boğarak rirdi..., yarak, İla anlatmış.” YTUZ. e sükün irili ufaklı üyülen- kara kub- ir kâh gi-| arasında sesleri sükünek! rant ÖNÜN okusu bü 1 idelim bw 2 çalışarak ılmağa çe alacalı üç bir balasll etti “eşini de yiyecekler. — Cam pek, tiz perde uya iie üstünden sıçraya sıçraya onu akip € Dedi üstünde ağır uykuya dalmış “çocuklar, köpeklerin hiddeli hilti ha ayışından uyandılar ve ne olduğunu an- ladılar. Güzel, ağlıyara — Bibi Han, Bibi tn Gi çabuk pe annemi köpekler yiyor — Köpek gibi uluma.. İnsallai senin m Bibi Han, beni İtek annemizi köpeklere — Sus, sesi kısılasıca uğursuz Seni... e giri Kurbanın olayım Bibi-e Dul a çıkan Bibi Hanın oğlu Bayli, öldürün; ibi ece... leşin m çadıra gitti. İki köpek dışarı fırladı; Bayli bun- ları takip etmedi ve annesinin : — Gelme çadırıma... eşek! Nişanlının * koynundan an da leşin yanına git- tin... Pis |. Aptal e ehemmiyet vermiyerek yine çadıra daldı. kadının yüzünü korkunç bir hale getirmişlerdi. Sağ kolu tamamile siyah saçları, hattâ, h uzun kirpiklerinden, boncuk taneleri gibi, henüz çocuk yuvarlaklığını > kaybetmemiş yanaklarına dökülüyordu. * Sabaha karşı Bibi Hanın oğlu Bayli He gelen iki hamal cenazeyi kaldırdı ve “ırmağa yakın olan bir çukura gömdüler. İki zavallı öksüz sımsıkı tutuşarak, uzun zaman annelerinin mezarı önünde kaldı .. İki buçuk sene geçti. Bu iki buçuk “sene içinde güneşin her doğuş ve her balışımı zavallı iki öksüz aglama ile kar- şıladı, Güzel 14 e, kardeşi Durdu 12 yaşına girdi. O zamana kadar her ikisinin de Bibi Han ve öğlü Bayli'den çekmedikleri yeçire- için, onu dayaktan öldürmeğe Se ğul, bir gece evlerinde misafir Gi bir imi bile kizin koynuna sokmaktan çekinemediler. Nihayet bir gece Baylı, çocukların çadırına geldi. Korku içinde uyanan Gü- zel, yatağından fırladı: — Ne istiyorsun ? — Bilmiyor musun ? — Biliyorum. Fakat öteki karını kime KALA da öğrenmek istiyorum, Mukavemetinin ne kadar mânasız ol- duğunu göstermek isteyen Bayli, Güzeli yere attı ve dövmege başladı. Kızın ses- siz ıstırabile vahşi ruhunu tatmin ettikten sonra Islıklı sesle : — Demek karımdan öyle mi? — ayrılmadan zavallı öksüz bir kızi ne ekin - Aptal! li bir paye Ye sun. Ne olduğunu bilmiyor musun ? — Bilmediğimi Sanıyorsan, eşek sen- ayrılmalıyım, mağ eğin sana teslim Fe yezeizimi Etmi- im... Duydun mu a ince sesile bağirarak tepiniyor- u — Vicdansız herif, erkek kardeşimin yanında bana taarruz etmekten çekinmi- yorsun Ba Si kızın karnına bir tekme- savur- du; Güzel yılan gibi sıyrıldı. — Tekmeleme mel'un Bayli, Durdu'yu kolundan yakaladı ve bitişik odaya götürdü — Burada yat küçük. Ben de çadırı- ma “gideceğim. a çocuk orada kalmak istemiyor- du. Bayli, onuda yere yatırarak dayaktan kapamak hale e Sonra tek- elin Kız, çadırın bezine yanlisi yum- ruklariyle kendini müdafaa ediyordu. — Erkeksen, ya beni Mai va bana biçak ver de kendimi öldüreyii — Deme canım. Sahiden mi ölmek istiyorsun : P — Evet; getir. — Onu ne yapacaksın ? — O da benimle beraber ölsün.. Fakat şunu bil, beyin oğlu; ki, bir gün gelir, sen de bütün yaptıklarının hesabini verirsin, sen a sürüneceksin, Bibi Hanın yalnız kardeşimi (oburaya - Bunları sonra düşü- nürüz. Şimdi gel de koyun koyna yata- lim ! Güzel; yerde, halı kestikleri ufak bi- çağı gördü, davranmak istedi. Fakat Bayli üzerine atılarak elinden kaptı. Şafak sökünceye kadar mücadele et- er. Mehtaplı bahar gecelerinde sevişen çiftler için vakit pek çabuk geçer. Irz düşma- nının elinde çirpinan Güzel için bu gece, mezar gibi karanlık, bir sene kadar uzun sDiniüeb ahasnn çırpınmalarını bitişik böl- meden dinliyen Durdu ağlamakla sabah" ladı. wüğün, kendini yılandan korumak için ayakları var» kedi, köpeğin dan sivri tırnaklarile kendini korur. İns hayvanlarla veya ayarındaki mahlâklarla mücadele ederken, silâh kullanır. Güzelin elinde ne vardır. Kimsesiz, eşey genç kız, ergeç cellâdın eline düşec ie ö gün de geldi. Bayliye tes- lim olmağa mecbur oldu, Aradan bir za- man geçti, Bayli Güzelden bıktı. Her ge- ce kasabanın sokaklarını dolaşarak, en adi kadınların kucağında - sabahlıyordu. Selahat hayatında tiryak (esrar)a da alıştı. Bayli evde kaldığı gecelerde, odasında tiryakkeşlerin kullandıkları ufak gaz lâm- basının zayıf ışığı sabaha kadar titriyor- du. Bu, aşık kasabanın azılı tiryakileri için çalırdayarak patladığı duyuluyordu. İşte basamaktan basamağa inenlerin bu dekoru içinde Güzel de yaşıyordu Şişesi kırık lâmbanın sol tarafında e işl çehreli Yüz MSIZ, urnunun iki tarafındaki gözleri iskelet kafasının göz çukurlarına enziyor. Lâmbanın öbür tarafında, yaşça daha genç, kaba yüzlü, bakşa bir adam yatıyor. Yaşlı olan, yattığı hasırdan kalktı ve Ri temizlerken, öksürükler arasında: E, anlat baka ize Kuli, Meş- het te var ne yok? latayım, Ge, ea bir n nevi esrar) başka birşey yok. — Kızıl Jmama (Meşhed'in ziyaret ye- ri) gittin mi? — İnşallah bu sefer giderim. Odaya bir kadın girdi. Şişmiş, porsu- muş vücudu elbisesinin içine zor Ssığa- biliyordu. Yüzü iğrenç derecede soğuktu. Yıkılır gibi yere oturdu ve ön diş- leri dökülmüş ağzından salyalar püskü- rerek: — Muhterem Gülemiâli, bize de bir iki ni lütfetsene! diyerek çubuğunu tizal Güle yüzünü buruşturdu. — Am ibi ece, sana çubuk fut- maktan ne li kazanacağım? — Kak kah kah. Bu zevki sana na- sıl kazandıralım? — Gelinin Güzel e olmaz mı? — Vay vicdansız vay! Demek ki be- nim için değil, gelinimi düştinerek büura- ya geliyorsun?