KLÂSİSİZMA VE KLÂSİKLER vi Siyah küller semavi gömleğinin eteklerine dö- küldü, sonra boylu boyunca yere uzanarak bü- tün vücudünü ve kendi ellerile yolduğu saçla- rını topraklara buladı. İnim inim inleyip yerler- de yuvarlandı, Kendisinin ve Patroklün cenk- lerden alıp getirdikleri esir kadınlar buna da- yanamayıp acı İeryatlarla çadırlarından atılıp Aşilin yanına koştular. Ellerile kendi göğüs- lerini ve dizlerini berelediler. Kılıçla kendi boğazını kesmelerinden endişe eden Antilok diger taraltan bir elini tutuyor ve aynı inilti- lerle gözlerinden seller serpiyordu. Aşil birden en yüksek sesile feryat etti. Babası ihtiyar Nerenin yanında ve suların derinliklerinde oturan mukaddes annesi derhal derin hıçkırıklarla cevap verdi ve ummanın uçurumlarındaki bütün deniz ilâheleri etralında toplandılar. Glose, Tali, Simodose, Nesca, Spe- iyo, Tose, kudretle bakan Hali, Simutue, Akte, Limore, Melit, Anlitoe, Agave, Deoto, Feros, Dinamen,. Daksamen, Antinom, Kalya- nir, Doris, Daepe, meşhur Galete, Nemertes, Apsodes, Kalyanas, hepsi oraya geldiler. Kıl- men, İyanir, İyanas, Mayra, Orini, güzel saçlı Amate ve dalia diger derya kızları dört yanını aldılar. Beyaz parıltılı mağarayı dolduran bâki- reler durmadanj sinelerini döğüyorlardı. Tetis ıztırabını şu sözlerle anlatmaya başladı : — Ey Nerenin kızları, ey kardeşlerim, din- leyin | Hangi ıztırabın ruhumu kemirmekte ol- duğunu öğreneceksiniz. Eyvah bana, ben betbahta eyvahlar olsun... Cengâverlerin en değerlisinin betbaht annesi olan ben, dünyaya bir oğlan getirdim ki bu kahramanların en mümtazı, en üstün ve kud.- retlisidir. Onu bir yeşil dal gibi büyütmüştüm. Vadilerin feyizli topraklarında serpilip yetişmiş bir taze fidana benzeyen bu civanı, uçları kıv- rik kalyonların üstünde Truvalılarla döğüşmek üzere yolladım ve evime, Pelenin yurduna dö- nünceye kadar da göremiyecektim. İşte o şimdi yaşayor. Helyosun ışıklarını görüyor ve ıztırap içinde çırpınıyor da hiç bir yardımım dokuna- mıyor. Maamalfih kiymetli çocuğumun yanına 11 gidip cenkten uzak olduğu halde hangi elemin onu harap etmekte olduğunu bizzat kendisin- den öğreneceğim dedi ve mağarasından çıktı, Nerenin kızları ağlayarak arkasından gelirken deryanın suları önlerinden açılıyordu. Truvanın feyizli topraklarına gelince çevik ayaklı Aşilin gemileri bekleyen sahile dizildiler. Mukaddes anne onu hıçkırıklar içinde buldu. Başını sine- sinde sıkarak inilti ve göz yaşları içinde ona şu uçan sözlerle sordu: Yavrum, niye ağlıyorsun? Ruhunu böyle kavuran hangi elemdir? Söyle, benden sakla- ma, nihayet bunu ikimiz bileceğiz. Jupiter, ellerini göğe (kaldırarak yardı- mından uzak kalan Akhalıların gemilerine ka- dar sürülmeleri, mağlübiyet ve zilletin büyük acısını tatmaları için yaptığın niyazı kabul etti. Dedi. Çevik ayaklı Aşil içini çekerek cevap verdi : — Anne, Olempin sahibi dileklerimi kabul etti, Fakat niye yarar? İşte muazzez dostum Pairofil elden gitti, onu bütün cengâverlerden kuvvetli, başını başımdan üstün tutardım. Onu kaybettim. Hektor onu öldürdükten sonra üze- rindeki benim harikulâde silâhlarımı güzelliğile gözleri kamaştıran muhteşem elbiselerimi de soyup aldı ki bunları bir fani olan babama se- ninle evlenirken ilâhlar düğün hediyesi olarak vermişlerdi... Keşke sen hep denizdeki ilâheler arasında kalsaydın ve Pele de bir fani ile ev- lenseydi. Bak şimdi ebedi bir keder ruhunu kaplayacak, artık oğlun ölecek, ve sen onun yurduna döndüğünü görmiyeceksin. Çünkü da: ha ziyade yaşamak istemiyorum. Daha ziyade insanların arasında kalmadan ve çıplak cesedi kırlarda köpeklere bırakılan Menetyos oğlu Patrokl'ün öcünü Hektor'dan kılıcımla almadan ölmek istiyorum, dedi. Tetis göz yaşları içinde : — Yavrum, dediğin gibi sen de hemen ö- leceksin. İşin bitince hayattaki günlerin pek az, ölümün Hektor'un ölümünü hemen takip ede- cektir, diye cevap verdi. Çevik ayaklı Aşil kalbi kederle dolu bir halde :