yıkmaktan zevk alan ve bunun için bu ze- > birli istihzalarile bize dokunan ve kalbimizi kıran Anatole France bile bu faniliğimizi bilmenin bize verdiği yeisi o kadar iyi #uy- muştur ki bu husustaki sahifesi bana en çok tesir etmiş olanı ve “anilerin hüznü- nune dair yazdığını yazı, bütün yazıla- rım içinde, başka bir muharririn doğrudan doğruya tesiri altında kalmış olanıdır. Eskidenberi müşteki ve nalân olan şa- irlerin melâl ve figanı şimdikilerin feryat- ları ve hıçkırıkları yanında çok kere sade ve sakin görünür. Meselâ Lamartine ile son şiir mecmualarından birini yalnız ölüme ve sevgili bir ölüye tahsis etmiş olan Comtesse de Noailles'ın şiirleri mukayese edilince eski büyük şairin bir ilâhi gibi tesirli (fakat muntazam ahenkli şikâyetleri yanında za- manımız şairinin bir çok mısraları safi birer feryat, mütekallis bir ağızdan çıkan derin birer (o hıçkırık, elemin kamçısı altın- da can havlile salıverilmiş haykırışlar gibi geliyor. Tabiatın ve aşkın bu büyük şairi ölüm karşısında mevzuuna lâyık nağmelere yükselmiştir. oBuradakiler şairin kalbinin ateşi üstünde birer narı beyza haline gelmiş mısralardır. Geçen asrın son büyük üstadı Maurice Barrös için de ölüm fikri, Pierre Loti için olduğu gibi, en büyük galeyan ve heyecan mevzuuydu. Bu ümitsiz raşeler, artık mev- cut olmıyan bir şeyle buluşmak, birleşmek ihtiyaçları, sevdiklerimizin gömülü bulun- dukları mezarlarda duyduğumuz süküt ve ümit ihtiyaçları, ruhumuzu doldurarak dilimi- zin ucuna kadar gelen müphem, başıboş ve de- rin sözler ki birer duaya benzer, işte Maurice Barrös'in her cümlesinde duyduğumuz bu rikkat, bu şiir ve bu seslerdir. Hattâ bun- ları doğrudan doğruya ifade etmese bile, mu- cizesile, bize duyurup hissettirdiği bunlardır. Barrös başlı başına bir eserinden ziyade asıl hatıratı için yazdığı ve ölümünden sonra basılan “Defterlerim — Mes Cahiers, lerinde bu ölüm fikrile nasıl meşgul, meşbu ve me- yus olduğunu gösteriyor. Bir mezarlıkta o- nun kadar hassasiyetle duyan, düşünen ve başkalarının gevezelik ettikleri bu mevzu- larda bizi sağlam fikirlerin zirvelerine ka- dar yükseltici bir musiki duyuran bir üstat görmedim. Maurice Maeterlinek'in ilk müphem ra- AĞAÇ şeli ve şiirli eserleri hemen münhasıran ölüme dairdi. Ondanberi bu mütefekkir şair ölümü başlı başına birkaç eserine mevzu itti- haz etti. Ölüm karşısında vaktile teheyyüce düşen ve çirpinan bu sanatkâr denilebilir ki uzun bir ömür içinde bol bol düşüne düşü” ne artık o ejderhaya alışmış, onu nisbeten sade ve basit bulmıya koyulmuştur. Gerçi ölüme karşı onun duyduğuda gene bir çaresizlik oOve bir ümitsizliktir . Fakat büsbütün ölmemize bir türlü razı olma- dığı için bin dereden su getirerek (ne sanatla, ne dikkatle, ne lezzetle, bunlar ayrı mesele |) nihayet ölümü kısmen inkâr edecek kadar ileri gidiyor. Bu eserlerde ö- lüm güya fikir, his, lisandan tüten bu” harlarla, sislerle kısmen örtülüyor. Fakat ölüm karşısında bizi tethiş eden sevdikle- rimizin ve kendimizin mahvoluşumuzdur. Biz öldükten sonra hayat içinde güya temadi eden “mâtamorphose” larımız sanki nemize yarar? Hatta biz kalmıyoruz ki bunların bize yaramasına imkân tasavvur olunsun. O halde bize sanki gösterilen bu yeni ha- kikat da bizi nasıl müteselli edebilir? Biz öldükten sonra hayatın devam ettiğini dü- şünmek - bizi hiç müteselli edemiyecek bir züğürt tesellisidir. Bu kitaplar bize büyük bir şey öğretmektense bu hususlarda bil. mediklerimizi daha iyi ve daha etraflı dü- şündürüyor ve insana bu çok düşünen mü- tefekkir kelimelere lüzumundan fazla bir kıymet ve ehemmiyet veriyor gibi geliyor. Bu düşünceler birer vaka, birer hakikat değil, birer söz, birer name, birer edadir. Yokluk karşısında bir şey olmadığını, bilin- mediğini anlatan, inanacak bir şey bulamı- yan fakat aynı zamanda halâ nafile yere inat ve ısrar eden, kendini yoran bu yeisli felsefe kadar rikkate dokunucu ve hüzün verici bir şey bilmiyorum. Bizde ölüm ve adem karşısında musta- rip bir ruhla düşünmüş ve eleminden bize derin, güzel, müessir bir kaç eser vermiş büyük bir şair Abdülhak Hamittir. “Mak- ber, , “Ölü,, ve “Bunlar odur,, nazmının yal. nız bu yoldaki şiirleri ne güzel bir kitap teşkil eder ! Denilebilir ki büyük şairimizin de hissi hayatın ezeliyetine ve ebediyetine itimat etmekle beraber fikri onun faniliğine ve ademe itikat ediyor ve bu tezat o kalbi perişan etmekte ve o -'sne büyük bir hele-