kuvvetli Demokratik bir rejime girdiğimizden birçok gençlerimiz politika ile uğraşı- yorlar. Bir kısmı ise siyasi gazeteler çıkarıyorlar, bunlardan bazıları da elçi olarak bizi temsil ediyorlar. Amerika Dayak hâdisesi eorgia şehrinin Müstead kasabasın- da yaşayan Mrs. Walter Thomas'ın almış olduğu mektup, eğer oğlu nor- mal bir talebe olsaydı onu bu kadar telâşa düşürmezdi; fakat küçük Louis yarı kördü; Macon'daki —Körler Aka- demisine gidiyordu. "Anneciğim, gel ve beni buradan kurtar. Boyuna dayak yiyorum." diyordu. Tabii, Georgia'da muazzam sıkandal yarattı. Atlanta eyaletinin Talim - Terbiye Meclisi, Akademinin Şefi F. G. Nelms'i ve Müdürü Robert Long'u toplantıya çağırdı. Louis ve annesi Müdür Long'u, Louis'i iki kere dövmekle itham edi- yorlardı, fakat Long "katiyen dövme- dim, sadece okşadım" diye ısrar edi- günlerde — bir de "kruaziyer" çıktı. «Enternasyonal Fuar» artık milletler arasında tanınmış Türkçe bir essese ismidir. mu- Böyle elbirliği ile her taraftan gösterilen himmet ve gayret sayesin- de dilimiz pek uzak olmıyan bir gelecekte büsbütün yeni bir manza- ra alacak gibi görünüyor. Fakat pek hoş bir manzara olnuyacak sanıyo- rum: insana bazı — müstemlekelerde yerlilerin konuştukları dili hatırlata- bilir. Memleketimizde, çok şükür, haki- katen — salahiyetli dil adamlarımız var. Lâzım olan, sadece, onların bu mesele ile alâkalandıklarını — belirt- meleri ve dilimizin sahipsiz ve mü- dafaasız olmadığına hepimizi inan- dırmalarıdır KÜLTÜR SAHASINDA yordu. Az zaman sonra toplantıda Nelms ve 'un okşama hakkında gayet acayip fikirleri olduğu meydana, çıktı. Nelms, Louis'in fena bir çocuk ol- madığını kabul ediyordu. Fakat ken- disinin vicdanlı bir insan olduğunu ve dayagın hiç te kötü bir hareket olma- dıgını ima etti. Ben kendı çocuklarımı da dö- verim" dedi, "ve ertesi günü, vurdur gum yerler çürüyünce biraz mahcup olu Reıs George Whitman — Georgie devleti mahpuslara, hattâ prangalılara bile bedeni —cezayı yasak etmiştir. Ağır suçlulara tatbik edilmeyen şeyi yarı kör bir çocuğa na- sil tatbik edebilirsiniz"" diye haykırdı. Nelms: "— Kurulunuz hiçbir zaman bana bedeni cezanın yasak olduğunu emretmedi" cevabım ver üdür Long, şef Nelms ıle hemfikir di. Louis mektebin nizamlarına riayet yapabileceği şeyi yapmış, an: kemerini çıkart çocuğu — iyice ıslatmıştı Bir kaç gün sonra diğer Bu sefer Long kırbaçlamamış, tokat atmıştı. Çocuğu masanın üstüne yatırmış, 14 . 15 defa kaba etlerine vurmuştu. Louis elleriyle kendını mü- dafaa etmek istediği zaman da Long, parmaklarının kırılabileceğini hatırlat- mıstı. Bütün — şehadetlerden sonra Okul- lar Müfettişi Collins Akademinin tef- tiş ve tetkik edilmesini emretti. Reis hâlâ müşkül durumdaydı; zira halli ne Long, ne de Nelms neye telâşlanıldı ğını anlayamamışlardı. Halbuki hadi- seden birkaç gün geçmiş bulunduğu halde Louis'in arkası kemerın 1zler1 ve çürükler içindeydi Reis "— Bunlara tokat mı, yoksa okşa— mak mı dersiniz?" diye sordu. Nelms diye cevaplandırdı. muhakemenin neticesi Ame- rikada alâkayla beklenmektedir. "Okşama" Louis Amerikayı — heyecana — veren — çocuk 21