EDEBİYATIN MUKADDERATI Cooperation İntellectuelle komis- yonunun Cenovada son on yün zarlın- da yaptığı ve gayet büyük bir alâka tevlit eden içtimam, büyük eleaisl Gilbert Murray'ın riyaset ettiği celse- lerinden birinde, Heriyo ile Valeri n- rasında edebiyatın mukadderatına dair mügakaşaimsı bir konuşma olmuştur. Paul Valery, lisanın, halk arasında- ki kullanılışından az çok uzak fikir kombinezonlarının ifadesine imkân ve- ren nazik ve kompleks şekillerinin muhafazasına dair endişelerini açıkca söylemiştir. Onca edebi yaratmanın ve okuyucu teşekkül etmesinin şartları, e- serlerin kalitesini tehdit edici mahiyet- tedir. Aynen kendi tabirile: “Halk için yaratılınış eserlerin yanında okuyucu kitlesini yaratan eserler de vardır., Yine Valâry'ye göre, şiir okuması» nı bilenler, şairin bazen günlerce, haf- lalarca, aylarca aradığı bir kelimenin lezzetine varanlar yünden güne azal- makta, otomobil, sinema, ve gazelele: rin orlalığa saldığı acele haberler ka” İalarda terkibe olduğu kadar teukide- de uğursuz geen bir karmakarışıklığa sebebiyet vermekte ve hiç bir şeyi derinleştirmemek — iliyadı umumileş- mektedir, Fakat, diyor. edebiyat mesele- sini kendi kendine ka'lar tahdit ei- melidir. Edebiyat. okuyucuja, kendi- ninkinden ayrı, sun'i bir hayat yaşama sı imkânını veren bir eğlenceye irca edilebilir. Hatta Valery mahut fil dişi kale- nin tekrar inşasını düşünmeğe kadar guliyor. Bu günkü inodern hayat, sevdiği- miz, asırlardanberi tada geldiğimiz canın edebiyatı mahküm mı ediyor? İşte bütün mesele burnda.. Valery, şifahi edebiyatın, belki yü- nün birinde tekvik icapları kökünden değiştirecek bir inkişala varacağı ka- naalindedir. Heriyo, Valöry'den daha nikbin ol- duğunu saklamıyor, ve büyük vatan. daşına ve meslekdaşına - Heriyo da değerli bir muharrirdir - hitaben diyor ki: “Edebiyatın daima mevcut olup olmiyacağını kendi kendinize soruyor” sunuz, değil mi ? Ben evel diyorum. Ben ruhun vahdeline inanıyorum ve bence hakiki edebiyal connnissance (bilgi) yi ifade etmek ihtiyacından do- ğnr. Gelecekte eserlerin okuyucu bus lacağında şüpheniz var. Fakal cins sa- naikâr ve hakiki edebiyatçı mevcut olunca okuyucu da var demektir. Ben- ce asıl olan sanatkârın, içtimai hayat- ta, batia daha ileri giderek ictimai izlırapta diyeceğim, kendi mahrem «> raştırmasıdır. Bu takdirde sanatkir, lâyık olduğu zaman, kalabalıkların kendisine doğru koşluğu bir reher olacaktır... GT BAYAN VAHDET NURİ Bayan Vahdet Nuri bundan bir iki hafta evvel Ankara Musiki Muallim mektebinde büyük bir alâka ile karşı- lanan bir kotüser verdi. Bayan Vahdet Nuri, 15 ikinci teş- rin 1908 de doğarak İstanbulda büyü- İstanbulda Fransız ve Alman ayrica da hü- müşlür, mekteplerinde okumuş, susi dersler alarak henüz küçük deni- lebilecek bir yaşla iken dil bilir ve bilgili diye tanınmıştı. İlk musiki hocası Mahınut Kağıp Kösemihaldır. On yedi on sek'z yaş” larında iken onun yanında keman bıl- gisini ilerletmeye başlamış, Haendel sonal'urı ve ilk La'ebe konsertoları gi- bi parçalarda ve etödlerde büyük hir kolaylık ve zevkle ilerlemeye koyul- muşlı. Keman tahsilini ileri sürmek üzere Viyanaya yilti isede hocası Mah- mut Kayıp, ayrıca Bayan Vahdet Nuri- nin sesindeki fevkalâdeliği de o sıra- larda tesndülen Jark ederek bilhassa bu tarafını ihmal etınemesini kendisine hatırlatmıştı. Kendisi o sıralarda sesi- nin mahiyetinden haberdar değildi, kiymetini takdir ettirmek imkânmi da henüz bulamamışlı, Viyanada da sesinin eşsizliği üze- rimle israr edildiği için esas konser olarak ss derslerine başlamakla bera ber kemanı birakınamış, ceman altı sene kadar bir yandan da kemanla uğ- raşmışlır. Viyonada ses derslerine 1928 de başladı. akademilere sew ve Dra- malische daratellung tahsilini yaptık- tan sonra “Meislersehule,; : |bir sene- de bitirdi (1934-1935); iki senede bi- trmek usulden olduğuna göre bu va dide istisnai bir muvaffakiyet oldu. Viyanada o Albertina o salonunda, Musikvercin salonunda, Viyena, Prag, Presburg radyolarında konserler verdi. Bayan Vahdet Nurinin bütün gaye- si ve ideali opera muganniyesi olmaktır. Hocalarının alarmı da yazalım : Rosa Papier yanında ( 1929 ), ve ta 1935 yılına kadar Paula Mark Neuoser. EDEBİYAT TARİHLERİ 4 Temmuz 1848 — Pariste Cha- teaubriand'ın ölmesi, 5 Temmuz 1887 — Pierre Loti, Lejyon donör'ün şövalyesi oldu 6 Temmuz 1809 — “Salon adam- larına mahsus Yunan tiyatrosu, adlı essrin müellili d'Etienne Gaulois'nın Vitey » le - Français'de doğuşu. 7 Temmuz 1816 — ölümü. 8 Temmuz 1829 — Ponson de Ter- rail'in doğuşu. Cheridan'ın 9 Temmuz 1689 — Piron'un doğuşu, 10 Temmuz 1509 — Calvin'in doğuşu. 25 Temmuz 1794 — Şair Andre Châuier'in ölümü, - Darağacında idam. Neye benziyorlar: 2? Halit Fahir OZANSOY 16