AGAÇ /ANAT < FiKiR < AK/iYON MANZARA 4 DÜNYA HARBİNE GELİNCEYE KADAR TANZİMAT SONRASI TÜRK SANATKAR VE ENTELLEKTÜELİNE KISA BİR BAKIŞ Dünya harbine gelinceye kadar Tanzimat sonrası Türk sanatkâr ve entellektüeli, Tanzimat ana karakterinin başka zaman ve mekânlarda ve farklı şartlar ve mikyaslar altında devamın- dan fazla bir şey getirmez. Tanzimat karakterinin ilerilere doğru büründüğü hüviyet, artık bir fark ve doz çerçevesi içinde küçülüp büyümek, daralıp genişlemektir. Garp dünyasının, tahlilsiz, teftişsiz, muayenesiz, iç ve dış mihenklere vurulmadan imti- hansız tastiki, gittikçe daha parlak bir ( emri vaki ) olur. Teslim olduğu tesir merkezinin en korkunç cahili ve en şahsiyetsiz alkışçısı züppe tipi olduğuna göre bu ruh haletinin züp- pesi de bu sıralarda meydana çıkacaktır. Züppe, yalnız mensup olduğu tesirin cahil ve şahsiyetsizi değil, belki o tesiri idrakteki mikyasın da ifadesini veren ve onu çabucak tlereddiye götüren hazin bir neticenin habercisidir. Nitekim Tanzimat sanatkâr ve entellektüelinde, az çok ciddiyete, vekara, zarafetle, saffete ben- zer eda, ondan sonrakilerde daha azalır, Tanzimat sanalkârının garp klasiklerini meşkeden gözleri, öbürlerinde garbın ikisi ortası örneklerine takılır ve Tanzimat efendisinin henüz Arap ve Âcem tefekkür âleminden büsbülün kopmamış kültür bağları, onu takip edenlerde daha gevşer, buna mukabil garp dünyasına yaklaşma derecesi, garbın ancak sokak ve işporta ma- talarına sokulabilmek suretile aslını daha çok şuşırır ve nihayet Tanzimat hareketinin başlan" “m sığlık ve akamet, ikinci devrede daha keskin ve daha karakterli olarak endamını arzeder. Ortaya (Edebiyatı Cedide) ismile bir edebiyat mektebi ve ( Jeun Turc) adile bir entellektüel tipi çıkmasına rağmen ne bu mektebin talebeleri bir evvelki sanatkârın, nede o zümrenin po- litikacıları bir evvelki siyasinin boyunda değildir. Abdülhak Hâmitle herhangi bir (Edebiyatı Cedide) ci arasındaki fark, Ali paşa ile herhangi öir ( Jeun Turc) arasındaki farka uygundur. Dünya harbine gelinceye kadar Tanzimat sonrası Türk sanatkâr ve entellektüeli, zümre ve “Kantite kıymetlerine evvelki nesilden daha çok büründüğü halde, fert ve kalite kıymetlerinden daha fazla sıyrılmış, daha çok aksiyona giriştiği halde eşya ve hâdiseleri idrakte daha safdil kalmış ve (Edebiyatı Cedide) yle edebiyatı, ve ( Meşrutiyet) le inkilâbı yaptığına inanmıştır. (Meşrutiyet) hareketini yapan entellektüelin nasıl (Hürriyet, Müsavat, Adalet) prensiplerinden başka hiç bir inkilâp görüşü ve batıl da olsa hiç bir cemiyet telâkkisi yoksa, ( Edebiyatı Cedi- de) yi kuran gurubun da (ritkat, nükhet, nisviyet) gibi müşterek kelimelerden ve âmiyane hassasiyet mizaçlarından başka hiç bir sanat anlayışı ve kötü de olsa hiç bir sanat doktrini mevcul değildir. İkisinde de (hüsnü niyet) den başka bir sermayeye rast gelinmez. Ne modern ne klasik sanat onlar için değildir. Şiirde zevk ve idrakleri (Alfred de Musset) ile (Sully Prudhome) u ve romanda ( Goncourt) biraderleri aşmaz. Artık onlura ( Baudelaire) l