EDEBİYATA DAİR Birbirlerinin oüstlerinde düşman kokuları sezerek birbirlerine saldıran edebiyatçıların şairlerin manzaraları, o, gözlerinde parıldıyan şimşekler, gök gürlemelerini taklit ile çıkar- ,dıkları sesler, savurdukları zehirli nefesler, şah- lanan pençeler, galeriyi kendi taraflarına imale için bir galebe çığlığile, birdenbire, şaşırtıcı bir zafer bayrağı gibi açtıkları alâimi semaya benzer kuyruklar, insana tufandan evvelki dev hayvanların, nesilleri inkıraz bulmuş ejderha. ların birbirlerile çarpışıp döğüşmelerini hatır- latıyor. # Pek güzel kadınlar, yanlarındakini çirkin gösterir. Pek zeki bir adamın yanında diger- leri ahmak görünür. İyi bir terzinin esvabı yanında, ötekilerin bayağılığı sırıtır. Küçük muharrirler de, yüksek yazıcılara, eserlerinin yanında kendilerininkinin adiliği meydana çık- tığı için düşmanı oluyorlar. Li İyi eserlerin sahipleri sussalar da, bu eser- lerin etraflarındaki adiliklere itap eden halleri susmaz. * Biraz bal yapınız, derhal sinekler üşüşüyor. Ne yapmalı, bilmem | i Samimiyet nedir? Muhtelif türlü samimiyet- ler var. Ve buda bir telâkki meselesidir. He- pimiz samimiyet isteriz. Halbuki bundan bek- lediğimiz karşımızdakinin anladığı değildir. Samimiyetin mânası hakkında anlaşmak ne güç | Ekseriyetle hiç bir samimiyete ermemiş olanlar, cidden samimi olanlara, samimiyet namına tariz ederler. # Başkalarını işitip dinlemekten kendimizi duymaya ne vaktimiz, ne takatimiz kalıyor | * Vahşiler ve yabancılar haykırışlarını ve KÜÇÜK NOTLAR dikkat etmezsek ruhumuzdan gelen samimi ve mahrem sesleri ve sözleri artık dinliyemiyecek ve hatta işitmekten utanacağız. * Kendi hakikalimizi bir başkası keşledip bize sunamaz. Bütün hususiyet ve servetlerimizi ken- dimiz bulmaya, bunlara ermeye- var olmak istiyorsak- biz çalışmalıyız. - Kültür lüzumundan bahsolundu mu, yeni ye- tişenlerin bazıları haklarına bir tecavüz oldu sanıyorlar. # Bazılarımız milli veya umumi küllürden o kadar mahrum kalmışlar ki, en eski bir cehalet ananesine tebaiyet ettiklerini bile bilıniyerek, sanata düşmanlık ediyorlar. * Her zaman * daha itinalı, daha nükteli ve daha hakikate sadık bir edebiyat arzusunu ve ihtiyacını duymamak mümkün değildir. * Güzelliğe ulaşmak istiyen her cümle, hakiki bir sanat eserinin ber cümlesi, fikrin vuzuhile musikinin iphamı arasında bir tevazün notu ve noktasıdır. Her cümlede bu iki unsurun dereceleri ilânihaye azalıp çoğalabilir. Ve cüm- lelerin kafilesini kâb bir, kâh öteki tarafa ge- tirip götüren meddücezirler vardır. Lâkin bu tevazünde her iki unsurdan da birer parça bu- lunması lâzımgeliyor. En taze dalgalar binlerce asırlardan gelir. Her kelime bir aksi seda, her yazı, bilerek veya bilmiyerak, bir gizli taklittir. Her his ve her fikrin bir “incubation” devri, her kitabın ecdadı olan bir kütüphane vardır. Her cümle eskiden duyulmuş ve tanılmış bir cümleye, ha- yırlı veya hayırsı:, bir nazireye benzer. A a Bazan kâat ve kalem bulamadığımız için şarkılarını her gün üstümüze yığıyorlar. Eğer istediğimiz şeyleri yazamaz, unuturuz. Bâzan 5