DÖRDÜNCÜ — Bitlenirim ya | Bu güzel havada bundan daha şairane ne yapabilirim? Her halde adam öldürmekten daha eğlenceli. İKİNCİ — Size bir şey söyleyim mi? Bit- ler beni beğenmez oldu artık. Galiba çok za- yıf buluyorlar. Son zamanlarda hiç bitlenmi- yorum da | (Dördüncü numara buna da kahkahalarla güler. Bu aralık siperde beşinci numara görünür) BEŞİNCİ — (Bitkin) Çocuklar bir kişi da- ha kaybettik | İKİNCİ — Ne var ? ÜÇÜNCÜ — Ne oldu ? BEŞİNCİ — Öldül BİRİNCİ, İKİNCİ, ÜÇÜNCÜ NUMARALAR — Kim ? BEŞİNCİ — Bizin küçük. BİRINCI, İKİNCİ, ÜÇÜNCÜ NUMARALAR — Neden ? BEŞİNCİ — Açlıktan | (Şimdi dördüncü askerin kahkahaları değişmiş, ağlar gibi bir hal almıştır.) BİRİNCİ — (Dördüncü numaraya) Haydi bakalım, babalık, sana gene iş çıktı Dayan kazma küreğe | DÖRDÜNCÜ — (Ağır, ağır kalkar. Şimdi tamamen değişmiştir. Sanki üşür gibi titre- mektedir.) Bir dakika evel hava ne kadar gü- zeldi. Sema parlaktı. Güneş sıcaktı, sıcak, sım sıcak | (gömleğini giyer) Halbuki şimdi donu- yorum, dişlerim birbirine vuruyor. İşte hepsi bitti. Güzel hava, sıcak güneş. Parlak sema, Hepsi | (Gider) ÜÇÜNCÜ — Bu .adam eskiden nebatat hocalığı yapardı. Çocuklara bahçe kazmasını, sebze ekmesini öğretirdi. BİRİNCİ — Şimdi mezar kazıyor. İKİNCİ — Hepsi bir... Toprak kazmak değil mi ? BİRİNCİ — Eskiden lâhana ekerdi, şimdi insan ekiyor. ÜÇÜNCÜ — Arada kıymetce hiç bir fark kalmadı. İKİNCİ — Harp bütün ölçüleri değiştirdi. Belki bir lâhana yaprağı şimdi daha kiymetlidir. ÜÇÜNCÜ — İnsan bu kadar aç kaldıktan sonra | BEŞİNCİ — Böyle olmakla beraber gene bütün bunlar olagan işlerdir, çocuklar. İnsan - zaten ölmek için doğmuştur. BİRİNCİ — Ama vaktinden evel değil, Yirmi bir yaşında bir çocuğun ölmesi gülünç- tür. Ağlanacak kadar gülünç! Buna yaşama- dan ölmek derler. BEŞİNCİ — Yaşamaktan neyi kast ediyor- sun? Sen bundan başka bir hayat biliyor musun? Bizim hayata atılışımız hemen hemen buradan başlar. Biz harbin malıyız ve ancak harp için- de yaşayabiliriz. İçimizde şehirdekilerin yaşa- yışını bilmeyenler bile vardır. BİRİNCİ — Şehirdekiler... Bırak şu şehirde- kileri. (Sonra birden ikinci numaraya) Bana bak! Şehirdekiler de acaba böyle mi yaşıyor? Bizi buraya gönderenler... Ha?... Ne dersin!... Acaba onlar da bu kadar mı yiyor ? ( İkinci numara susar ) Niçin cevap vermiyorsun. ( Üçüncü numaraya ) Sen söyliyebilir misin ? (Siperde görünen ikinci numaraya) Siz, hey | anlatabilir misiniz ? İKİNCİ — Neyi ? BİRİNCİ — (Gider, siperin içine seslenir) Heyl... Çocuklar! .. Buraya gelin! (Üç kişi gelir) ÜÇÜNCÜ — Ne var ? BİRİNCİ — Diyorum ki, bizi buraya gön- derenler de acaba böyle mi yaşıyor ? Acaba onlar da bizim gıbi mi ölüyor? Onlar da bizim yediğimizi mi yiyor?,.. Kuru peksimet, su, ot|... Ha? .. Ne dersiniz çocuklar?. (Dinleyenler susar) Neden ses çıkarmıyorsunuz be ? Neden hep onlar söylüyor? Yaldızlı cümleler, büyük keli- meler.. Neden ? Karnım # cıkınca kemerimi sıkıyorum Neden? Karşıma hiç tanımadığım bir adam çıkıyor, vuruyorum... Neden ? Sonra geliyorum, en fazla emniyette oldu- gum bir yerde açlıktan ölüyorum ... Neden ? Diş etlerim hasta oluyor, sebze yerine, dağa çıkıp ot yiyorum... Neden? Cevap versenize |.. Neden ? Neden ?.. BEŞİNCİ — Bütün bunlar bir fikir için, bir fikri yaşatmak için | “BİRİNCİ — (Öğürlerine) Bakın, bakın, size nutuk söylemeye başlıyor. (Beşinci numaraya) Bana bak, ahbap, biz artık nutuk istemiyoruz. Eğer dilimizin yerine kafamız işleseydi, şimdi böyle aç kalmazdık. (Yürüyor) 12